Merhabalar.
ABD merkezli danışmanlık şirketi Callup, Oxford Üniversitesi Wellbeing Araştırma Merkezi ve Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı tarafından yayımlanan Dünya Mutluluk Raporu'nda gençlerin günden güne mutsuzlaştıkları ifade edildi. Mutluluk sıralaması, kişi başına düşen milli gelir, sosyal destek, sağlıklı yaşam beklentisi, özgürlük ve yolsuzluk gibi kriterlere dayanıyor.
İngiltere, Avrupa, ABD ve Avustralya'daki 15-24 yaş arası gençleri baz alarak hazırlanan raporda en mutlu gençlerin Finlandiya'da olduğu, ardından Danimarka'nın geldiği ifade edildi. Mutlu gençlerin bulunduğu ilk 10 ülke arasında İskandinav ülkeleri olan Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Norveç ve İsveç yer aldı.
Afganistan, Taliban'ın 2020'de yönetime gelmesinin ardından 143 ülke arasında en alt sıralarda kaldı. Türkiye ise mutluluk sıralamasında 98. sırada bulunuyor. Rapor, gençlerin yaşlılara göre daha mutsuz olduğunu gösteriyor.
İşte böyle, huzur ve mutluluğa hasret giden ülkemizin mutluluk göstergesi, her geçen gün mutluluk listesinde aşağılara doğru düşmeye devam ediyor. Dünya Mutluluk Raporu'nda sekiz yıl üst üste zirvede yer alan Finlandiya ve diğer mutlu ülkeler, bireysel değil toplumsal refahı önceliklendiren sistemleriyle dikkat çekiyor. İşte bu ülkeleri zirveye taşıyan ortak özelliklerin ana başlıkları:
- Güçlü Sosyal Destek Sistemleri
- Düşük Yolsuzluk Düzeyleri
- Bireysel Özgürlük
- Eşitlik ve Ekonomik Refah
- Sağlıklı Yaşam
- İş-Yaşam Dengesi
- Toplumsal Merhamet ve Dayanışma
Türkiye'nin 98. sıradaki konumu güçlü bir sorgulamayı ve harekete geçmeyi gerektiriyor. Yorgunluğun hakim olduğu toplumda mutluluğu artırmak için güven, dayanışma ve refahın önceliklendirilmesi gerekiyor. İskandinav modelinde olduğu gibi bireylerden ziyade toplumun genel refahına odaklanmak, daha mutlu ve dengeli bir yaşam için kritik adımları oluşturabilir.
Selam ve saygılarımla.


20 Yorumlar
Ah! Ah! Dünyanın en mutlu insanlarının Finlandiya'da oluşu anında Atatürk'ün okuyup çok beğenip; Milli Eğitim Bakanlığı'na okullarda mutlaka okutulmasını tavsiye ettiği Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı geliyor. Ben de aldım bu kitabı. İncecik de bir kitaptı. Atatürk ne zeki, ne akıllı, ne öngörüşlü insanmış ki, ta o zamandan Finlandiya'yı örnek almamızı istemiş. Hayal etmiş. Onun izinde gitseydik şimdi bir Finlandiya olacaktık.
YanıtlaSilMutlu ülkeler sıralamasına baktım da hiçbiri dinle yönetilen, dini ön plana çıkartan, din adamlarının papazların, rahibelerin okullara ASLA alınmadığı, dinin kiliseye hapsedildiği (Sizin işiniz, gücünüz Tanrı'ya dua etmek, işte haç çıkartmak, ilahi okumak, gelenlerin günahını çıkartmak, bebekleri vaftiz etmek vs. vs. yoksullara, evsizlere kilisede barındırmak, aş vermek, çorba vermek vs. siz ASLA devlet işlerine, yönetme işlerine karışmayacaksınız denilen) laik ülkeler. %100 mü % 99 mu İslam ülkesi olan Afganistan'ın, Pakistan'ın hali meydanda. Demek bir ülke ne kadar dincilerin, tarikatların eline düşerse o kadar sefil oluyor. Bu dinin İslam, Hristiyan, Yahudilik olması fark etmiyor. Amerika'da Jim Jones isimli bir Hristiyan tarikat kurmuş, epey bir müridi olmuştu, hatta siyasetçilerin bile ilgisini çekmişti, ağzından BAL AKIYORDU, BARIŞ, KARDEŞLİK, şahane bir dünya olacaktı vs. meğer sapığın ve uyuşturucu bağımlısının tekiymiş, çocukları taciz ettiği, gözlerden uzak, çöl ortasındaki tarikat çiftliğinde ne haltlar döndüğü ortaya çıkınca, FBI baskına geldi, baskına uğrayacağını anlayınca tüm müritlerini siyanür içerek, bebek ve çocuklarına da içirerek intihar ederek CENNET'e gideceklerine ikna etti! Polisler çiftliğe girdiklerinde 900 küsur cesetle karşılaştılar, çoğu çocuk...kadın..bazıları silahla öldürülmüştü. (Herhalde intihar etmek istemediler) Yani tarikatların sonu daima hüsran, kötülüktür.
