1990 yılında ortaya çıkan blog'ların,  tüm dünyada tam anlamıyla "bir çöplük" yarattığından, sadece ABD'de 35 milyon civarında blog olduğundan, dünyada bunların arasında gerçekten çok başarılı, istikrarlı ve milyonlarca takipçisi olan blog'ların da olduğundan bahseden bir yazı okumuştum.  Her üç kişiden biri tarafından açılan blog'lar üzerinden en fazla üç yazı yazdıktan sonra, yüzde 90'nının blog'larını bıraktığını, Kişisel disiplin sağlamanın sanıldığı kadar kolay bir şey olmadığını, blog'lara en çok darbeyi indiren gelişmenin ise Twitter Nam-ı diğer '140 karekter' olduğunu vurgulayan yazı özetle Twitter için: " ...Ortak bir duvara keyfinizce yazıyorsunuz (Fazıl Say gibi) ve orada akıp giden time line'da binlerce farklı ve müthiş zeka pırıltılarını içeren (Aşk dediğin Keçiören metrosu gibi olacak ve hiç bitmeyecek!) cümlelerini okumak varken, blog'ların yüzüne kim baksın ki?.."

Blog okumaya gelince... Pek çoğu belli konularda 'ihtiyaç' duyulması halinde okunuyor.  Örneğin anne-bebek blog'ları... Çok çok çok ilginç bir yazı olmadığı sürece bekar bir insan neden anne-bebek blog'u okusun ki.

Otomobil, saat, kitap veya sinema gibi hobi kabul edilebilecek alanlarda oluşturulan blog'lar ise sırf bilgilenmek için bile okunabilir. Aslında her şey internette 'arama' ile başlıyor. Bir yemek yapacaksınız, tarifini arıyorsunuz, sonra bir blog'da püf noktalarını okuyorsunuz.

Kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, her ay 530 milyon civarında blog sayfasına giriliyormuş. Blog'ların yüzde 66'sı İngilizce olup, ikinci sıradaki dil yüzde 8,7 ile İspanyolcaymış. Blog'ların yüzde 35'i ayda bir aktifken, yüzde 65'i en az bir yıldır veya daha uzun süredir güncellenmemiş.

329 milyon insan blog'lara bakıyormuş. Ayda 25 milyon sayfaya giriliyor ve günde 500 bin yeni gönderi oluyor ve 400 bin yorum yapılıyormuş. Blogger'lerin yüzde 43'ü dünya basınında yer alan haberleri kullanıyormuş. Blogger'lerin yüzde 60'ı erkek yüzde 40'ı ise kadınmış.

Recep Altun