Bir Evin Hikayesi

1954 yılında inşa edilen, çocukluk anılarımızın ve çok güzel günlerimizin geçtiği evimiz; açık pazar yeri yapılmak üzere, 1986 yılında belediye tarafından istimlak edilmek suretiyle yıkıldı. Kim ne derse desin bu istimlak işi bizi çok üzdü. Hatta o kadar çok üzdü ki, rahmetli annemin "İSKEMİK kalp hastalığına" yakalanmasına ve iki yıl sonra da vefatına sebep olan olaylardan biri diyebilirim. Biz kimseye bu konuda ne şikayetlendik ne de sızlandık.


Bir evimiz değildi ki istimlak edilen; daha önce de Darıözü mevkiindeki arazimiz, Devlet Su İşleri tarafından istimlak edilmişti. Ama o istimlak işi bizi o kadar üzmemişti. Neden mi? Çünkü orada başı boş akan bir su vardı ve bu suyu bir bentle bağlayarak daha aşağıdaki tarım arazilerinin sulanması için sulama barajı yapılması gerçekten doğru bir işti. Ama pazar yeri yapmak için kimseyi yuvasından etmeden pazar yeri sorununu çözüme kavuşturacak ilçe merkezinde o kadar büyük, atıl, metruk başıboş ve ihtilaflı araziler vardı ki, pek ala bu araziler açık pazar yeri olarak istimlak edilerek, ihtilaflı arazi sahipleri de memnun edilir, hatta hayır duaları bile alınabilirdi... Tabi ah almak varken, neden hayır duası alınsın ki..!

Sabah güneşi, tadilat öncesi mutfağımızı, antremizi ve salonumuzu selamlar, güneydeki tek penceremizden içeri ışığını ve sıcaklığını bırakır, güney batıdaki odalarımızı da aydınlatıp ısıttıktan sonra batardı. Mevsimleri bile dolu dolu yaşadık. Yazımız yaz, kışımız kış, baharımız da bahardı. O günler bir bambaşka idi...

Hani şu zaman tüneli denen makine gerçekten olmuş olsaydı, o günlere dönerek o güzelim hatıraları dolu dolu tekrar yaşamak için her şeyimi feda ederdim.

Evimizin damı daha önce kara toprakla örtülüydü, her sonbahar bir at arabası toprak gelir, gelen bu toprağı damın başına kurduğumuz bir makara yardımıyla ipe bağlı kovalarla çekerdik. Daha sonra çekilen toprak dama yayılır tuzlanır ve zuvak dediğimiz silindirik ağır bir taş kütlesi ile pekiştirilirdi. Buna rağmen, yağışlı havalarda damın akmasına mani olamazdık. Yıllar sonra evin damına ahşap çatı kurularak üzeri kiremitle döşendi de evimiz de biz de yağmur ve kar sularının başımıza akmasından kurtulmuştuk.
İçinde elma, kayısı, erik, akasya, söğüt vb. ağaçlar ile bezeli çok güzel bir bahçesi olan evimiz o kadar güzeldi ki, tarif edemem. Belki bir başkası dışardan baktığında beğenmeyebilirdi... Ama o bizim kirpinin: "pamuğum" diye sevdiği yavrusu gibiydi. Üst ve alt katının planı aynı idi. Ancak, alt katı büyük ya da küçükbaş hayvan beslemek için düşünülmüş ve ahır olarak isimlendirdiğimiz bir yapı tarzında idi. Tabi o zaman büyük yada küçük baş hayvan beslemek için düşünülmüş ama, asla ne küçük ne de büyükbaş bir hayvanın kurban bayramı öncesi hariç giremediği ahırımız; benim sinema tutkuma salon ve evin diğer odun, kömür, gazel gibi ihtiyaçlarının barınağı olmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Taş merdivenlerle üst kata çıkılırdı. Merdiven basamaklarının bitiminde ayak dönecek kadar bir sahanlıktan sonra metal profil kapıdan içeri girdiğinizde sizi yine kuzeyi ve doğusu metal profil camekanlı camlı bir balkon karşılardı. Kuzeyinde, sol tarafta bulunan bir topal pencereli ahşap kapıdan içeri girersiniz. Doğusu cephe duvarı ile çevrili uzun ve dar bir salonun batısında iki büyük oda ve salonun güneyinde de sonradan ahşap malzemeden bölme küçük bir odası vardı. Evin üst katının müştemilatı bundan ibaretti. Odaların kapıları Arnavut Doğrama diye tabir edilen ahşaptan yapılıydı. Taş merdivenlerden aşağı indikten sonra giriş holünden sağa döner bahçeye inilirdi. Üst kattaki balkonun altı, alt katın giriş holüne çatı görevi yapardı. Avludan batıya doğru devam ettiğinizde yine ahşaptan yapılmış çatal kapıdan geçerek dışarı yola çıkılırdı. 

