Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in dünyayı teşriflerinin bir yıl dönümüne daha ulaşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşamaktayız.

Yaratılış gayesinin unutulduğu, insanî erdemlerden uzaklaşıldığı, cehalet ve zulmün dünyayı kapladığı bir dönemde Efendimiz (s.a.s) Mekke ufkundan kâinata rahmet olup doğmuştu. O’nun doğumu insanlık için müjde, mahzun gönüller için sevinç, müminler için mutluluk kaynağı idi. O’nun gönderiliş sebebini Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle açıklıyordu: Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” [1]

İbrahim ve İsmail (a.s)’ın duası [2], İsa (a.s)’ın müjdesi, [3] Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emaneti ve müminlerin göz bebeği Yüce Nebi, Rabbi'mizin insanlığa en büyük ikramıdır. Kerim Kitabımızda Yüce Rabb'imiz bu hususu şöyle dile getirir: Andolsun Allah müminlere, kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur...” [4]

        Efendimiz, cehaletin yerine bilgi ve hikmeti, zulmün yerine hak ve adaleti getirmiştir. Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben rahmet peygamberiyim…” [5] diyen Kutlu Nebi (s.a.s.) nefret ve kinle paslanan yürekleri, körelmiş vicdanları muhabbet ve merhametle yeniden inşa ve ihya etmiştir.

Kur’an’ın ifadesiyle O, bizim içimizden bize gelmiş” [6] bir elçidir ve kendisini örnek almamız için gönderilmiştir. O’nun gibi bir kul, O’nun gibi bir evlat, O’nun gibi bir eş, O’nun gibi bir baba, O’nun gibi bir arkadaş, O’nun gibi bir komşu, O’nun gibi bir yönetici olmanın gereği bildirilmiştir bizlere. Bunun neticesinde de Rabbimizin sevgisine mazhar olacağımızın müjdesi verilmiştir.

       Yüce Kitabımız, Allah’ın sevgisine erişmenin Peygamber Efendimiz’e uymakla mümkün olacağını beyan etmiştir. [7] Asr-ı Saadetten bugüne bütün müminler bu ilahi çağrıya uyarak, gönüllerini Efendimizin muhabbetine adamışlardır. Onlar, isimlerine, düşünce ve davranışlarına, şiir, musiki ve sanat eserlerine kısaca tüm hayatlarına bu sevgiyi nakşetmişlerdir. Peygamber aşığı mü’minler,

Sana şâhid, sonsuzlar, ezelden beri her an,
Sana şâhid, âyetler, her zerre ve her mekân,
Senden uzak kalmaya, nasıl dayanır ki can?
Sen, her canda Cânânsın, Yâ Hazreti Muhammed!


diyerek O’na hasretlerini dile getirmişlerdir. Bütün mü’minler, Efendimizin mübarek isimleri her anıldığında salat-u selam getirmeyi adeta bir borç bilmişlerdir.

         Peygamber Efendimiz(s.a.s)’in doğumunu kutlarken aynı zamanda, O’nun getirmiş olduğu evrensel mesajı, iman ve ibadet hayatını, yüce ahlakını, insan onurunu koruyan ilkelerini, kardeşlik hukukunu, birlik-beraberlik, eşitlik, yardımlaşma, adalet anlayışını da hatırlamalı, O’nun bizzat Rabbimiz tarafından övülen ahlakını örnek almalıyız.

       Hepinizin mevlid kandilini kutlarken, böyle güzel anların bütün insanlığa sevgi, huzur ve hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederiz. Hutbemizi, merhum Akif’in Efendimize yönelik şu dizeleriyle bitirmek istiyorum:

Dünya neye sahipse, Onun vergisidir hep
Medyûn ona cemiyeti, medyûn O’na ferdi
Medyûndur O masuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!



[1]Ahzab, 33/45-46.
[2] Bakara, 2/129.
[3]Sâff, 61/6.
[4] Al-i İmran, 3/164.
[5] Müslim, Fedâil, 126; Tirmizî, Şemâil, 167.
[6]Tevbe, 9/128.
[7]Âl-i İmrân, 3/31.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü