Duygu ve düşüncelerimizi en etkili ve doğru biçimde yazıya dökmenin yolu, dili iyi bilmek ve kullanmaktan geçer. Yazılarında dile özen göstermeyen yazar, işini iyi yapmıyor demektir. Yazarın işi, her zaman iyi yazmak değil midir? İyi yazmanın yolu da dili ve onun kurallarını iyi bilmekten geçer. Dil kurallarına özen gösterilmeden oluşturulmuş bir metin, tam bir yazı niteliği kazanmış sayılmaz.
Pek bilimsel bir çalışma olmasa da kendime göre araştırıp ele aldığım bu çalışmada; dildeki anlatım bozukluklarını biri anlamla ilgili, diğeri ise biçimle ilgili olmak üzere, iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür.
Anlamla ilgili bozukluklarını; sözcüğün yanlış yerde ve yanlış anlamda kullanılması, gereksiz sözcükler, çelişen sözcükler ve deyim yanlışlarını örnekleri ile birlikte ele alarak açıklamaya gayret edeceğim.
Biçimle ilgili bozuklukları ise; yapıları yanlış olan sözcükler, tamlama, özne, tümleç, yüklem yanlışları olarak, ayrıca özne-yüklem uyuşmazlığı ve virgül eksikliği şeklinde ele alarak örnekleri ile birlikte açıklamaya gayret edeceğim.
Sözcüğün yanlış yerde kullanılması: "Yurt uğruna her kanını döken kahraman ödüllendirilmelidir." Cümlesindeki "her" sözcüğünün yeri yanlıştır. Çünkü bu sözcük belgisiz sıfattır ve hangi adı tamlıyorsa onun önünde kullanılmalıdır. Yoksa, buradaki "her kanını" gibi anlamsızlıkların önüne geçilemez. Cümlenin doğrusu "Yurt uğruna kanını döken her kahraman ödüllendirilmelidir." olmalıydı.
Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması: "Yıllarca annemle bir kırtasiyeci dükkanı işletti, fotokopi yaptılar..." Fotokopi yapılmaz, çekilir. "Yapmak" sözcüğü, yanlış anlamda kullanılmıştır. Onun yerine, "görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerinde tespit etmek" anlamıyla "çekmek" sözcüğü kullanılmalıydı.
Gereksiz sözcükler: "Belki bazı bilgiler bir Türk okuru için bilinenlerin tekrarı olabilir." Cümlesinde geçen "belki" ve "olabilir" sözcükleri, olasılık anlamlı sözcüklerdir. Bunların, cümleye kattıkları anlam aynıdır. İkisinden birinin çıkarılması anlamda daralmaya yol açmaz.
Çelişen sözcükler: "Ay yıldızlı bayrağımızın hiç bu kadar kitleselleştiğini, hiç bu kadar birleştirici rol oynadığını pek anımsamıyorum." Yazar hiç mi anımsamıyor, pek mi anımsamıyor, belli değil. "Hiç" kesinlik, "pek" ise olasılık anlamı katmış cümleye. Sonuçta da anlam, çelişkiye düşmüş. Kesinlik bildirilmek isteniyorsa "pek", olasılık bildirilmek isteniyorsa "hiç" cümleden atılmalı.
Deyim yanlışları: "Amerika paçayı toparlayabilecek mi?" Türkçede "paçayı toparlamak" diye bir kalıp söz yoktur. "Paçayı kurtarmak" vardır. Bu deyim, "kendini bir dertten, tehlikeden veya zor durumdan kurtarmak" anlamıyla cümleye de uymaktadır. "Amerika paçayı kurtarabilecek mi?" denseydi, anlatılmak istenen daha net iletilebilirdi.
Yapıları yanlış olan sözcükler: "Nizam'ın ise daha çok babasını andıran bir yumuşak başlığı vardı." Cümlede söz edilenin, "yumuşak bir başlık" değil, uysal anlamındaki "yumuşak başlılık" olduğu açık. Addan ad yapan -li ekinin kullanılmaması anlamı değiştirmiştir.
