Batman ili sınırları içinde yer alan  ve uçsuz bucaksız Mezopotamya ovasının nadide bir parçası olan Hasankeyf sözcüğünü her duyduğumda ya da sayfalarda görüp okuduğum da aklıma önce yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Kehf suresi gelir.

Hasankeyf ilçesi ve bölge birinci derece sit alanı. Bu bölgedeki kültür varlıklarının bir envanterinin bile çıkarılmadığına, birinci derece sit alanında yapılacak bir yapı için önce Koruma Kurulu onayı alınmasının gerektiğine ama  böyle bir onayın da alınmadığına ilişkin yazılar okuduğumu hatırlıyorum.  Uluslararası mevzuata göre Hasankeyf'i sular altında bırakacak olan Ilısu baraj projesi için önce bölgede koruma önlemlerinin alınması ve sonra da yatırımı planlanmalıydı. Oysa burada süreç tersten işleyerek Hasankeyf gibi binlerce yıl öncesine dayanan bir kültürel mirasın korunması için hiçbir şey yapılmamış. Son yıllarda sık sık rastladığımız gibi, Hasankeyf'in de kalkınmaya feda edildiğine üzülerek şahit oluyoruz. 

Doğrusunu ve gaybı ancak Allah'u Teala bilmekle birlikte Ashab-ı Kehf kıssasına Kur'an-ı Kerim'in "Kehf" suresinde yer veriliş nedenini şöyle açıklayabiliriz. 

Hıristiyanlığın müşriklere karşı gizli çalıştığı ilk devriyle ilgili olan ve hıristiyanlarca bilinen Ashab-ı Kehf kıssası, Allah'tan başka ilah edinen bir topluluğa karşı yalnız tevhid için mücadele etmek ve Allah'ın rahmet ve tevfikine ermek üzere çekilmiş birkaç gencin, bir gün veya daha az bir zaman gibi gelip geçen nice senelerden sonra, nihayet kurtuluş gayesine ermiş olmasından ibaret ve Allah'ın diğer ayetlerine göre hayret edilmemesi gereken bir keramet kıssası olduğunu açıklamakla, sonraki hıristiyanlar gibi Allah'a çocuk isnad edenlerin yalancılıklarına ve Allah'ın ayetlerini inkar edenlerin mahvedildiklerine delil getirmek için söylenmiş ve sonunda da "De ki: Rabb'imin beni, bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir başarıya ulaştırması umulur." (Kehf,18/24) emri ile Cenab-ı Peygamber'in başarısının bundan pek yakın bir süre içinde ortaya çıkacağı ümidi vaad edilmiş ve müjdelenmiş. Yani Ashab-ı Kehf'in beklediği üçyüz dokuz seneden çok az bir süre içinde İslam'ın galibiyetinin gerçekleşeceği anlatılmıştır. Ve bu şekilde bu suredeki üç kıssadan her biriyle Cenab-ı Peygamber'in muvaffakiyetinde meydana gelecek tecelli mertebelerine misal verilerek "Kim Rabb'ine kavuşmayı istiyorsa, salih amel işlesin ve ibadette hiçbir şeyi Rabb'ine ortak koşmasın" (Kehf, 18/110) daveti ilan edilmiştir.

Recep Altun