Piyasaya fabrikasyon un değirmenleri çıktığından beri, bizim tabiat gücü ile çalışan değirmenimize itibar eden yok artık! Eee, ayakta kalabilmemiz için, bizim de çağın gerekleri doğrultusunda her açıdan kendimizi yenilememiz gerekiyor herhalde…
Oysa ben, şırıl şırıl akan suyun ya da rüzgarın gücüyle dönen değirmen taşları arasında ezilen buğday tanelerinden oluşan unu çok seviyorum. Bu undan yapılan ekmeğin kokusu da, tadı da bir başka oluyor.
Tadları ve lezzetleri unutmaya yüz tutmuş damaklarımıza ve doğallığın sağladığı doğal gıdaya ihtiyacı olan bedenlerimize insaf etmeliyiz.
Nasıl olsa, günün birinde doğal gıdalarımız hepten yok olacak ve küçücük tabletlere sıkıştırılmış öğünlerimizi damaklarımıza değmeden bir bardak suyla alacağımız günleri de göreceğiz!..
Recep Altun Kaman-Kırşehir
9 Yorumlar
Kozmopolit yaşamlara tutsak olmuşuz hepimiz, esela ben hiç hayatımda değirmen unuyla yapılan bir ekmek yemedim :/ metropolleri anladım ama artık her yerin metropolleştirilmesini aklım almıyor ya bir gün eski günlere dönmek istersek?
YanıtlaSilMerhabalar, Modafobik
YanıtlaSilZiyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim. Sağolun, varolun.
Eski günlere "bir gün"ü dönmeyi bırakın, ta dünden dönmek isteyenlerimiz var! O günlere dönmeyi arzu edenler oluşturdukları mekanlarda dönebildikleri kadar eskilere dönmeye çalışıyorlar ama, her şeyin eskisine dönemiyorlar.
Aydın'ın Köşk ilçesine bağlı bir köyde, hala su gücüyle çalışan ve mısır unu üreten bir değirmenimiz var. Sahibiyle de tanışınca her yaz en az 2 defa gider, hem piknik yaparız hem de yeni ögütülmüş mısır ununu alır geliriz.
YanıtlaSilFakat son kalan değirmen bu. Dediğiniz gibi azalmakta ve yok olmakta. En azından ben bu tatları ucundan da olsa yakaladım ama çocuklarım hiçbir zaman bu tatlara erişemeyecek.
Bu yazı bana güzel anılarımı hatırlattı. Teşekkürler.
Merhabalar Koala, Hoş Gelmişiniz!
YanıtlaSilZiyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim.
İnşallah o günler hiç gelmez Recep abi. Ben de doğallığa ve damak zevkine düşkün olanlardanım. Asla istemem yemek yemek yerine tablet yutmayı!
YanıtlaSilHerşeyin doğalı daha sağlıklı ve daha lezzetli aslında. Evinizin bahçesinde kendiniz yetiştirdiğiniz domates-biberin lezzeti daha bir başkadır mesela. Fabrikasyon ekmek de hiçbir zaman ev ekmeğinin yerini tutamaz ama çağın gereği olarak hızlı üretim açısından maalesef herşeyin fabrikasyon olanını yemek durumunda kalıyoruz artık. Doğal olanı yemeye nasıl da özlem duyuyoruz oysa.
Merhabalar, Sihirliyazılar, Hoş Gelmişiniz!
YanıtlaSilZiyaretinize ve yazdıklarımızı daha bir anlamlı kılan ve değer katan o güzel, samimi ve içten yorumunuza çok teşekkür ederim.
Çocukluğumda babamların sabahın alaca karanlığında yollara düşüp Erik Deresi denen bir yerde (Ermenek sınırları içinde) un üğüttürüp geldiğini hayal meyal hatırlıyorum Recep Abi... Beni ayaklarına dolanmayayım diye hiç götürmediler ama şarıl şarıl çağlayan suyun koca taşları nasıl döndürdüğünü hayranlıkla anlatırlardı... Şimdilerde yerinde duruyor mudur o değirmen bilemiyorum ama oralara yolum düşerse bir yoklayıp sizi yadedeceğim... Selam ve hürmetler.
YanıtlaSilMerhabalar Deliler Teknesi,
YanıtlaSilZiyaretiniz ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yolunuz düşer de ziyaret ederseniz, ziyaretiniz ile ilgili bir blog hazırlayıp yayımlarsınız inşallah! İyi ve güzel olan ne varsa paylaşmak adına şimdilik hoşçakalın.
Merhaba Recep bey, galiba ben epey zaman olmuş buraya gelmeyeli.Şimdi gidiyorum şiirlerin hepsini okmak için yine geleceğim..Selam, saygılar..
YanıtlaSil*YORUMLARINIZ HEMEN YAYINLANIR*