Tamlama yanlışları: "Yıllardır müfredat proğramları hafifleyecek deniliyor ama bir türlü arkası gelmiyor." Cümlede "arkası" sözcüğü, tamlanandır. Bunun tamlayanını araştıralım: Neyin arkası gelmiyor? Cevap yok. "Yıllardır müfredat proğramları hafifleyecek denmesinin" olmalı. Bu kadar uzatmaya da gerek yok. "...ama bir türlü (bunun) arkası gelmiyor." biçiminde kurulabilirdi cümle.
Özne yanlışları: "Mesele onları sevmemde değildi, mesele bunu onların asla anlayamamasındaydı." İki cümlenin öznesi de "mesele" sözcüğü. Bu durumda öznenin yinelenmesine gerek yoktu. İkinci cümledeki "mesele" sözcüğü atıldığında anlam daha duru olur.
Tümleç yanlışları: "Mehpare Hanım'ı çok özlüyordum, ama aslında onu sevmiyordum." Bu cümlede tümleç gereksizliği yanlışı yapılmış. "Mehpare Hanım'ı" nesnesi "sevmiyordum" yüklemiyle de anlamca uyuşuyor. Öyleyse ikinci cümledeki "onu" sözcüğü gereksizdir.
"Onun bu davranışına Emir de onun kadar şaşırdı, ama bozmadı." Emir kimi bozmadı? Belli değil. ikinci cümlede "onu" sözcüğünün kullanılmaması, tümleç eksikliğine yol açmış.
Yüklem yanlışları: "Atın dizginlerine pek azcık altın suyu çekiyordum ki kapı vurdu." Cümlede "kapı" sözcüğü özne göreviyle kullanılmış; ama gerçekte işi yapmıyor, "vurma" işini bir başkası yapıyor ve bu kişi bilinmiyor. Öyleyse eylemin edilgen, öznenin de söz de özne olması gerek; ancak eylemde edilgenlik eki kullanılmamış. "... kapı vur(ul)du." denmeliydi.
Özne-yüklem uyuşmazlığı: " Kuyudan çıkan cinin üzerinden süzülen sular birkaç saniye içinde kuruyuverdiler." Cansız varlıklar çoğul özne olduğunda, yüklem tekil kullanılmalıdır. Cümlenin öznesi "Kuyudan çıkan cinin üzerinden süzülen sular" sözüdür. "Sular kuruyuverdiler." denmez. "Kuruyuverdi" denmeliydi.
"Birkaç kişi onu alkışladılar." "Birkaç kişi onu alkışladı." denmeliydi. Çokluk bildiren belgisiz sıfatlar öznede yer aldığında, yüklem tekil olmalıdır.
Virgül eksikliği: "Taş kafasına öyle hızla ve sert bir şekilde indi ki bir an sanki kendi kafama inmiş gibi irkildim." Cümlede "taş" sözcüğünden sonra virgül konmalıydı; çünkü bu sözcük, kendisinden sonra gelen adla bir tamlama kurma eğiliminde. "Taş kafasına" tamlamasını düşündürmemenin, başka yolu yok.
14 Yorumlar
Harika bir konuya değinmişsiniz. Teşekkürler Recep Bey. Ben de kendi imkanlarımla bu konuda Twitter'da cikcikliyorum: https://twitter.com/hatacietimolog
YanıtlaSilMerhabalar Recep Hilmi Tufan, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Konuyu beğendiğinize sevindim. Ne zamandır aklımdaydı, bu güne nasip oldu. Örnek cümlelerin çoğu bildik, tanıdık yazarlara aittir. Örneklerde kullandığım cümlelerin kaynaklarını da gösterirdim, ama o zaman blog hem okunurluğunu, hem de esprisini kaybederdi.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba. Önemli bir konuyu, çözümleyici şekilde ele almışsınız. Sosyal medyanın, hızlı sunumu sanırım hayatı güçleştirdi. Derdimizi sembol ve simgelerle anlattığımız müddetçe, imla kuralları ve noktalama işaretlerini unutmaya doğru gidiyoruz. Duygu durumlarımızı yazılı olarak aktarmak yerine emojiyle geçiştirmek, kısa günün karı olsa gerek!
YanıtlaSilUmarım anlatım bozukluklarından arınmış yazılarımızı şevkle yazacak kıvama geliriz. İyi pazarlar dileklerimle, saygı ve selamlar.
Merhabalar Mukaddes'çe Konuşan Satırlar, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Türkçemize ve dilin getirdiği kurallara uyduğumuz takdirde, meramımızı daha iyi anlatır ve yanlış anlaşılmaktan da kurtuluruz.
