Kanseri yenen ancak önyargıları yenemeyen bir mühendis kardeşimizin Hürriyet Gazetesinin "Güzin Abla" köşesine gönderdiği mektubu yorum yapmadan sizlerle paylaşmak istedim:

"...Feyza Hanım, içim öfke dolu ve çaresizim. Ben 40 yaşında mühendis bir beyim. Bundan yedi yıl evvel kansere yakalandım. Bu illet beni her açıdan bitirdi. Çok güzel bir evliliğim olduğunu düşünürken beni çok sevdiğini sandığım eşim, hem maddi hem de manevi açıdan bu zorlu sürece dayanamadı ve beni terk etti.

Neyse ki beni asla terk etmeyecek annem ve babamın sevgisiyle bu illetten iki yıl evvel kurtuldum. Ama tahmin edersiniz ki bu hastalık süresince bakım masrafları beni ve ailemi bitirdi. Babam beni yaşatmak uğruna tek güvencesi olan evini bile sattı. Şu an kirada oturuyorlar. Ben ise bu son iki yıldır bir türlü iş bulamıyorum.

Rahatsızlığım sonrası oluşan bazı yan etkilerden dolayı başvurduğum hiçbir işyeri olumlu cevap vermiyor. Hatta iş görüşmeleri sırasında alaycı bir tarzla karşılaşıyorum. İnsanların bu alaycı tutumları karşısındaki öfkemi ve çaresizliğimi ifade edemem.

Ama beni en çok üzen yaşlı annem ve babama yaşattığım bu sıkıntı. Çünkü onlar için benim yaşıyor olmam en büyük sevinç kaynağı ve iş bulamasam da asla üzülmemem gerektiğini ifade ediyorlar.

Aldıkları üç kuruş emekli maaşından bu yaştan sonra bana harçlık veriyorlar. Oysa onlar bunu asla hak etmiyorlar. Ama ne yapabilirim, bilmiyorum..."

RUMUZ:Öfkeli