Kendinizden başkasını sevmeyebilirsiniz, ancak onlara saygı göstermek zorundasınız. Başkalarından hem sevgi, hem de saygı görmek istiyorsunuz ama, kendiniz bu konuda hiçbir şey yapmıyorsunuz ve bu davranışınızı da yalaka olmamakla savunuyor ve ödüllendiriyorsunuz. Olduğu gibi görünmek, ya da göründüğü gibi olmak yalakalık mıdır?.. Peki tüm kapıları kapalı tutmakla siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Tüm kapalı kapıların anahtarının sevgi olduğunu çilingirler size söylemediler mi?

Yoksa, insanlıktan ve sevgi denilen yüce duygudan nasibini almamış insanların safında olduğunuzu kabullenmenin zorluğundan dolayı, kendinizi böyle mi avutuyorsunuz?

Bakın, Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan, sevgiyi nasıl tarif ediyor: “...Sevgi, aslında insan doğasının kumaşına yüce Yaratıcı tarafından işlenmiş en güzel ve en muhteşem bir motiftir. O ruh gibi bir varlığın özüne konulmuş, eşyanın tabiatına üflenmiş en yüksek değerdir. Sevmek;var olmak, var olmanın keyfini tatmaktır. Sevmek, ezeli ve ebedi bir neş’e halidir. Neş’e ise var olmak, var olmanın heyecanını duymak demektir. ... “

Bence yanlış yapıyorsunuz. Cenab-ı Hakk her şeyi sevgi üzerine ve sevgiyle yaratmıştır. İnsanları ve tüm canlıları ancak sevgiyle kazanabilirsiniz. Sevgi, her derdin ilacı olduğu gibi, barışın, huzurun kardeşliğin ve mutluluğun da anahtarıdır. Gönlümüz ve yüreğimiz kapalı bir sandık gibidir ve bu sandığın anahtarı da sevgidir. 

Okyanusların derinliklerine fırlatılmış nice kilitli sandıkların anahtarları vardır. Okyanusa fırlatılmış bulunan o kadar anahtarın arasından, fırlattığınız anahtarı bulmanız mümkün değildir. Çünkü zaman size o şansı vermez. Bu yanlış davranışınızın telafisinin mümkün olmadığını, kilitli sandığın anahtarını okyanusun derinliklerine fırlatmadan önce düşünmeniz gerekirdi. Çünkü, ne yaralı gönüllerin ne de kırık kalplerin tamiri mümkün olmadığı gibi; zaman denilen ilacın sayesinde kanayan yaralar kabuk bağlasa da, kırgın gönüllerin yüreklerinde bulunan yaraların acısını duymamak ve unutmak  da mümkün değildir.