Nereden doğar; nereden batar; ayın hareketlerini günlük takip ederdim. Günleri de özelliklerine göre değerlendirirdim. Şimdilerde ne aydan haberim kaldı, ne de günden. Bir tembellik ve bir miskinlik çöktü ruhuma. Ne olduğumu, nerede olduğumu, hatta kim olduğumu unuttuğum zamanlar bile oluyor. Bu duruma da çok üzülüyorum. Çünkü ben böyle biri değildim. Ben tıpkı hiperaktif çocuklar gibiydim, elim kolum bağlı oturamazdım. 08.04.2014 tarihinde yeniden internet abonesi olmak üzere sözleşme imzalamıştım. Hem de hangi internet sağlayıcı firma ile biliyor musunuz? Sadece Ankara'da hizmet veren "Göknet" adında bir firma ile. Bu tarihten itibaren yine klavyenin başına çakıldım kaldım. Ne güzel, bir yıla yakın ara vermiştim.

Aslında bu klavyenin başına çakılıp kalmak da bizi bu hale soktu. Sosyal yaşantı bitti. Kimse kimseye ne selam veriyor, ne selam alıyor. Herkes birbirinden korkuyor, kimse kimseye güvenemiyor. Dolayısıyla bu bağlamda kimse kimseyle komşuluk yapamıyor. Nasıl yapsın? En yakın akrabam yere düştü, ben de elinden tuttum kaldırdım; yakınım beni hem kazıkladı, hem de birilerine peşkeş çekerek kaçtı gitti. Ben de artık korkuyorum haliyle ve de kimseye ne selam veresim geliyor, ne de hal hatır sorasım geliyor. Elini uzatıyorsun kolunu alamıyorsun. Selam veriyorsun, borçlu çıkıyorsun. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ben yine de duramıyorum; selam da veriyorum, hal hatır da soruyorum, elimi de uzatıyorum. Çünkü bu benim fıtratımda var. Aksini yapamıyorum ki!..

21 Aralık, yılın en uzun gecesiymiş... Bu gün de 21 Aralık... Bugün kimilerin doğum günü, kimilerin de yaşadıkları ile ilgili sevinçlerin ya da kederlerin hatırlanıldığı gündür. Aynı zamanda bir geçişin ya da dönüşün başlangıç mihengidir. Cenab-ı Hakk, hayırlı başlangıçlara vesile eyler inşAllah!

Ülkemizde ve dünyamızda kan akmaya devam ederken, ben huzur bulamıyorum. Sevineceğim şeylere sevinemiyorum, güleceğim şeylere gülemiyorum, dolayısıyla ihtiyacım olan huzura da bir türlü kavuşamıyorum. Memleketimin durumu ile birlikte memleketlerinden hiç bilmedikleri ve tanımadıkları memleketlere göçmek zorunda kalmış mülteciler beni çok üzüyor. Hava ne kadar soğuk. Bu soğuğa karşı, korunmasız insanlar dışarıda ne kadar dayanabilinir bilemiyorum? Evlerimiz sıcacık, çorbamız kaynamış, ama mutlu değiliz. Elimizden ne geliyor? Üzülmekten ve kendimizi kahretmekten başka, hiçbir şey!..

Bugün 21 Aralık, en uzun geceyi yaşayacağız. Şu anda yaşadıklarımıza bakıp, geleceği düşünmeye epey vaktimiz olacak gibi...