Bu siyah beyaz fotoğraf karelerinde yer alan anıları kaleme almak istedim ama yapamadım. Gözlerim sızladı ve yüreğim ağladı. Diyeceksiniz ki, "insanın gözleri ağlar ve yüreği sızlar", siz de nasıl oluyor da tam bunun tersi oluyor? İnanın ben de bir anlam veremedim ama,  fotoğraf karesine saatlerce baktığımda halet-i ruhiyemden öyle hissettim.

Fotoğraf karesindeki kadınların üçü de rahmetlik oldular. (Cenab-ı Mevla rahmetiyle muamele eylesin.) Arka tarafta görülen tüm binalar da istimlak edilmek suretiyle yıkıldı. Şu fotoğraf karesinden geriye ne kaldı ki? Hiç bir şey! İşte bu fotoğraf karesi, insanın bakan gözlerini sızlatıyor ve hisseden yüreğini de ağlatıyor.

En soldaki bizim Sultan ebemiz yani annemin amcasının hanımı; sağolsun anneme çok yardımcı olurdu ve her işinin ucundan tutardı, fotoğraf karesinde olduğu gibi. Ortadaki  annem Gülsüm'dür. Onun sağındaki de komşumuz Meri bölemizin kızı Makbule abladır.

Burası bizim istimlak edilmek suretiyle yıkılan eski evimizin önü. Yılını tam hatırlamam mümkün değil, çünkü fotoğrafı çeken kardeşim arkasına bir tarih düşmemiş ama 1975-1984 yılları arasından biri olabilir. Aylardan ya Temmuz,  ya da Ağustos'tur. Çünkü fotoğraf karesindeki görünüme göre kışlık bulgur, yarma ve düğül hazırlığı yapılmaktadır. 

Bu fotoğraf karesindeki zamana geri dönmek için insan neler feda etmez ki?.. Ama dönmek ne mümkün! Yaşadığımız her anın kıymetini bilmeden saniye saniye nasıl kaybediyorsak, işte o fotoğraf karesindeki zaman da kaybedilmişlerden bir anıdır. İyi ki bu teknoloji varmış, yoksa bu görüntüleri sadece zihnimizde ve ancak kendi kendimizle paylaşacaktık. Oysa şimdi,  tüm dünya ile paylaşabilme imkanına sahibiz. 

Bu vesileyle bizlere bu imkanı sağlayanlara da müteşekkir olmamız gerektiğini hatırlatmama bilmem gerek var mı?..

Herşey gönlünüzce olsun.

Recep Altun