Biz Fethullah Hoca efendi hazretlerini de gördük ama akıllanmadık.
Fettullah hazretleri gitti, 15 tane başka tarikat türedi.
Böyle bir ülkenin huzurlu olmasına imkân yok.
Ben her akşam "keşke sabaha uyanmasam, salın beni artık yeter" diye gözümü kapatıyorum ama insan isteyince ölmüyor.
Sosyal medyada bakıyorum da millet cinnet geçiriyor.
Pahalılık yoksulluğu, yoksulluk cinneti getirir.
Halimizi zaten siz de görüyorsunuz Recep Abi..
Üzüm, elma, limon kaç para olmuş....
Et, peynir filan hiç demiyorum...kahvaltıda zeytin yiyeceğiz zeytin ağaçlarını kestiriyor, limon ağaçlarını söktürüyor bilmem nereden limon ithal ediyor!
Ben böyle bir ülkede talanzade, haramzede kesim dışında kimsenin mutlu olacağını sanmıyorum.
Selamlar, saygılar.
Merhabalar Bücürükveben.
SilHoş Geldiniz.
Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve paylaşıma değerli yorumunuz ile sağladığınız katkı ve desteğe çok teşekkür ederim. O kitabı ben de aldım ve hala inceliyorum. Çevirisi çok kötüydü.
Dünyanın her yerinde tarikatlar çok tehlikeli bir azınlıktır. İnsanları inanç sistemleri ile kandırırlar.
"...Ben her akşam "keşke sabaha uyanmasam, salın beni artık yeter" diye gözümü kapatıyorum ama insan isteyince ölmüyor..."
Bu cümlenizi aynen ben de her akşam söylüyorum. İnanın, bakın tesadüf değil. Hatta yine sağ karın kısmından fıtık ameliyatı olmam gerekiyor. Anestezi uzmanına özellikle diyeceğim ki "beni uyutun ama, ne olur bir daha uyandırmayın..."
Selam ve saygılarımla.
Aceleden düşük cümlelerim olmuş ve çok uzun yazmışım, kusura bakmayın Recep Abi....
YanıtlaSilMerhabalar Bücürüğün Annesi.
SilHiç önemli değil, ben sizin yorumunuzu okurken öyle heyecanlı ve hızlı okuyorum ki düşük cümlelerinizin farkına bile varmıyorum. Bu yorumdur. Düşük cümle de olur, imla hatası da olur. Önemli değil. Ben yazdıklarınızı çok iyi anlıyorum. Anlayamadığım için tekrar tekrar okuduğum bir cümleniz daha olmamıştır. Yorumlarınız uzun da olabilir. İstediğiniz kadar uzun yorum yazabilirsiniz. Çünkü bizler öyle doluyuz ki sayfalar uzunluğunda yorumlar yazsak yine de içimizi boşaltamayız.
Selam ve saygılarımla.
Yaaaa....😢😢😢 Recep Abi....komşum H..... hanım da öyle, üç kişi olduk 😢😢 ama siz öyle demeyin, kıymetli eşinizi düşünün, sizsiz ne yapar? Biz iki hanım da zaten tekiz....Bücürük varken onu düşünerek böyle şeyler dilemiyordum. Fıtık ameliyatı için şimdiden çok geçmiş olsun diyorum...inşallah bu kötü günler geçer de, siz de, komşum H.....hanım da, ben de moral olarak düzeliriz.
YanıtlaSilSelamlar, saygılar...
Merhabalar Bücürükveben.
SilZamanında eşimi her işe alıştırdım.(alış veriş, çarşı, pazar) her yere tek başına gider gelir. Hastaneleri ve yolları benden iyi bilir. Yani eşimi her şeyde serbest bıraktım, onu hiç sıkmadım. Her işi öğrettim. O bir erkek gibidir. Hatta bir erkekten daha fazladır. Çünkü olur ya, benim başıma bir iş gelince şaşırıp kalmasın diye. O bensiz yapar, ama ben onsuz yapamam. Binaenaleyh, benim gitmem onu hiç perişan etmez. Sadece aldığımız emekli maaşının miktarı düşer.
