Çalışma: Haydar Altun
Merhabalar.

Bugün biraz Yunus Emre'den söz etmek istiyorum. Her ne kadar Yunus Emre ile ilgili hepimizin az ya da çok bir bilgisi varsa da ben onun mensup olduğu yer ile ilgili konuşmak istiyorum. 

Yunus'u daha başından beri çeşitli zümreler ve tarikatlar kendilerine mal etmek istemişlerdir. Ona Bektaşilerin sahip çıktığı gibi, Kadiriler, Halvetiler, Mevleviler ve başkaları da sahip çıkmıştır. Fakat o tarikatların üstünde bir kimsedir. O bir eren-şairdir. "vahdet-i vücud" felsefesini ve tasavvufun inceliklerini; ilahi aşkı, İslami ölçülere uygun olarak dile getirmiştir. 

Yunus tam manasıyla bir müslümandır. Onda şii-alevi temayüller yoktur. Açık ve serbest düşünceli hareket ettiği, şekle değil mana ve ruha değer veren bir kimse olduğu ve taassubu kabul etmediği için, medreseliler onun bazı şiirlerindeki sözlerini beğenmemişler ve onu tenkit etmişlerdir. Yunus Sünni akidelere bağlı, hür fikirli bir sofidir. Tasavvufu, "vahdet-i vücud" esaslarını ve ilahi aşkı terennüm eden bir şairdir. Mutasavvıftır, fakat tarikat kurucusu veya propagandacısı değildir. Batıni inanışları ve şii-alevi görüşleri mevcut değildir.

Bir tasavvuf şairi olarak Yunus Emre, "vahdet-i vücut" (varlığın birliği=panteizm) felsefesini işlemiştir. Bilindiği gibi varlığın birliği felsefesinin temeli neoplatonizm (Nev-Eflatunculuk) görüş ve metodudur. Mutasavvıf şairlerimiz, bunun İslami şeklini ele almışlardır. İslami tasavvufu ve vahdet-i vücut görüşünü edebiyatımızda en güzel dile getiren şair Yunus Emre'dir. Pek çok tasavvuf şairi yetişmiş, fakat hiç kimse İslam mistisizmini, Yunus kadar açık, sade, derin, samimi ve heyecanlı bir şekilde terennüm edememiştir.       

Yunus Emre son derece coşkun, içli, lirik şiirler meydana getirmiştir. Bu bağlamda o, Türk tasavvuf edebiyatının çok kudretli, divan şairleri de dahil, en büyük şairidir.  Tasavvufun esası ilahı aşktır. Mutasavvıflara göre tek bir vücud, vücud-ı mutlak vardır, o da Allah'tır. Sofiler bu esastan hareket eder; hayatı, ölümü ve kainatı bu görüşle izah ederler. Yunus da bir mutasavvıf olarak; Allah, ilahi aşk, varlık-yokluk, hayat-ölüm meseleleri üzerinde durmuştur. Bunlar ve bunlara bağlı olarak dünyanın faniliği, ilimle gerçeğe erişilemeyeceği gibi meseleleri de ele almıştır. İslami tasavvuf felsefesini çok sade, fakat çok derin olarak en güzel şekilde anlatan Yunus Emre, Türk tasavvuf edebiyatının en büyük temsilcisi olduğu gibi, halk ve divan edebiyatları dahil bütün Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir. Halk dehasının mihrakı ve muhassılasıdır.

Yunus Emre ayarında, dünya edebiyatında da pek az şair vardır. Bilhassa ölüm temasını onun kadar içli, duygulu ve derinliğine işleyen bir şair gösterilemez.

Yunus'un Türk dili ve edebiyatındaki yerini belirtmek için netice olarak diyebiliriz ki; o, Anadolu'da yeni bir edebiyat dilinin kuruluşunda en büyük rolü oynamış bir sanatkar, Türk tasavvuf edebiyatına kendi damgasını vurmuş pek büyük bir şairdir. Edebiyatımızın eşsiz ve ölmez simasıdır.