İslamda ya hepsini tam yap, ya da hiç birini yapma şeklinde bir kaide ve hüküm yoktur!

Din, insana kainatın varlık kaynağı Vacibül-vücud'a, yani en yüce hayır olan Allah'a bağlanmayı ve sonra işlerini en iyi ve güzel şekilde nasıl yöneteceğini öğretir.

İbadetler, başlı başına bir ünite ve vahdet halindedir. Mesela öğle namazının farzı dört rekattır (seferde iki rekattır). Bu bir ünitedir. Bu dört rekatın ifası için abdest gibi bir takım şartlar bulunmaktadır. Bunlar yapıldığı takdirde öğle namazının farzı eda edilmiş olur. Başka bir şeye bağlı olmadan insan bu namazın sorumluluğundan çıkmış bulunur. 

Öğle na­mazının farzının, ne önceki ne de sonraki sünnetle, ve ne de diğer vakit namazlarının farzları veya sunnetleriyle alakası yoktur. Her biri ayrı ve başlı başına bir ünite ve vahdet olup hepsinin sorumluluğu ve yükümlülüğü ayrı ve müstakildir. 

Farzlar birbirine ve sünnetler de farzlara bağlı değildir. Bunun için bir müslüman beş vakit namaz kılamıyor ise de, herhan­gi bir vakti kılmaya fırsat ve imkan bulursa, o zama­nın namazını kılmalıdır. Hepsini kılamaması halinde kılabildiklerini de ihmal etmesi asla doğru bir man­tık olmaz. Kaç tane kılabiliyorsa o kadarını eda et­miş ve onların sorumluluğundan kurtulmuş olması gerekir. 

İşte Hz. Peygamberin ibadet için en kolay vakitlerin tercih edilmesini tavsiye etmesi, bu açıdan farz ibadetlere de şamildir. Beş vakitten hangisini kılmak kolayına geliyorsa onu kılmalı ve kılabilece­ği kadarını ihmal etmemelidir. İslamın emri ve Hz. Peygamberin tavsiyesi bu yoldadır. Yoksa, İslamda ya hepsini tam yap ya da hiç birini yapma şeklinde bir kaide ve hüküm yoktur. Böyle söyleyenler cahil kimselerdir ve onlardan kaçmak gerekir.          ./..

Prof. Dr. Hüseyin Atay 
Kur'an'a Göre Araştırmalar-II