Taş merdivenlerden indikten sonra, sol tarafa döndüğünüzde ise, güney cephesindeki ihata duvarı ile evin güney cephe duvarı arasındaki geniş bir patika geçitten evin çevresi dolaşılırdı. Evimizin kuzeyi ve batı tarafı yol, doğu ve güneyi ise komşularımızla çevriliydi. Komşularımız da çok iyi insanlardı. Güney doğumuzda Battal Çavuşun Rıza'nın çocukları ve Kuyrukçu Gazi'nin evleri vardı. Güneyimizde Eşekçi Hasan'ın evi vardı, kuzeyimizde annemin amcası Çolak Mehmet ve annesi Zeynep ebemin evleri vardı. Batı tarafımızdaki evimizin önünden geçen yolun karşısında Patalaçların Nuru, Meri'nin İhsan ve Nazir'lerin Ramazan'ın evleri vardı. Bahçenin kuzey doğu tarafına sonradan yufka ekmek yapmak için tandırlık olarak isimlendirdiğimiz bir göz yerden ibaret üzeri çatı kaplı yerimiz vardı. Orada komşularımız da dahil yufka ekmeklerimiz yapılırdı.
Bizim mutfağımızda o mübarek yufka ekmeğin yeri bambaşkadır. Yufka ekmeği yapmak için bir hafta önceden tandırlık kaydı görülür. Tandırda yakılacak gazel, saçkı, saman temin edilir ya da marangoz atölyelerinden talaş getirilir. Eskiden su değirmenlerinde öğütülen unun yerini tabi fabrikasyon un değirmenlerinde öğütülen un'lar almıştır. Yufka ekmeği açmak için ekmek tahtaları, oklavalar, hamur yoğurmaya kap kacak ve zemine, yerlere dökülen ve ayak altında kalmasın diye geniş ve uzunca birbirine ulanarak bez parçalarından dikilmiş itaa bezi serilir. Ekmeğe katmak için çömleklerde kaya tuzları ıslanır ve yufka ekmeği yapacak olan kadın yevmiyecilere önceden haber verilirdi. Bu hazırlığın sonrasında yufka ekmeğin yapılacağı gün gece saat üçte kalkılır. Yufka ekmeği yapacak yevmiyeciler evlerinden toplanır ve besmele ile saat dörtte yufka ekmekler açılmaya ve tandırda yanan ateşin üzerindeki yuvarlak metal saç üzerinde pişirilmeye başlanır. Metal sacın üzerinde incecik açılmış olan yufka ince, uzun ve bir sert ağaç sürgününden, genellikle iğde ağacından yapılır, pişirgeç olarak isimlendirdiğimiz çubukla döndüre döndüre pişirilir. Pişen yufkalar yine yuvarlak sofra sinileri üzerine istiflenirdi.

Eskiden bir mahallede yufka ekmek pişirildiği zaman kokusu o yöreyi sarardı. Kilometrelerce uzaklardan pişen hamurun kokusu alınırdı. Şimdilerde yine yufka ekmek pişirenler oluyor ama, kokusu ancak tandırın önünden geçerken alınabiliyor. Sebebini siz düşünün.


