“Allah hiçbir kuluna, böyle şiir yazdırmasın!”

Boynu bükük bıraktık ecdadı memlekette,
Düştük de geldik, ne varsa, çocukların peşine,
İsteyerek gelmedim, yemin olsun şerefime,
Çekecek çilemiz varmış, razı olduk kadere.

Eşi, dostu, akrabayı, kırmadım bu güne kadar,
Hep kendimi üzdüm, hep kendime ettim keder,
Mehmetçik gibi her şeye, ettim göğsümü siper,
Yaratana isyan olur diye, demedim artık yeter!

İnsanlara güvendik, bildik kendimiz gibi,
Öyle bir suya girmişiz ki, görünmez dibi,
Beyhude bekleme, kimse uzatmaz elini,
İnsanlık bitmiş, kalmamış acıma hissi.

Nankördür, bu insanoğlu uyar nefsine,
Hep ocağın külünü deşer kendi önüne,
Aman el uzatılmasın, onun bade keyfine,
Yazıklar olsun, böylesinin onur ve şerefine.

İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.
Muhtaca yardım etmek, insanın şanınadır.
"Düşene bir de sen vur!" diyorlar, bu ne vicdandır?
Hangi devirde yaşıyorsun oğlum, bu ne zamandır?

Kandırdılar da beni, attılar borç batağına,
Bu ne vicdan, bu ne haysiyet, zulümdür bu insana,
Ne Allah’tan korkar, ne de kuldan utanır, kıyar sana,
Bilmez ki, geçici bir oyun ve oynaştır bu dünya.

Be hey garibim kime söylersin bunları,
Kim dinler seni, kime anlatırsın bu olanları,
Sana da bir kulp takarlar, "vardır bir çıkarı",
Elinden bir şey gelmez, Allah sorsun hesabını.

Bir Recep ayının, Cuma günü doğmuşum.
Ben kendime hak yolunu seçmişim.
Akrabaya, eşe, dosta yardım ederek,
Ben de bu dünyanın oyununa gelmişim.

Nesli tükenmiş türümün son örneğiyim,
Allah bana verse, ben paylaşmayı severim.
Alacağıma serçe, borcuma da şahinim,
Elden bir şey gelmiyor, böyleymiş kaderim.

Bu şiirin adını koydum Serkanname,
Gözünü hırs bürümüş, her şey bahane,
Hem çevresine yazık etti, hem de bana,
Bilmez mi ki, kimseye kalmaz bu dünya?

YazBlogcu/2005