Köstence

Merhabalar.
Anneannemin hep "Biz, Bulgaristan'ın Köstence'den buralara geldik" dediğini hatırlarım. Anneannemin dediği bu Köstence neresiydi?.. Hangi devletin sınırları içindeydi?..
Yaptığım araştırmalar sonunda: 679-681 yıllarında Bulgarlar'ın Köstence şehrini ele geçirdiği, daha sonra 971 yılında şehrin Bizans idaresine geçtiği ve 1419 yılında Osmanlı hakimiyetine geçtiği ve 459 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan şehrin, 1878 yılında Ayastefanos ve Berlin antlaşmalarıyla Romanya'ya bırakıldığını öğrendim. Köstence ile ilgili herkes tarafından bilinen şeylerin dışında özel bir bilgiye sahip olamadım. Bu konuda Köstence Başkonsolosluğuna bile başvurdum, ama maalesef Başkonsolosluğun da bilinen şeylerin dışında hiç bir özel bilgiye sahip olmadığını öğrendim. Hatta konsolosluğa bir e_mail göndererek onları bu konuda eleştirdim bile.

Yukarıdaki fotoğrafın çekildiği mekan ise, Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır. Yani Kırşehir ili Kaman ilçe merkezi Sarıuşağı mahallesinde yer alan bahçeli bir evin avlusudur. Komşular arasındaki sınırları eğreti taş duvarlarla örülmüş, üzerleri çalı-çirpi ve ahşap sebze kasaları ile yükseltilmiş, ikisi bahçeli, biri bahçesiz üç komşu evin yan yana aynı ada üzerinde yer aldığı bir mekan olup, fotoğraf karesinde görülen kadın da anneannem Zeynep Gönç'tür.


Bu fotoğraf karesine yer vermemin nedeni ise, Köstence'de maruz kaldıkları zorbalıkları birebir yaşayan ve Köstence'den Anadolu'ya yapılan zorunlu ve zorlu göçün çilesini çekmiş bir Türk kadını olan Zeniş garıyı sizlere tanıtmak içindir.  Fotoğraf karesinde en sağda yer alan ceketli kadın Zeniş garıdır.

Bu fotoğraf karesinde de en solda ve alt köşedeki kadın Zeniş garıdır. 


Bu fotoğraf karesinde ise, bana Köstence'den Anadolu'ya yapılan göç olayını anlatan anneannem Zeynep Gönç'ü görmektesiniz. 

Şimdi gelelim göç olayına. Anneannemden ben bu hikayeyi dinlediğim de henüz ufkum o kadar geniş olmamakla birlikte, ilkokul beşinci sınıf ile ortaokul birinci sınıf arasındaki bir öğrencilik dönemine isabet etmektedir. Aslında üzerinde durulacak ve tüm detayları ile kaleme alınacak bu zorlu ve zorunlu göç hikayesini maalesef kaçırdık. Çünkü ne anneannem kaldı ne de annem kaldı. Bu göç hikayesini tüm ayrıntılarıyla anlatabilecek kimse yok artık!

Lafı fazla uzatmadan anneannemden duyduklarımı sizlerle paylaşayım. Çok zorlu ve çileli günlermiş. Şu anda Romanya sınırları içinde ve bir liman kenti olan Köstence'den ayrılıp Anadolu'ya ulaşmışlar. O zaman ki hükumet bunları Kırşehir ili, Kaman nahiyesine bağlı Meşeköy'de iskan etmiş. Ancak, Meşeköy'ün sakinlerinin davranışlarından hoşnut olmayan bu göçmen ailesi. "Bunlar nasıl Müslüman, bunlar nasıl Türk?" diye kızmışlar ve gerisin geriye Balkan topraklarına dönmek istemişler. O zaman ki hükumet bu sefer de bu göçmen aileyi Yelek köyünde iskan etmiş ve nihayet bu köyde kalmışlar.

Köstence'den Çanakkale savaşlarına katılmış müslüman ve Türk soydaşlarımızı temsilen Çanakkale Şehitliğindeki anıttan bir görüntü. Fotoğraf karesi bana aittir.

Savaş yıllarında açlık ve kıtlık, cephe gerisindeki halkı çok zor durumda bırakmış. Annesi Zeniş garının tarlalara dökülmüş tahılları tek tek toplayıp bir sahanda dövmek suretiyle elde ettiği bulamacı çocuklarına yedirdiğini ve bu suretle hayatta kaldıklarını anlatan anneannemle birlikte bu göç olayında hayatını kaybetmiş tüm Türk ve müslüman soydaşlarımıza Cenab-ı Hakk'tan rahmetiyle muamele eylemesini niyaz ediyorum.
Selam ve dualarımla.

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Merhaba Recep Bey, anneannenizin bu hikayesi Türklerin bitmez dolmaz çilesinden bir yansımasıdır. Anadolu'nun her karış toprağı çileli insanlarla dolu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bağımsızlığına kavuşan Anadolu'nun bundan sonra nelerin bekleyeceğini kestirmek ise çok zor. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Tülay Gürdal, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Türk milleti zaten çilenin timsali olmuş bir millettir. Cenab-ı Hakk, bu büyük ve necip millete zeval vermesin.
      Selam ve dualarımla.

