Bazıları, hayızlı kadınların ve abdestsiz kimsele­rin Kur'an okumasını ve onu eliyle tutmasını yasakla­dıktan sonra bazı istisnalar yapmak zorunda kalmış­tır. Örneğin; çocuklar mecbur ve sorumlu olmadıkla­rı için abdestsiz tutabilirler; hayızlı kadınlar, ayet ayet tutup dua olarak okuyabilirler, ancak, Kur'an kastıyla okuyamazlar gibi. Bu saçmalık değil mi? Bu durum­da insan, "ben dua ve zikir kastıyla okuyorum, o hâlde abdestsiz olarak tutup okuyabilirim", diyebilir. Hangi­sinde anlamak şart? Arapça bilmeyen için bu sorular sorulabilir, ama bir Arap Kur'an'ı hangi şekilde okursa okusun mutlaka anlar. O hâlde sonradan ortaya ko­nan söz önceki yasaklamayı hükümsüz bırakmaktan başka bir şey değildir. Yanlışı anladıkları hâlde Kur'an okumayı yasaklamanın yanlış olduğunu söylememiş, saçma bir yorum getirmişler ve yanlışı bilerek doğ­ruya çıkarmışlardır. Böyle saçma bir şey ortaya atıp müslümanların kafasını karıştırarak zihinlerini bulandırmaktansa Hz. Peygamber'in zamanında olduğu gibi, Kur'an abdestsiz de tutulur ve okunur, demek en doğrusu iken bunu yapamadılar. Bu sözü söylemeyi bize bıraktılar. Böylece biz geçmişin yanlışlarını onla­rın tenakuz ve tezatlarını karşılaştırarak düzeltiyoruz.

Hz. Peygamber, cünüp olan bir mümin için "Mümin pis (necis) olmaz" demiştir. Fakih hadisçilerden meşhur İmam Nevevi, bu hadisin açıklamasında, cünüp olan kimse temizdir; bundan dolayı kocasının terinin karısına veya karısının terinin kocasına bu­laşması pis sayılmayacağı için yıkama gerektirmez demiştir. Fakat, bunu söyleyen İmam Nevevi, cünüp olan bir kimsenin üzerinde Kur'an bulunan rahleyi (Kur'an konan sehpa, küçük masa) kaldırması veya bir yere nakletmesi caiz değildir, demiştir. Teri pis (necis) olmayan cünüp bir müminin üzerindeki hangi neca­set (pislik) önce tahtaya, tahtadan da Kur'an'ın kağı­dına geçecek ve kağıttaki mürekkeple çizilen harfleri pisletecek diyerek, bu pisliğin Kur'an'a geçmemesi ve dokunmaması için üzerinde Kur'an bulunan rahleyi kaldırması caiz görülmüyor. Bu, koskoca bir saçmalık ve mantıksızlık değil midir? Bu gibi âlimler gafletle­rinden dolayı insanları Kur'an'ın kağıdına taptırdılar. Manasını nasıl anlatacaklarına önem vermediler. Bu­nun sonucunda da şahısların değerlendirmelerine ba­kılarak, zamanla yanlış hükümler din oldu.

Kur'an'da "Onlar, ayakta iken, otururken ve yan yatarken, Allah'ı anarlar"1 denirken, fakihlerin bir kısmı Kur'an okumak için abdest alarak kıbleye dö­nüp diz çökmeyi şart koşarlar. Kur'an'da geçen fira­vun, kafir, putperest, Menat, Uzzat ve Lat putlarının, Ebu Leheb'in adını abdestsiz, yatarken, ayakta, otu­rurken ağıza almak günah olacak, ama Allah'ın adını anmak, Allah' demek abdestsiz ve yatarken caiz ola­cak, günah olmayacak. Buna göre, putların ve putpe­restlerin adları Allah'ın adından daha kutsal sayılmış olmuyor mu? Bu kafada olan yaptığından sorumlu değildir, demekten daha isabetli ne olabilir? Akılsız olan sorumlu değildir. Kur'an akıllılara seslenir. (devam edecek...)

'Al-iİmran 3/191

Prof.Dr. Hüseyin Atay
Kur'an'a Göre Araştırmalar-I