Türkiye'de tek tip ve tek düze bir düşünce bulunmaktadır. Sağ ve sol, bütün fraksiyonlarıyla, birimleriyle aynı şeyi aynı biçimde düşünüyor. Ancak biri sağından, diğeri de solundan bakıyor. Aynı düşüncenin doğruluğuna inanarak, bizce yanlışlığı ortada iken, biri onun aleyhinde öbürü lehinde, aynı sütun etrafında köşe kapmaca oynuyorlar. Bundan dolayı yanlış bir fikri, tutum ve davranışı düzeltme imkanı olmuyor. Her biri, grupları ile birlikte aynı yanlış fikri benimseyip hayatlarını ve geleceklerini o yanlış fikir üzerine kurdukları için biri çıkıp o yanlışı düzeltmeye kalktığı zaman, her iki grup da karşı çıkıyor. Her iki taraf da, kendi sütunu, tutunduğu yalancı direk yıkılacak diye korkuyor. Onun için, Türkiye'de ne tüccarın, ne Diyanet'in, ne siyasetin ve idarenin, ne iktisadın, ne ahlakın ne de üniversitelerin ıslahı asırlardan beri gerçekleşmemiştir. Çünkü alternatif fikir üretmek dinen haram, kanunen yasak, siyaseten vatan hainliği, idarece isyan sayılmaktadır. Böyle bir memleket bundan başka nasıl olabilir? Bu, bütün İslam memleketlerinin içinde bulundukları çıkmazdır. Aslında düşünce hürriyeti tam anlamıyla işlerse, kendi kendini kontrol eder. Fikir hürriyeti en azından kendi içinde tutarlı ve mantıklı olmak zorundadır. Fikir hürriyetinin düsturu ve ölçüsü kendi içinde mevcuttur. Çünkü, düşünce ve fikir üretmek gelişigüzel, orta adam, pazar satıcısı gibi konuşmak ve yazmak değildir. Bundan korkmaya gerek yoktur. Ancak, toplumda bazı sorunları ve olumsuzlukları istismar ederek aşırı yıkıcı olanların demokrasiye ve fikir hürriyetine fiilî zarar vermelerini önleyecek tedbir alınmalıdır.

Prof.Dr.Hüseyin Atay 
Kur'an'a Göre Araştırmalar-II