      Sil
  2. Allah rahmet eylesin,mekanları cennet olsun.Tarihe tanık olmuşlar.Şimdiki nesil'e Masal gibi gelir bu anlatılan yaşanmışlıklar.O günlerin yaşamı,açlık,kıtlık ve savaş o Anaların mücadelesi şimdiki zamanda kim yapar?
    Çok güzel bir yazı olmuş.Çok sevgiler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Nur Kibritçi, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Evet, maalesef öyle. Ama bu millet henüz millet olma unsurlarını yitirmiş değil. Yine aynı şartlar altında kalsalar, aynı şekilde göğüs gereceklerine inancım sonsuzdur. Şu anda müslüman coğrafyada kıyıma uğrayan insanların yaşadıkları da çok zor. Onlara bu zulmü yaşatanları da Cenab-ı Allah kahretsin.
      Selam ve dualarımla.

      Sil
  3. Paylaşımınızı dikkatle okudum. Çok güzel anlatmışsınız çekilen çileleri. Fotoğraflarla da ölümszüleştirmeniz kalıcı olması bakımından önemlidir. Ve araştırmacılara yol gösterici önemli bir kaynaktır. Bir toplum kendi vatan topraklarından yaban ellere düşmemeli. Velev ki düştü. İşte o zaman hem çile, yokluk, acı ve hem de vatan hasreti dağlar insanın içini. Bu hikayeye benzer ne çileler var kim bilir geçmişte yaşanmış. Suriye topraklarında sığınmacı olanların dramını daha iyi anlamamız açısından bu yazıda verilmek isteneni iyi kavramamız lazım. Barış ve huzur ortamının bozulduğu topraklarda yaşam alanlarının zora girmesine de bir örnek bu yazınız. Selamlarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Hüseyin Hocam, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Cenab-ı Hakk, hiç bir milleti zulme uğratmasın. Zalimleri de kahr-ı perişan eylesin.
      Selam ve dualarımla.

      Sil
  4. Sayın Recep bey. Ben takip konusunda aslında titizimdir. Lakin, sizin bloğuma zaman zaman bıraktığınız kıymetli mesajlarınızdan bloğunuza gidecek yolu inanın yeni öğrendim. Yenilenen bloglarımızda, sayfalar diye bir yer. Bu da nedir diye girdim ki, takip ettiğim blog listeleri ve yazıları var.
    Fakat sizi takibe almışım. GFC öyle gösteriyor. Yoksa sizi ziyaret etmeyi çok istemiştim. Bugüne imiş kısmet.
    Bu yazınızı okudum. Annemler de Yugoslavya göçmeni imişler. Rahmetli ablam daha çok bilgi sahibi idi bu konuda. Hayatın meşgaleleri, benim bu hikayeyi dinleme şansımdan olmama neden oldular.
    İnsanoğlu neler görmüş, neler çekmiş. Anneciğim de Kurtuluş savaşı sonrası karnelerle alınan ekmekleri ve çeşitli zorlukları, anneannemden duyduklarından anlatırdı bize. Aslında şanslı bir nesildik biz. Dilerim şimdiki nesil de bu şansı yakalar. Kızım Kırşehir doğumludur. Oralarda iken yirmili yaşlardaydım. Meğer ne hikayeler varmış dedim. Kaleminize sağlık Recep bey. Selam ve saygılarımı sunarken sıhhat ve afiyet içinde olmanızı dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Ece Evren, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Blogger'de sizin sayfanıza sizi izleyen bir arkadaşın sayfasından ulaşmış ve paylaşımlarınızı çok güzel ve değerli bulduğum için yorumlar yazmıştım. Fırsat buldukça sayfanıza bakıyorum. Periyodik bir şekilde paylaştığınız hikayelerinizden daha çok değişik konularda kaleme aldığınız yazı ve makale türünden paylaşımlarınızı okumaya gayret ediyorum.

      Efendim, maalesef Blogger, blogcular arasındaki irtibatı engellemek için sanki elinden geleni yapıyor gibi geliyor bana. Takip ettiğiniz bir üyeye izleyiciler eklentisinden ulaşamazsınız. Eğer herhangi bir yazınıza yorum yazdıysa, yorumun altındaki rumuz linkinden ilgilinin sayfasına ulaşırsınız, aksi halde çok uzun bir yol denemek zorunda kalıyorsunuz ve bu uzun yola rağmen ulaşamadığınız sayfalar da oluyor.
      Osmanl'nın dağılması ve parçalanması sonucu Osmanlı ahalisi çok eziyet ve güçlük çekmişler. Bu dönemleri yaşayan insanlar da günümüzde pek kalmadı. Kızınız Kırşehir doğumlu olduğuna göre, mutlaka siz o zamanlarda Kırşehir'de görev yapıyor olmalısınız.
      Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun. Sıhhat ve afiyet içinde mutlu kalın efendim.

      Sil
  5. Merhabalar efendim...
    Harika bir yazı ortaya çıkmış, fotoğraflar okuyucuyu o zamanlara götürüyor adete. Hele gazetede atılan başlık, herşeyi özetliyor sanırım...
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar Gazeteci N.G. Hoş Geldiniz.
    Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Köstence hikayesini en iyi bilenlerimizi kaybettikten sonra aklımız başına geldi. Onlar yaşarken, bizler zaten çocuktuk. Ufkumuz henüz gelişmemişti. Ama her şeye rağmen iş işten geçti artık!
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil

*YORUMLARINIZ HEMEN YAYINLANIR*