Güz Mevsimi

Fotoğraf  Karesi, Kaman İlçesi Cuma Mah. Mezarlığındaki Bir Akasya Ağacına Aittir.

Merhabalar.

Şu anda içimden geldiği gibi yazıyorum. Hazırlıksız ve hiçbir ön çalışma yapmadan. Hani doğaçlama denilen bir kavram var ya, işte öyle bir halet-i ruhiye içinde yazmaya çalışıyorum. En çok sevdiğim güz mevsimi geldi. Doya doya güz mevsimini yaşamakla birlikte duygularımı ve kalemimi harekete geçirecek ilhamlar bekliyorum. Bu nedenle henüz Ankara'ya dönmedim. İnsanı rahatsız etmeyen, yazdan kalma sıcaklığıyla her zaman bize cömert davranan güneşle aynı yörüngede sohbet ediyorum. Geceleri de bazen bulutların arasında adeta bizlerle körebe oynayan, bazen de dalgasız sakin bir denizin sığ sularına aksı düşmüş ay ile de çok güzel sohbetlerim oluyor. Bizim buralarda güz mevsiminin ilk habercilerin, yaprakları sararak dökülmeye başlayan akasya ve ceviz ağaçlarının olduğunu söyleyebilirim.   

Bir dönemin sonuna gelmekle birlikte hepimizin sırası geldiğinde o tatsız anı insanlara hatırlatan sarı ya da turuncu renkli kuru yaprakların bizlere anlatacağı çok şeyleri olmalı. Bir zamanlar gözle bile görülemeyen çok küçük birer organizma iken, büyüyen ve gelişen ağaç dallarındaki tomurcuklardan fışkıran yeşil yaprakların ömürlerini tamamladıktan sonra, hazan olarak da bildiğimiz o hüznü çağrıştıran nice hikayelere ilham olan yaprak dökümünden etkilenmeyenimiz yoktur.  

Yaşanmış ömrün içinde kim bilir, bu kaçıncı hazandır bizleri hüzne boğan. Yaşadığımız acılara göre kimilerimizin sabırla, kimilerimizin sabırsızlıkla beklediği, o terk-i diyar edecek anımızı çağrıştıran ve bize hatırlatan bu güzel güz mevsimi; tüm acılarımızdan uzak, yeniden dirilişin ve yeni bir güne doğuşun müjdecisi olarak kabul ettiği ve hepimizin umutla karşıladığı bir güz mevsimi olsun.

Selam ve saygılarımla.

Zor Günler



Merhabalar.

Günlerdir bir şeyler yazmak için çaba sarf ediyorum, ancak kalemi elime aldıktan sonra "... bir şey yazamam artık,  yazmak benden geçmiş ..." diyor ve kalemi elimden bırakıyorum. Gerçekten çok zor günler yaşıyoruz.

Benim sağlığım yerinde olabilir, benim karnım tok olabilir, barınacağım sıcak bir evim olabilir; ancak, tüm bu saydığım şeylerden yoksun olan insanları düşününce, sahip olduğum sağlığım da, tok olan karnım da, sıcak bir evim de beni mutlu etmeye yetmiyor. Ben de herkes gibi, ancak mutlu bir çevreyle mutlu olabiliyorum. 

Hani ayıplı mal satmak nasıl kabahat ise, ayıplı hizmet satmak da vermek de kabahat olmalı. Siyasi partiler iktidara neden talip olurlar, ülkeye hizmet etmek için değil mi? Ve her defasında da iktidara  hizmet için talip olduklarını söylerler. Lakin, iktidar olmuş hiç bir siyasi parti, bu hizmeti layıkıyla yerine getiremez! Sonuç olarak ortaya ayıplı bir hizmet çıkar ve kimse bunun hesabını soramaz! Soranların da boyunlarını alıverirler. 

Bizleri mutlu etmek için ellerinden geleni yaptıklarını söylemekle birlikte, kesintiye uğrayan hizmetleri için de günah keçileri hazırdır. Onların asla bir kabahati yoktur. Ve bu böyle devam eder gider... Nereden nereye geldik diye resmedilen tabloya bakınca; gördüğüm şeyler karşısında keşke daha güzel şeylerden bahsedebilseydim, inanın ben de herkes gibi çok mutlu olacaktım diyor ve sizlere sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.

Selam ve saygılarımla.