Geçmiş olsun dilekleriniz için çok teşekkür ederim. İnşAllah sizin de dediğiniz gibi bu kötü günler geçer de bizlerde ölmek için dua etmekten kurtuluruz.
Komşunuz da bizim gibi düşünüyormuş. Komşunuza da selam ve iyi dileklerimizi iletin lütfen.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey,
YanıtlaSilYazınızı, Türkiye' nin bu araştırmada sonlarda olacağını tahmin ederek okudum, bunu bilmek için kâhin olmak gerekmiyor çünkü bunu görüyoruz ve yaşıyoruz bizzat.
Bugün Gani Müjde' nin (Fatih Altaylı yorumlayamıyor programında) konuşmasını dinledim. Güzel konulara değindi değerli bir mizahçı olarak. Herkesin öfkeli olduğunu ve televizyondaki tüm programların öfke, korku, kötülüğü pompaladığını söyleyerek çok önemli bir noktaya parmak bastı. Kayınvalidesi sigara, alkol kullanmayan sağlıklı beslenen biriyken 70 ini göremeden vefat etmiş çünkü bütün gün televizyondaki programları izlemekten ağlayan, üzülen, kahrolan birisi olmuş. Kahkaha atın, gülün ve sevdiğiniz insanlarla beraber olup, sohbet edin diyor. Tamamiyle katılıyorum söylediklerine, mümkün olduğu kadar güleceğimiz komik şeylere yönelelim, saçma sapan şeylere güldüğümüz zamanları hatırlayıp bir daha gülelim.
Dün çok sevdiğim can dostumu toprağa verdik ama biliyorum ki son ana kadar kendini hep canlı tuttu ve sevdikleri hep yanındaydı. Zamanı geldiğinde hepimiz gideceğiz o yüzden fıtık ameliyatınız çok güzel şekilde yapılacak ve siz yine sağlıkla ayağa kalkacaksınız ama ruhunuzu da aynı şekilde ayakta tutmanız gerekmekte. Bu dünyadan gidene kadar bu en önemli ve Allah tarafından size verilmiş bir görevdir.
Dualarım sizinle, ilk fırsatta haberlerinizi bekliyor olacağım, sağlıkla kalın.
Saygılarımla,
Merhabalar Momentos.
SilZiyaretiniz ve değerli yorumunuz çok teşekkür ederim. Çok sevdiğiniz can dostunuzu toprağa vermişsiniz. Allah rahmetiyle, merhametiyle, mağfiretiyle ve de cennetiyle muamele eylesin inşAllah. Sizin de başınız sağ olsun.
Artık televizyonlardan haberleri izlemeyeceğim. İzledikçe çok kötü oluyorum ve akabinde de sağlığımı kaybediyorum.
Keşke moralimizi yükselten ve bizlerin gülmesini sağlayan bir şeyler bulsak da gülsek. Emin olun gerçekten çok ihtiyacımız var. Çok teşekkür ederim. sağ olun. Değerli Momentos. Her şey üst üste gelir. Bir yandan sağlık sorunları ile uğraşırken, bir yandan başka meseleler çıkar, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar da cabası.
Ameliyatımdan asla endişe etmiyorum. Ameliyatlardan hiç korkmam. Fıtık operasyonuna yönelik dua ve dilekleriniz için çok teşekkür ederim. sağ olun.
Kepek tükenmediyse, ayakta kalırız. Eğer kepek tükendiyse, kimsenin elinden bir şey gelmez. Takdir edilen hüküm neyse o tecelli eder, bize de razı olmak, teslim olmak düşer.
Tekrar çok teşekkür eder; sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Bizzat kendi içinde bulunduğum durumu da düşünerek ne demeliyim bilemedim.. Benim bu konuda yorum yapmamam aslında en iyisi olur çünkü çok kızgın ve kırgınım sadece bu güzel yazıyı bizimle paylaştığınız için çok teşekkür edeceğim <3
YanıtlaSilMerhabalar Dear Monarosa.
SilHoş geldiniz.
Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Efendim, ben sizi çok iyi anlıyorum. Nasıl isterseniz öyle davranın. Sizin çok kızgın ve de kırgın olduğunuzu biliyorum.