Ben kendimi bildim bileli bu evimizi hatırlarım. Daha öncesini hatırlayamam. Burası benim ilk göz ağrım ve ilk mekanım. Kelimenin tam anlamıyla burası benim sarayım, köşkümdü... Evimizin alt katının doğu cephe duvarında pencere yapılmak üzere bırakılan boşluğa nizami penceresi yapılmamış ve sonradan ahşap tahta parçaları ile aralıklı olarak kapatılmıştı, tahta aralarından sızan sabah güneşi, yufka ekmek yapmak için kullanılmak üzere güzün bahçeden süpürülen ağaç yaprakları (gazel) ile tarlalardan toplanan samanın yerleştirildiği bölümü aydınlatırdı. Ben de sabah kahvaltısından sonra ahır diye adlandırdığımız alt kata iner sinema ile ilgili tutkumu yaşardım. Bir ayna parçası, bir metre kare büyüklüğünde beyaz bir bez parçası, önünde plastik bir merceği ve arkasında 35 mm. film karesinin yerleştirildiği yuvası olan olan plastik filim marinası ve ilçemizdeki sinema salonunun makinist odasından dışarı atılan film kareciklerinden ibaret olan malzeme kutusunu çıkarır. Çok sevdiğim sinema makinistliği hevesimi gidermeye çalışırdım. Bu benim çocukluğumdaki en büyük buluştu. Kimin aklına gelirdi ki, plastik film makinesinin arkasından güneş ışığını bir ayna marifetiyle yönlendirerek, film karesindeki görüntünün plastik mercekten 4 metre ilerdeki beyaz bir bez parçasına kocaman aksını düşürmek. Şu zamanda o eski oyuncak plastik film aparatını bulamazsınız ama, herhangi bir mercek ile çok rahat bu işi güneş gören evlerinizde içeriyi karartarak deneyebilirsiniz. O zamanki makinistler kuvvetli güneş ışığının böyle bir işi yapıp yapamayacağını acaba hiç düşünmüşler miydi ki?
Bahçenin kuzey tarafındaki, ince patika bir yola sınır teşkil eden taş malzeme ile yapılan bahçe duvarımız vardı. Buradan yukarıdaki mahalle çeşmelerinin atıl sularının aktığı bir öz vardı, yağmur yağdığında biraz daha fazlalaşırdı. ilçenin Ömerhacılı Beldesine giden ve biraz aşağıda Cuma Mahallesine doğru Manıca Çeşmesine inen yol görünürdü. Akşamları bahçeye gelir, buradan gelip geçenleri seyrederdim. Bu bahçe duvarının ardında görünen insan koşuşturmalarının seyri bile bir başkaydı. Sağ-Sol kavgalarında yukarıdaki İstiklal kahvesinden kaçarak inen öğrenciler ve gençler, akşam evine nafakasını götüren insanlar ve aşıklar... Bu duvarın ötesinde görülebilen yaşamın en güzel yanlarıydı..
Malzemelerinden istifade etmek için, evimizi kendi ellerimizle yıktık. Çatısını, ahşap malzemelerini, kapı ve pencereleri ile taşlarını tek tek kendimiz söktük. Çünkü takdir edilen istimlak bedeli ile değil yeniden bir ev yapmak kümes bile yapamazdık!


Ailece imece gibi çalışarak, belediye tarafından sembolik bir ücretle satışı yapılan arsaya yeni evimizi inşa etmeye başladık. İnşaatı yeni ve eski malzemelerle birlikte biraz da borçlanarak tamamladık. Bu evinde kendine göre unutulmaz anıları var ama, asla ne eski evimizin yerini tutabildi, ne de bize o eski evimizi unutturabildi...

Recep Altun

Yorum Gönder

23 Yorumlar

  1. Recep bey merhaba,öncelikle her şeye rağmen evinizin olması da bir şans.öyle veya böyle şartlar ne olursa olsun kiracılık o kadar zorki bunada şükür demek lazım.yeni evinizde sağlıkla huzurla oturun inş.allah içinize sindirsin...önceki evinizden bahsederken o kadar duygulandımki hani ilk aşkınızı anlatır gibi kiii her şeyin ilki hakikaten unutulmuyor,yaşanılanlar çok hoş anılarla zaman zaman yad ediliyor:)kaleminize sağlık paylaştığınız güzel gönlünüze de çok teşekkür ediyorum...sevgiyle esen kalın saygılar.