Millet de kurallara karşı bir direniş ve tembellik var. Ellerinden gelse, hiç efor sarf etmeden, hiç hareket etmeden oturdukları yerden yaşamak istiyorlar.
O zaman millet otursun; mahkeme duruşmalarında, iş görüşmelerinde, meclis oturumlarında; alfabenin harfleri, noktalama işaretleri, kelimeleri yerine semboller ve kısaltmalar kullanan çabuk yazma sistemi olan stenografiyi kullansınlar.
Selam ve saygılarımla birlikte hayırlı günler dilerim.
Merhabalar Recep Hocam,
YanıtlaSilİsabetli örneklerle ne güzel, yararlı bir yazı hazırlamışsınız.
Yüreğinize, emeğinize sağlık. Keşke bu tür yazılar daha çok kişiye hitap etse.
İyi akşamlar, saygılar.
Merhabalar Makbule Abalı, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Yazıyı beğenmenize sevindim. Benim çevrem pek geniş olmadığı için istifade eden sayısı da haliyle az oluyor.
Selam ve saygılarımla birlikte Allah'a emanet olun.
Merhaba. Takibe geldim. Bana da beklerim...
YanıtlaSilMerhabalar Sevda Ünlü, Hoş Geldiniz.
YanıtlaSilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Bir blog sayfası ilk defa ziyaret edildiğinde; eğer sayfa beğenilip takibe alınacaksa, izleyiciler eklentisine bırakılan profil kaydından sonra; son paylaşılan yazıya bir de yorum bırakmak, yapılacak en uygun bir yöntemdir. Bunu neden böyle yapıyoruz? Blogger'in izleyiciler eklentisi, üyelerinin ihtiyacını karşılayamadığı için. Sizi tebrik ederim, kutlarım. Ve çok teşekkür ederim. Elbette ben de sizi ziyarete geleceğim. Çünkü, sayfama bıraktığınız haber yorumunuz, benim sizin sayfanıza ulaşmamı sağlayacaktır.
Selam ve saygılarımla.
Dilbilgisi bilgilerimizi tazelemiş olduk teşekkürler...
YanıtlaSilMerhabalar Babaannemintakvimciği, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Selam ve saygılarımla.
O kadar yararlı bir paylaşım ki, hepsini aklımda tutacağım ya da sık sık dönüp okuyacağım. Bazı merak ettiğim şeyleri de buldum ve öğrenmiş oldum. Sonsuz teşekkürler. Selam ve saygılarımla....
YanıtlaSilMerhabalar Ece Evren, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Bu konu uzun zamandır aklımdaydı ve yine çok uzun zaman önce üzerinde çalışıp, hazırlamıştım. Yayınlamak da bu günlere nasip oldu. Beğendiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. sağolun, varolun.
Selam ve saygılarımla.
Keşke dediğiniz gibi doğru yazabilseydim ama yazamıyorum. Onun için yazdıklarım birşeye benzemiyorlar :)
YanıtlaSilMerhabalar Biçay, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
Dil ve edebiyata olan ilgi ve merakım sebebiyle, yazılı anlatımlarda dilin kurallarına uymaya elimden geldiğince dikkat ederim. Elbette hepimizin hala eksiklikleri var. Yazılı bir metin hazırlarken kullanacağım sözcük ve deyimlerin nasıl yazıldığına dikkat ederim. O esnada hiç erinmeden hemen TDK'yı açar ve oradan doğrusunu bulur ve yazıma devam ederim. Ben de artık bu hastalık haline geldi. Bu konuda saatlerce araştırma yaptığıma çok şahit oldum. İnsan nasıl alışırsa öyle gidiyor. Geçenlerde yazdığı yorumun içinde yanlış kullandığı bir sözcükten dolayı emekli sınıf öğretmeni arkadaşımı "sınıfta kaldın" şeklinde uyarmıştım. Ben liseyi bile dışarıdan bitiren ortaokul mezunu biriyim, o ise yüksek okul mezunu bir öğretmen. Uyarı haklı da olsa, insanın nefsine dokunur. Arkadaşıma da dokunacağını bile bile bu uyarıyı yaptım.
Selam ve saygılarımla.
*YORUMLARINIZ HEMEN YAYINLANIR*