Günümüze kadar intikal eden ve Türkiye de dahil İslam toplumlarında bir problem olmaya devam eden boşanma, karı kocanın ayrılma meselesidir. Fıkıh kitaplarının bu meseleyi çıkmaza soktuklarını, sorun üstüne sorun icat ettiklerini, kendilerinin ve müslümanların başlarını derde soktuklarını bilmeyen yoktur. Burada uzun tarihine ve tahliline girme imkanımız olmadığından yalnız Kur'an'a dayanarak boşanmanın nasıl olması gerektiğini belirtmeye çalışacağız.

Kur'anda boşanmanın tek bir şartı zikredilmektedir; o da geçimsizliktir. Ama geçimsizliğin birçok sebebi olması ayrı konudur. Sebebi ne olursa olsun, geçimsizlik ortaya çıkınca boşanmaya şu şartla gidilir.
- Eşler razı olacakları birer hakem tayin ederler.
Bunlar uyuşmazlığı gidermeye çalışır.(1) Ortaya çıkan geçimsizlik böylece çözülür.
- Eğer uyuşma sağlanamazsa ve geçimsizlik giderilemezse durum kadıya (hâkime) intikal eder ve iki şahidin huzurunda boşanmaya karar verilir.(2)

İşte görüldüğü gibi Kur'an'ın getirdiği boşanma sebebi ve yöntemi bu kadar açık ve seçiktir. Fıkhın, buna ters düşen bütün hükümleri geçersiz sayılır.

Kur'an-ı Kerim'de aynı karı kocaya iki defa boşanıp üç defa evlenme hakkı tanınmıştır. Üçüncü boşanmadan sonra karı kocanın tekrar evlenmesi şarta bağlanmıştır. Bu üç defa boşanma ise Kur'an'a belirlediği türden bir geçimsizlikten doğan, ayrı ayrı zamanlarda vuku bulan boşanma olacaktır. Ayrı ayrı olması, boşanıp tekrar evlenmenin gereğidir. Yani üç defa nikah vuku bulacaktır. Birinci nikah ilk olandır. İkinci nikah, kadı'nın yanında, iki şahit huzurunda ve birinci boşanmadan sonradır. Üçüncü nikah ise aynı şekilde ikinci boşanmadan sonradır. Artık üçüncü boşanmadan sonra tekrar nikahlanmak şarta bağlanmıştır. Bu, Kur'an'ın açık ifadesi olup dördüncü nikahlanmayı şarta bağlamasının felsefesi ve gayesi şudur:

Aile müessesesi insan varlığı bakımından önemlidir. Çocukların doğması, büyümesi, yetişmesi bütün insanlığın tarih boyunca olagelen bir sorunudur. Her millet bununla meşgul olmuştur ve meşgul olmaya devam etmektedir. İnsanlığın saadeti insanları iyi ve güzel yetiştirmekle mümkündür. Bu da sağlam, düzenli ve huzurlu bir aile ortamında mevcut olabilir. Aile, kadın ve erkekten ibaret olan sosyal ve çekirdek bir yapıdır. İkide bir sarsıntı geçirmesi içindekileri huzursuz ve tedirgin eder, kararsız kılabilir. Bunun için, eğer huzursuzluk ve tedirginlik, temelde ve taraflardan birinde veya ikisinde olursa binada fazla hasar yapmadan o temelleri değiştirmeye imkan ve izin verilmiştir. Bu değişiklik de boşanma yoluyla olabilir.

Kur'an, üç defa denemeyi yeterli buluyor. Evliliğin yazboz tahtasına dönüşmesini engellemek için mahkemede üç defa boşandıktan sonra tekrar evlenmeyi şarta bağlıyor. Bu şart şudur:

Hiçbir şart ve art niyet olmadan, kadının başka biriyle temelli olarak evlenmesidir. Buradaki 'temelli' sözü, eski kocasına dönme niyeti ve muvazaa (danışıklı) şartı olmamasıdır. Bu şekilde danışıklı olan nikah caiz olmayıp zina sayıldığı için böyle bir nikah geçersizdir. Erkeğin başka bir kadınla evlenmesi şartı açık değildir. Erkeğin, birden fazla evlenme imkanı olduğu için, başka kadınlara ait tecrübesi bulunabilir veya boşandıktan sonra eski karısını ikinci karılığa kabul edebilir. Bu durumun felsefi, psikolojik ve sosyolojik açıklaması şöyledir.

