Günlerdir Ermeni tehciri ile ilgili bir yazı yazmak istedim. İnternet üzerinden güvenilir sayfalardaki kaynakları ve yazıları inceledim. Bu konuda yeteri kadar doğru bilgi sahibi olduğuma inanıyorum. Ama neye yarar!.. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti hükumetleri gibi, bu ülkenin vatandaşları olarak bizlerde geç kaldık, atı alan Üsküdar'ı geçmiş!.. Ermeni Diasporası, bütün dünyada neredeyse kapı kapı dolaşıp “Türkler bize soykırım uyguladı” yalanını yayarken, Türkiye Cumhuriyeti hükumetleri, arşiv belgelerini kilitleyip, “yalan söylüyorlar” deme dışında kendi gerçeğini anlatmakta fazla bir çaba göstermemiştir. Dolayısıyla haklılığımız konusunu ne kendi vatandaşlarına anlatabilmiş, ne de dünyaya duyurabilmiştir. Ben de konu ile ilgili bilinen detayları burada tekrarlayarak sizleri sıkmaktan kaçındım.

Tehcir esnasında meydana gelen kayıplardan Osmanlı Devleti’ni sorumlu tutmak, hakkaniyetle bağdaşmaz. Bir kere Devletin katliam kastı yoktu. Hasbelkader böyle bir kastı olsaydı, tehcirle uğraşarak vakit kaybetmez ve hepsini yerinde infaz ederdi.

Devlet, Ermenilerin sevki sırasında görevini ihmal eden ya da kötüye kullanan mülki amirleri, memurları ve subayları anında ya görevden aldı veya Divan-ı Harb-i Örfilerde (savaş mahkemeleri) yargılayıp cezalandırdı. Yani Osmanlı hükümetleri bu olayla hesaplaşıp bedelini ödedi. Tarihi ve hukuki olarak bu defter de kapanmış oldu.

Ermeni Diasporasının yalanlarına işlerine de geldiği için uyup soykırımı kararı alanlara ve ilan edenlere sesleniyorum: Bu millet tebasına soykırım uygulasaydı, bugün yeryüzünde ne Ermeni kalırdı, ne Sırp kalırdı, ne Rum, ne de Bulgar kalırdı.

Ne talihsiz bir milletiz ki, dostumuz da düşmanımız da bizi hep arkamızdan vurmuştur. Buna rağmen yine de ayakta kalmasını becerebilmiş bu milletin, istiklalini hak ettiğini, Mehmet Akif’in “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal” dizesiyle duyurmakla birlikte Hakk'a tapan bir milletin soykırım yapamayacağını da tüm dünyaya ilan ediyoruz.

Recep Altun