    YanıtlaSil
  2. Hoş gelmişiniz "Hikayelerdirgeriyekalan" Ziyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim. Evet şükretmekten başka yapılacak bir şey yok! Biz de zaten bu yolu seçmiştik.

    YanıtlaSil
  3. Siyah-beyaz fotoğraflar..mazide kalan,ama kalamayan hatıralar.Her ev içinde yaşananlarla,yaşayanlarla canlıdır bana göre.Yıkılsalar da ölmezler.Yaşanır yaşatılırlar hala yüreklerde..Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Ebruli, hoş geldiniz!

    Ziyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan, değer katan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim.

    Fiziki mekanlar öyle ya da böyle yıkılabilir, tabi o mekanların şahitliklikleri asla yıkılmazlar. Çok doğru söylüyorsunuz. Yüreklerimizde yaşatılmamış olsaydı, ben bu konuyu burada sizlerle paylaşmamış olurdum. Sevgiler ve saygılar bizden.

    YanıtlaSil
  5. Küçük bir evden koca bir hikaye çıkarmışsın Recep Abi... Belli ki anısı fazla sizde... Mekanlara anlam katan orada geçen huzurlu yaşanmışlıklardır... Huzur yoksa mekanlar da anlamsızlaşıyor... Huzurunuz eksik olmaz inşallah...
    NOT: Recep Abi, blogun izleme listemde olmasına rağmen "okuma listem"e düşmüyor hiç... Nedendir bilemiyorum... Bu nedenle yazılarına sıcağı sıcağına erişemiyorum...

    YanıtlaSil
  6. Merhaba Deliler Teknesi, Hoş Geldiniz!
    Ziyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan ve değer katan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim.

    Sizin de söylediğiniz gibi "mekanlara anlam katan, orada huzurlu yaşanmışlıklardır." İşte bu nedenle onu kaybettiğimize üzülüyoruz. Evimiz bizim aile fertlerimizden biri, yani ikinci annemizdi o bizim!

    Blogger'in dışındaki blog şablon ve temaları bloğumuza uygularken dikkat etmek gerekiyor. Ben Kubrick'in standart mavi beyaz şablonunu uygulamıştım, malesef kimseye yorum yazdırmamış. Tekrar onu kaldırdım ve Blogger'in kendi şablonunu kullanmaya başladım.

    Zaman zaman ben de aynı konu ile karşılaştım. Sebebini bilmiyorum ama, araştıracağım. Dikkatimi çektiğiniz için çok teşekkür ederim. Blogger arkadaşlarımızın böyle karşılaştıkları şeyleri gündeme getirseler, aksaklıkları tespit eder, giderilmesi konusunda çalışırız.

    Sağlıcakla kalın, saygılarımla.

    YanıtlaSil
  7. Recep Abi bahsettiğim konu önemli değil... Bir şekilde ulaşıp takip ediyorum güzel blogunuzu... Selam ve hürmetler.

    YanıtlaSil
  8. Recep Abi sorun çözüldü, teşekkür ederim... Sana da zahmet vermiş oldum durduk yerde... Selam ve hürmetler.

    YanıtlaSil
  9. Regaip Kandiliniz Kutlu Olsun.Allah kabul edilecek dualar nasip etsin.Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar Aziz Dostlarım,

    Beni unutmayıp ziyaret ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Allah sizlerden razı olsun, Allah ne muradınız varsa versin inşallah!

    Regaip Kandilinizin hayırlı ve mübarek olması ile birlikte; Yüce Allah'a gönülden yalvararak, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi tövbeyle arındırma, kendimizi bulma ve bilme, nefsin sonu gelmez arzu ve ihtiraslarına dur deme ve onlardan uzaklaşma imkanını bahşeder inşallah!

    YanıtlaSil
  11. Hayırlı kandiller dilerim.

    YanıtlaSil
  12. Merhaba keditasması,
    Hoş Geldiniz!
    Ziyaretinize ve kandil kutlamanıza çok teşekkür ederim. Sizin de kandiliniz hayırlı ve mübarek olsun, inşallah hayırlara vesile olur efendim!
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
  13. KAndiliniz mübarek olsun sevgili Recep bey.