Kadın başka erkekle evlenince, erkeklerin huyunu, suyunu öğrenmiş ve erkekler hakkında tecrübe elde etmiştir. İkinci kocası ile birincisi arasında mukayese yapacak tecrübeye sahip olmuştur. İkinci kocasının ölümü hâlinde veya meşru, uydurma olmayan bir sebepten dolayı boşanmış ise birinci kocasıyla geçinebileceğine kanaat getirmiş ve kesinkarar vermiş olmak şartıyla birinci kocasıyla yeniden evlenebilir.(3) Bu şartı yerine getirmeden yani başka biriyle evlenmeden üç kere boşandığı kocasının nikahına tekrar giremez, meşru olarak evlenemez.

Hz. Peygamber zamanında boşanma sayı bakımından anlattığımız gibi ayrı ayrı zamanlarda üç defa idi. Hz. Peygamber'den sonra 'üç' kere boşol sözü ile bir anda üç kere boşama âdet hâline geliyor. Hz. Ömer de ceza olsun diye bunu uygulamaya koyuyor.(4) Ehli sünnet mezhepleri de bir takım saçma deliller öne sürerek Hz. Ömer'in bu içtihadını Kur'an hükmü gibi kabul ettiler. Hz. Ömer'in bu içtihadının ilk dönemlerde ne derece başarılı olduğunu bilmiyoruz. Ama dördüncü hicrî asırdan sonra müslümanların başına büyük felaketler getirdiği ve toplum facialarına sebep olduğunu "el-Hidaye"(5) gibi fıkıh kitaplarındaki tartışmalardan, çıkış yolları aramalarından ve bunlarda da başarı gösterememelerinden anlamak mümkündür. Kur'an'a aykırı olan bu içtihattan kurtulmanın yolu Hz. Ömer'in içtihadını reddetmekten geçer.(6)

Boşanma hakkında Kur'an'a dayanarak anlattıklarımızdan anlaşılacağı üzere fıkıhta tartışılıp kabul edilen ve asırlarca uygulanan şu hükümler geçerliliklerini yitirmiş olur. Bir anda birden çok sayı ile verilen boşamalar yani boşanırken 2, 3, 9, 99 gibi sayılar boşanmada geçersiz, manasız ve Kur'an'a aykırıdır. "Boş ol, boş ol, boş ol!" gibi ardarda tekrarlanarak yapılan boşamalar da Kur'an'ın boşanma için koyduğu şarta uygun olmadığından geçersizdir.

Şakadan veya alay ederken yapılan boşamalar da saçma ve geçersizdir. Yanlış bir boşama olması, Ku'ran'ın sözüne muhalif olmasındandır. Bazı ayetlerin bir toplumda uygulanma imkanı bir zaman için yoksa, o toplumun durumu Kur'an'ın bütünlüğü içinde değerlendirilir ve diğer ayetlerden hangisine uygun ise ona göre hüküm verilir. Bu anlayışın özelliği şuradadır. İnsanlar standart yani tek ayar ve kalıpta olmadıkları gibi, toplumlar da tek ayar ve kalıpta olamazlar. Standartlık yani tekdüzelik insan tabiatına aykırıdır. Bir insan, kendi içinde bile tekdüze ve tek ayarda olamaz. Bütün bu değişiklikleri ve çeşitlilikleri kapsamak ve kuşatmak Kur'an'da birbirine zıt ve muhalif görünen ayetlerle sağlanmıştır. Her ayet bir toplum veya bir duruma göre hüküm vermiş olur. Bundan dolayı Kur'an bütün toplumlara ve zamanlara uygulanabilecek nitelik ve özelliktedir. Kur'an'ın her ayeti geçerlidir ve hükmü bakidir fikrine böylece ulaşılır. Bu konuda benim Kur'an felsefem budur. Kur'an, tek tip insan ve tek tip toplum yaratma peşinde olmayıp her toplumda yaşama niyetinde ve emelindedir. Esefle söylemeli ki, mezhepler tekdüzelik üzerinde durmuşlar ve bu, İslam'ın aleyhine olmuştur.