Size sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim. Size iyilik ve güzellikler dilerim. Kendinize iyi bakın. Moralinizi bozmayın, kızgın ve kırgın olduğunuz konularla ilgili size iyi gelecek ve sizi motive edecek şeyler bulun ve kendinizi oyalamaya bakın.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey
YanıtlaSilHerzamanki gibi yerinde ve ders alınması gereken bir paylaşım.
Kalemin daim olsun.
Selam ve saygılar.
Merhabalar Hüseyin Güzel.
SilZiyaretiniz ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Sizin de kaleminiz daim olsun Hüseyin hocam.
Selam ve saygılarımla.
Jose Saramago'nun kitabında şöyle yazıyor;
YanıtlaSil-Sanırım yolda kayboldular.
-Kimler ?
-Mutlu günler…
İnşallah geri kazanacağımıza olan sonsuz inancımla biz de hakettiğimiz mutluluğa erişiriz. Hayat böyle gitmez. Gidiyor gibi yapar ama yeniden eski düzenine döner. Maalesef ülkemizde en çok da gençlere üzülüyorum. Gelecekleri adına zaman zaman endişe duysam da düzelecek diyorum. Her şey yoluna girecek. Tabii ki yoluna girmesi için bazı şeylerinde düzelmesi gerekiyor. Her şey zamanını bekliyor sadece. Yeter ki inancımızı kaybetmeyelim ve dağılmayalım. Güzel paylaşımınız için teşekkürler Recep bey. Bu arada çok geçmiş olsun acil şifalar diliyorum. Kendinize iyi bakın. Selam ve saygılarımla
Merhabalar Mehpare Öğüt Şengül.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve paylaşıma değerli yorumunuzla sağladığınız desteğe çok teşekkür ederim.
"Her şey zamanını bekliyor" Ne kadar doğru ve özlü bir söylem, çok teşekkür ederim. Geçmiş olsun dilek ve dualarınız için ayrıca teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey,
YanıtlaSilToplumsal refahta aşağıya doğru düşüşümüz son üç yıldır ivme kazandı iyiden. Yerlerde sürünüyoruz. Turistik bir kentin bireyi olarak bunu ben bizzat gözlemliyorum. Alışveriş merkezlerinde, lokanta ve restoranlardaki müşteri sayısı birdenbire onda bire düştü diyebilirim. Daha 4 yıl bitmemiş. ''Kıymanın kilosu 70 TL olmuş'' diye şaşırıyorum bir yazıda. Yaşam açık ve net 10 misli pahalandı bizler için. Kısacık bir sürede...
Rahatsızlığınız için geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Selamlar, saygılar...
Merhabalar ZEUGMA.
SilToplumsal refahta ivme aşağı doğru devam ediyor. Yazımda da belirttiğim gibi bireysel değil toplumsal refahı ön plana çıkarmalıyız. Geçmiş olsun dilekleriniz için ayrıca teşekkür ederim. sağ olun.
Selam ve saygılarımla.
en mutlu insanlar evet kuzey avrupada. mutluluk ülkelerin refahına da bağlı demek ki :)
YanıtlaSilMerhabalar Deeptone.
SilEvet mutluluk, ülkelerin refahına da bağlı tabi ki!.. En mutlu ülkeler topluluğu İskandinav ülkeleridir. Ama Rusya, bu mutluluğu bozabilir.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba,
YanıtlaSilYazınızı ilgiyle okudum. Birleşmiş Milletler’un “Mutluluk Raporu”ndan yola çıkarak toplumun refahı üzerinde durmanız gerçekten önemli. Hele hele “bireysel değil toplumsal refah” ifadesi, bugünün dünyasında eksik kalan bakış açılarından biri.
Ancak birkaç noktada biraz daha derinleşmek istiyorum:
Öncelikle, Avrupa ülkelerinde göze çarpan refah düzeyinin, aslında sadece kendi iç dinamiklerinden kaynaklanmadığını da düşünüyorum. Gerçek şu ki; pek çok Batı ülkesi tarihsel olarak sömürgecilik, hammaddelerin ve emek gücünün dışardan sağlanması gibi kaynaklarla bir avantaj elde etti. Bu kaynakları kendi gelecekleri için şekillendirdiler. Yani, bugün “yüksek refah” düzeyine ulaşmış pek çok ülkenin gerisinde, geçmişte – doğrudan veya dolaylı olarak – başka toplumların emeği ve kaynaklarının kullanılması yatıyor. Bu tarihsel arka planı tamamen göz ardı etmek, refah düzeylerini sadece “iyi yönetişim” ya da “bireysel özgürlük” bağlamında açıklamakta eksik kalır.