    Bu harika postla ilgili ne denebilir bilemedim.
    Çok harika, müthiş duygulu bir post olmuş. Yaşanmış bir hayat yeniden hayat bulmuş güzel satırlarınızda..ben ve eminim hemen hemen her okuyanı eskinin güzel günlerine, daha anlamlı yaşanmışlıklarına götürmüştür. Yaşadığınız haksızlıklar, zorluklar, ve güzellikler..işte acısı tatlısıyla bir hayat. Dilerim bugünden sonra yaşamınızda herşey daha güzel mutlu huzurlu sağlık dolu olsun siz ve sevdiklerinizle.
    Sevgiler, saygılar..

    YanıtlaSil
  14. Merhabalar Mavi Tutku,
    Hoş Geldiniz!

    Ziyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan o güzel, samimi ve içten yorumunuza ve Kandil kutlama mesajınıza çok teşekkür ederim. Ben de sizin mübarek Regaip Kandilinizi kutlar; tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ederim.

    İstimlak edilerek elimizden alınan evimizin benim yüreğimdeki ve gönlümdeki yeri bambaşkadır. O ev biz çocukların ikinci annesiydi. Her şeyimizi kucaklamış ve bizi bağrına basıp içimizi ısıtmıştı o ev!..

    Çok teşekkür ederim. Sağolun, varolun.

    YanıtlaSil
  15. s.a vefalı can dost ziyaretinize çok teşekkür ederim sizinde kandiliniz mübarek olsun yapılan duaların en hayırlıları kabul görsün a.e.o

    YanıtlaSil
  16. Merhabalar Hazanyağmuru, hoş gelmişiniz!
    Ziyaretiniz ve kandil mesajınız için çok teşekkür ederim. Esen kalın!

    YanıtlaSil
  17. Merhaba Recep Abi,

    artik ziyaretlerinize gelemiyorum, kendi bloglarimla ilgilenemiyorum ne yazik..

    ama geriye dönüp bakildiginda güzel bir eser birakmis kadar biseyler yapmaya calistigima inaniyorum.Sizin ve sizin gibi degerli doslar sayesinde güzel isler yapiyoruz.Günler gecerken arkaya dönüp baktigimizda baki kalan bir hos sadalarimiz olcak..

    etkinliklerimiz var biliyorsunuz, orda nostalji kösesi var, eski fotograflara dair; sizin bu fotograflariniz ve bu anlatimlariniz hep etkilemistir beni o yüzden bu fotograflarinizdan koyalim o köseye..

    bir de annenizle ilgili siirinize yer vermnistim annenizin fotografi kayboldu cünkü silinen blogunuzdan almistim onu onu tekrar koymak isterim cok güzeldi o fotograf..

    Anneler günü ile ilgili etkinlikte yer verdim o siirinizi,
    dün babalar günüydü babanizla ilgili siiriniz vardi bir de fotografi babanizin onu babalar günü icin koyalim dergiye..

    eli bebekli efsaneniz yer aldi güzel bir klasik olusturdu o da..

    gecen regaip kandilinde sizin duanizi okudum sizin haftanizdi cünkü gecmislerinize 11 ihlas bir fatiha gönderdim..

    demem o ki, gercektende güzel ve kalici eserlerimiz olusacak kendi bloglarimiz disinda..Bakin yukarida saydigim calismalarla ne güzel bir albüm cikiyor ortaya...Ki en güzel albüm klasiklerinden biri olmasini dilerim sizin..
    Cünkü degerli yorum ve desteginizi hep hissetmisimdir..

    yukaridaki saydiklarimi ister albümde yer verin isterseniz maille ulastirabilirsiniz direk dergiye koyarim ya da albümdede bulunsun ki baska baska kisiler yeniden okusun..

    saygilar selametle

    tatil icin memleketime gidiyorum buralarda yokum
    hakkinizi helal edin

    YanıtlaSil
  18. Recep abi bahsettigim paylasimlar kulüpte etkinlik adi altinda dilerseniz orda yer verin..
    daveti gönderiyorum dilerseniz kabul edip ordan yayinlarsiniz.

