Tarih 21 Haziran, güneş gökyüzündeki en yüksek noktasına ulaşmış, ışınlarını bulutların arasından yaşlı dünyanın kamburlarından başlayıp aşağı çukurlara doğru uzunca bir süre yaymaya devam ediyor. Her yıl aylarca bu güne ulaşmayı ve bu günü görmeyi beklerim. Ancak ne var ki, güneşi bizden kıskanan bulutlar güneşi perdelemekle birlikte bu da yetmezmiş gibi sürekli yağmurlarıyla bizleri evlere hapis ederek bu günü bize ağız tadıyla yaşatmamak için elinden geleni ardına koymadı. Sizin anlayacağınız bulunduğumuz Kuzey Yarımkürede, her yıl 21 Haziran'da yılın en uzun günü olarak bilinen yaz gün dönümünü doyasıya yaşayamadık...

Ben de şans mı var? Yeni hilali izleyeceğim zaman da bulutların azizliğine uğrarım. Keza dolunaylarda da aynı sürprizle karşılaşırım. Sizin anlayacağınız bulutlar, gökyüzü olaylarını bana izletmemek için elinden geleni inadına yapmaya hep devam etti. Elbette ilerleyen yaz aylarında ilk hilali ve dolunayı izlemek için bulutların bana olan düşmanlığından kurtulduğum günler de olmadı değil...  

Tarlalardaki arpalar, gün yüzü görmeden sarardılar. Ya nohutlara ne demeli? Çiçeklerini açtılar tuzlarını çıkardılar onlar da bir an önce yağmurların gitmesini ve güneşin gelmesini bekliyorlar. Eğer çiçek açmış nohutların üzerine yağmur yağmaya devam ederse, çiçeklerin yapraklarındaki tuzun tamamını toprağa indirir ve nohutların kurumasına neden olur. Bizler de bu kış taze nohuttan mahrum kalır; bulabilirsek depolardaki eski nohutları pahalı bir şekilde tüketmeye devam ederiz.  

Bahçelere ve tarlalara diktiğimiz patlıcan, domates, salatalık, biber, fasulye vb. sebze fideleri de güneş istiyor. Ancak, bulutlar asla güneşin ışıklarının sebze fideleriyle buluşmasını istemiyor ve inadına üstüne üstelik sürekli yağmurlarıyla fidelerin olgunlaşmasına da mani oluyor. 

Anlaşılan o ki, her yıl olduğu gibi, bu yıl da Haziran ayını bulutlarla kapalı, güneşsiz ve yağışlı bir şekilde geçireceğiz. Ocak ve Şubat aylarında yaşadığımız güneşli sıcak havalar nedeniyle uyanan ve Mart ayında çiçeklerini açan badem, kayısı, erik ve ceviz ağaçlarımızı, Mart ayında yağan kar ve ardından oluşan soğuk havanın etkisiyle don vurdu. Şu anda bahçelerimizdeki ağaçların hiç birinde meyve yok. Hatta soğuk hava nedeniyle oluşan don, meyve ağaçlarımızın uç dallarını bile kurutmuş durumda. 

Eskiden beri atalarımız:  "Allah'ım yazımızı yaz, kışımızı kış eyle." diye dua ederlerdi. Maalesef, yıllardır ne kışımızı kış gibi, ne de yazımızı yaz gibi yaşayamıyoruz. Bunun nedeninden bahsetmeye bilmem gerek var mı? Bunun nedenini hepimiz biliyoruz. O halde, "zararın neresinden dönülürse kardır" söylemini daha geç olmadan uygulamaya geçirmek üzere hepimiz üstümüze düşeni yapmalıyız.