Hayatı Hak Etmeliyiz


Kaç gündür ne yazabilirim, ya da ne paylaşabilirim diye didinip duruyorum. Kitaplığımı karıştırdım, gazeteleri karıştırdım, kayda değer bir şey bulamadım. Aslında yazacak ve paylaşacak o kadar çok şey var ki, insan nereden nasıl başlayacağına bir türlü karar veremiyor. Kendimden bir şeyler yazmayı da çok istiyorum ama; kendimden, kendime göre ilginç bulduğum bir konu, başkasına göre can sıkıcı olabilir diye tekrar vazgeçiyorum. Velhasıl kelam, hala yazmaya değer konu arayışı içindeyim. 

Daha önce kitaplığımda sayfalarını karıştırdığım, yazmak ve yazın sanatı üzerine beş adet kitap buldum. Yine sayfalarını biraz karıştırdım ancak, bu kitaplar daha çok örneklerle yazın sanatı ve tekniği üzerinde duruyorlar. Bu kitapların yazarları ve isimlerinden sizlere bahsetmek istiyorum. Asuman Kafaoğlu-Büke'nin "Yazın Sanatı", Murat Gülsoy'un "Büyü Bozumu: Yaratıcı Yazarlık", Emin Özdemir ve Adnan Binyazar'ın "Yazma Öğretimi-Yazma Sanatı", William Zinsser'in "İyi Yazmak Üzerine" ve Ray Bradbury'ın "Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık" isimli kitapları.

Ray Bradbury'ın "Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık" isimli kitabından bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum: "...Yazmanın bize öğrettiği şeyin ilki ve en önemlisi, yazmak bize yaşadığımızı ve bunun bir hak değil, bir armağan ve bir ayrıcalık olduğunu hatırlatır. Bize hediye edilmiş bu hayatı hak etmeliyiz. Hayat bizden bir karşılık bekler, çünkü bize can bahşetmiştir. İkincisi ise yazmak, hayatta kalmaktır. Sanatın her dalı, ve elbette her iyi sanat eseri budur..."

"...Bize hediye edilmiş bu hayatı hak etmeliyiz..." cümlesini, "Er Ryan'ı Kurtarmak" filminden yüzbaşı John H. Miller'in er Ryan'a köprüde söylediği "Bunu hak et!.." cümlesi ile aynı değerde buluyorum. 

Pek kayda değer bir konu bulup sizlerle paylaşamadım ama; "çoğumuz için yazmamak ölmektir." söylemini de yabana atmamak gerekir diye düşünüyorum.

Kaman Cevizi



Bizim yöremizde bahçesinde ceviz ağacı olmayan evi evden saymazlar, ama her ne hikmetse, kamulaştırılan eski evimizin bahçesinde ceviz ağacımızın olduğunu hatırlamıyorum.

Eğer evin küçük de olsa bir bahçesi varsa, mutlaka o bahçede bir tane de olsa, bir ceviz ağacı olurdu. Yıllardır Kaman ve çevresindeki köylerin bahçelerinde ceviz ağaçları olurdu ve mevcut ceviz ağaçlarından alınan ürün ancak ev sahibinin kendine yeterdi. Sonradan sonraya 1990 yılı itibariyle Kaman'da ceviz bahçeleri o kadar çoğaldı ki, sayısını hatırlamıyorum ama bu bahçelerle de ilgili ceviz bahçelerini tanıtan bir blog sayfası oluşturmak istiyorum. 

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz ceviz ürünü, Kaman ilçesi Yelek köyündeki bir bahçede yetiştirilmiş bir ceviz ağacına aittir. Cevizin cinsini bilmiyorum ama, ben de ömrümde ilk defa bir uçta beş adet ceviz ürünü gördüm ve dikkatimi çektiği için fotoğrafladım. Ceviz değil, mübarek üzüm salkımı sanki. 

Kaman, toprak yapısı ve iklim koşulları itibariyle ceviz üretimine elverişli bir bölgedir. İçerdiği yağ asitleri ile kolesterol düşürücü bir üründür ve gerçekten Kaman cevizinin aromasıyla yarış edecek bir ceviz tatmadım. Ülkemizin ceviz ihtiyacını karşılamak üzere Güney Amerika ülkelerinden ceviz ithal edilmektedir. Gerçekten ben de o ithal cevizden aldım ve tükettim. İthal cevizlerin aroması, bırakın ilçemizde yetişen cevizleri, ülkemizde yetişen cevizlerle bile boy ölçüşemez.