Fıkıhta, boşama hakkının erkeğin tekelinde olduğunun itirazsız bir hüküm olarak iddia edilmesi temelden yanlıştır. Evlilik müessesesi adi bir şirket gibi düşünülemez. Boşanma kadının da tekelinde değildir. Karı kocadan her biri boşanma isteyebilir. Kur'an kadına da boşanmayı isteme hakkını verdiği hâlde, fıkhın 'hul' bahsinde bu çok zorlaştırılmış ve fıkıh okuyanların bile hatırına gelmeyecek yasak hâle sokulmuştur.

Fakihler boşanma (talak) ile ilgili ayetleri fıkha almamış ve onlara hukuki form vermemiş; onları ahlaka bırakarak ihmal etmişlerdir. Halbuki, onlara hukuki form vermiş olsalardı, fıkhın talak (boşanma) bahsinde pek çok sayfanın yazılmasına ihtiyaç kalmayacaktı. Kur'an'da iki hakemin ve boşanmada iki şahidin şart koşulması, boşamanın erkeğin iki dudağı arasında olmadığının en açık delilidir.

Boşanma iki şahidin bulunmasıyla hâkimin yanında yapılacağına göre ve bir defada birden çok boşanma olmayacağına göre, artık 'hülle' denen ahlaksızlığın işlenmesine, böylece büyük bir günahın ve herkesin bilgisi altında işlenen zinanın yapılmasına imkan ve ihtimal kalmamaktadır. İslam dünyasında ve hâlen Türkiye'de işlendiği duyulagelen din kisvesi altındaki bu hülle rezaleti (7) böylece tarihe karışmış olacaktır.

Anadolu'da vilayet müftülerini ziyaretlerimde üçten dokuza şart sözü (bu sözle koca karısını üç defa boşamış sayılıyor) ile ilgili sorular sorulduğunu müşahade ettim. Bundan böyle, değerli müftü ve vaizlerden, Kur'an namına ve gerçek İslam dini adına ricam, asla böyle bir boşama usulünün Kur'an da olmadığını, söylenen sözün saçma, geçersiz, kıymetsiz ve manasız olduğunu anlatmalarıdır. Bu rezalet ortadan kalksın. Umarım, bu 'üç boş' sözünün saçma ve kıymetsiz olduğunu öğrenen erkekler, bir daha bu sözü ağızlarına almayacaklardır.

Prof. Dr. Hüseyin Atay
(Kur'an'a Göre Araştırmalar-I)


(1) Nisa 4/35.
(2) Talak 65/2.
(3) Bakara 2/229 - 230.
(4) Müslim Şerhi Nevevi c. 10, s. 70.
(5) Merginanı, el-Hidaye, 3/20.
(6) lbn Teymiyye dediğimiz gibi yaptı ama kimse kabul etmedi.

(7) Hülle, fıkıhta da lanetlenmiştir. Koca, hangi şart altında olursa olsun, bazen karısını boşama kastı olmadan, bazen de boşama kastıyla üçten dokuza şart eder veya karısını bir anda üç defa birden boşadığını ifade eder, sonra pişman olur, karısından boşanmak istemez. Üç defa sözünü kullandığı için karısı başkasıyla evlenmedikçe tekrar karısı olamayacağı için uydurma bir nikah yapılır, bir gece beraber olduktan sonra adam kadını boşar, kocasına döner. İşte hülle rezaleti budur. Hiçbir din adamı ve fıkıh kitabı bunu kabul etmediği hâlde toplumda ahlaksız ve cahil yobazlarca uygulanagelmektedir. Müslümanın şerefiyle oynamak hiçbir kimsenin ve müçtehidin hakkı değildir.