Bugün ne yazacağıma bir türlü karar vermedim. Bir ara çimentonun hikayesini yazayım diye düşündüm, sonra çimento nere, blog ortamı nere, dedim ve tekrar vazgeçtim. Evden çıktım, çarşı pazar bir dolaştım, aklıma yazacak hiçbir şey gelmedi. Aslında yazacaklarım çok da bir türlü elim varmıyor. “Türk’üm” diyemiyorum, “Kahrolsun PKK” diyemiyorum, “Vatan, Millet, Sakarya” diyemiyorum. Bu günlerde sadece Müslümanım diyebiliyorum. Ona da Avrupa Birliği karşı çıkıyor ve çıktığı için de Cuma günü hutbede imam efendiye "Allah katında şüphesiz tek din İslamdır." ayetini okutturmuyor.

Hal böyle iken, bir ara “derkenar”a kafamı takmıştım. Baktım o da içi boş bir şey. İçi dolu bir şeyler arıyorum ama bir türlü bulamıyorum, ya da bulmak istemiyorum… Ben de artık can sıkıntısından ne yapacağımı bilemediğim için, oturdum blog sayfamın şablonunu değiştirdim. Nasıl güzel olmuş mu yeni blog sayfamın arayüzü arkadaşlar?

İşte, koca bir gün daha kendini tüketmek üzere, şurada akşama ne kaldı ki. Günler böyle geçip gidiyor işte. Küçükler büyüyor, bizler yaşlanıyoruz. Son olarak Cenab-ı Allah’a içimden şöyle yakarmak geldi: “Ey alemlerin Rabb’i, Rahman ve Rahim olan Allahım. Dönüş elbette Sana’dır. Bizler de Sana döndüğümüzde, bizi mensubu olduğumuz milliyetimizden değil, müslümanlığımızdan sorgulayacaksın. Bu bağlamda bizleri, Senin ipine sımsıkı sarılan ve İslam’ı da gereği gibi yaşayan ve yaşatan kullarından eyle. Amin!..

Recep Altun