    YanıtlaSil
  19. http://blogkulubu.blogspot.com/search/label/Gecmis%20Zaman%20Olur%20ki

    bahsettigim etkinlik u baslik altinda idi, ama nostalji olarak eklemedim eklemem gerektigini düsünüyorum.

    daha anlasilir olmasi icin.

    saygilar Recep abi yeni blog calismalrinizda kolaylik diliyorum.

    YanıtlaSil
  20. Merhaba Ebruli Kardeşim,
    Hoş gelmişiniz. Sizin Regaip Kandil kutlamanızla ilgili yorumunuzun hemen altına, ben de tüm yorum yazan arkadaşlarıma şamil olmak üzere bir yorum yazmakla beraber, size de ayrıca bir özel yorum ile karşılık vermediğim için içime sinmedi ve bu yorumu yazmakla birlikte sizi de özel bir şekilde karşılamaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmiş oldum. Teşekkürler Aziz Dostum!.. Teşekkürler!..

    YanıtlaSil
  21. Merhaba İlkyaz, Hoş Geldiniz!

    Hiç önemli değil yüreği ve gönlü güzel kardeşim, blogculukla ilgili yaptığınız bu güzel faaliyetlerden sonra sizin vaktinizin kalacağını ve blogları gezerek yorum yazmaya vaktinizin olacağını hiç sanmıyorum. Bence bu konuda müsterih olun. Tüm blogger arkadaşlarımızın durumunuzu anlayışla karşılayacaklarından eminim.

    Bu arada size hiç yardımcı olamadım. Bloglarımı yanlışlıkla bir kere sildikten sonra, bir daha kendimi toparlayamadım. Bir de memleketin durumu beni çok üzdüğü için, yazma ve okuma iştahı kalmadı. Benim keyfimin tıkır olması için, komşumun da keyfinin tıkır olması lazım. Memleketimde ağlayan insanlar oldukça, ben de ağlayacağım. Tamam ateş düştüğü yeri yakıyor, ama emin olun bizi de yakıyor.

    Şimdi senin blog çalışmalarında üç ayrı blog var. Bloğun birinde bloggerler bloglarını paylaşıyorlar, birinde blogger yazarları kendilerini tanıtıyorlar, bir diğeri de dergi olarak yayına girecek blogları sergiliyorsun. Şimdi yayımlanacak dergilerde yayıma girecek blogları benim doğrudan tercih etmem bana göre doğru değil. Bunu yayın kurulu olarak siz seçin ya da karar verin. Bloggerler sadece paylaşmak istedikleri blog yazılarını o ilk blog klübüne göndersinler. Bu benim fikrimdir. Şu andaki durumu pek anlamış ta değilim. Rayına oturmuş güzel giden bir yönetimin de tekrar karışmasını asla istemem.

    Allah size kolayluıklar versin, görüşmek dileğim ile sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  22. Okudum, okudukça gözlerim doldu...
    Engellemeye çalıştım yaşları bu kez tutamadım Recep Baba!..
    Anılara savruldu yüreğim, kaybolasım geldi resimlerde...
    Ve siyah beyaz fotoğraf olmak istedim, yitik, yok olmuş...

    Bugünlerin acısı yok olurdu o zaman. İçimiz bu kadar çok kan ağlamazdı.
    Eski evlerimiz, eski yuvalar, eski insanlar...
    Bizde onlardan olmalıydıkda bu terör belası bu kadar çok canların yandığını görmeseydik.

    Teşekkür ederim ziyaretiniz için. Selamlar

    YanıtlaSil
  23. Merhabalar Newbahar,

    Ziyaretiniz ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan ve değer katan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim.

    Cephelerde düşman ile göğüs göğüse çarpışmak bile çok kolay, en zoru; dost gibi görünüp aramızda dolaşan ve bizleri arkamızdan vuran düşmanlar var ya, işte bunlarla mücadele etmek çok zor!..

    Yüce Allah'tan, Türk Milletinin yar ve yardımcısı olmasını ve onları her türlü kalleşçe saldırılardan korumasını niyaz ederim.

    Allah'a emanet olun ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil

*YORUMLARINIZ HEMEN YAYINLANIR*