Bu açıdan bakınca; İskandinav ülkelerinin ve diğer refah toplumlarının yalnızca sosyal destek sistemleriyle öne çıkması değil, geçmişte sahip oldukları jeopolitik ve ekonomik avantajlarının da etkili olduğuna inanıyorum. Yazınızda güçlü sosyal destek sistemleri, düşük yolsuzluk, özgürlük gibi başlıklara yer vermişsiniz ki bu gerçekten de önemli. Ama bu sistemlerin kurulabilmesinin öncesinde, milyonlarca insanın emeğinin, kaynaklarının ya da siyasi zorunlulukların başka coğrafyalara dayandığı gerçeğini de hatırlamak gerekir.
Öte yandan, Türkiye açısından düşündüğümde de bir başka yön dikkat çekiyor: Bizim toplum olarak tarihimizde sömürgeci anlayışın – yani başka coğrafyaları doğrudan ya da dolaylı olarak sömürme mekanizmalarının – egemen olduğu bir yapıda değiliz. Osmanlı’nın son döneminden geçirdiğimiz sancılı modernleşme sürecine, cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yönelimlere kadar, geniş anlamda “başkalarını sömürme” sistemi kurma yerine “kendini var etme”, “uluslaşma”, “ülke içinde vatandaşını güçlendirme” gibi hedeflerle daha çok karşılaştık. Bu, Türkiye’nin refahın yaygınlaşmasında özel bir avantaj değil belki ama potansiyel bir bakış açısı sunuyor: “Sömürgeye değil, iç toplumsal dönüşüme odaklanma”.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var: Refah düzeyi sadece ekonomik göstergelerle değil, bu ekonomik göstergelerin topluma yayılmasıyla da ilgili. Ne yazık ki Türkiye’de, siyasetçiler, sistemin işleyişi, kurumların etkinliği gibi sorunlar nedeniyle bu yayılmanın tam yapılabildiğini düşünmüyorum. Yani gelirin, üretimin sağlanması, büyümenin elde edilmesi önemli ama bunların halkın büyük çoğunluğuna ulaşması daha da kritik. Bu konuda sistemde eşitsizlik, kayırmacılık, yoksullaşan orta sınıf, güvencesizleşen işgücü gibi yapısal problemler ön planda.
Sonuç olarak: Yazınızın ana fikrine güçlü biçimde katılıyorum: mutluluk ve refah bireysel bir başarı değil, toplumsal bir sistemin sonucu. Ama şu eklemeleri de önemli buluyorum:
Avrupa’daki yüksek refahın tarihi sömürü ilişkileri ve küresel sistemdeki konumlarından beslenen yönlerinin olduğu;
Türkiye’nin ise tarihsel olarak sömürgeci ilişkilere dayalı bir refah modeli kurma eğiliminde olmaması gibi bir avantajı olduğu;
Fakat bu avantajın avantaj olmaktan çıkmaması için “refahın halkla paylaşılması”, “kurumların etkinliği”, “siyasetin kamu yararına odaklanması” gibi şartların yerine gelmesi gerektiği.
Yazınıza katkı olmak amacıyla bu perspektifleri paylaşmak istedim. Gerçekten düşündürücü bir yazı olmuş, kaleminize sağlık. İlerde benzer yazılarda bu tür tarihsel ve yapısal arka planlara da değinirseniz çok zenginleşeceğini düşünüyorum.
Selamlar ve saygılarla.
Merhabalar Nizamettin Gümüş, Hoş Geldiniz.
SilBlog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete, paylaşıma katkı ve destek sağlayan değerli yorumunuz için harcadığınız emeğinize, kaleminize ve gönlünüze çok teşekkür eder, sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Bu tür yazılarımızda sadece ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile huzurlu ve mutlu bir toplum olduklarını öne çıkarıyoruz. Tabi sizin derinlemesine yaptığınız analizler gibi bu gelişmiş ve mutlu ülkelerin arka plandaki geçmişlerine yer vermiyoruz. O zaman yazılarımız uzuyor ve kimse okumuyor.
Derinleştiğiniz konularda size hak veriyorum, paylaştıklarınız çok doğru ve gerçekçi. Biz de Türkiye olarak mevcut birikimlerimize göre sahip olduğumuz potansiyeli iyi değerlendirerek bir an evvel kalkınarak, gelişerek, mutlu ülkelerin arasında yerimizi almalıyız.
Ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için tekrar çok teşekkür eder, selam ve saygılarımı iletirim.
YORUMUNUZ HEMEN YAYIMLANIR