Kırdım kalemi bu son mektupta
Yazacak bir şey kalmadı gibi…
Dostlarımı bırakmamak için yarı yolda
Yine sıkıntıyı ben çekeceğim gibi...

Hepimizde bir yürek, bir de nefis var
Kimimizde doymak bilmeyen bir hırs var
Eğer, o da nasip olursa, kimbilir
Götüreceğimiz cepsiz bir kefenimiz var.

İki bin beş yılının on dört ekimi
Ben peynir ekmekle yemişim aklımı
Sana mı düştü tutmak, düşenin elini
Bir tekme de sen vuraydın be hey deli.

Vurmuşlar açıkgözler, sırtımıza semeri
Dayanabilmek için sıktık mecbur kemeri
Hesaplasan belki  beş kuruş değil ederi
Çok çabuk unutuyorlar, verilen sözleri.

Daha arabanın arkası çıkmadan virajdan
Önü hemen bir başka viraja giriyor.
Ne zorluklarla tırmanırken yokuşlardan
Bir türlü düzlük, görünmeyi bilmiyor.

Sabretmekten başka çare kalmadı
Boş kaplar dolmadı, dolular almadı
Hergün yalvarırım Cenab-ı Hakk'a
Şu perişan halime bir türlü acımadı.

Bir daha yazabilir miyim bilmiyorum
Herkese,  halını hatırını soruyorum.
Bilmeden kim bilir, kimleri küstürüyorum
Bana kızıp, küsenlerden affımı diliyorum.

Recep Altun