Asırlar boyu içimizde yaşamış Ermeni vatandaşlarımıza bizler, 'Tebaa-i Sadıka' demiş ve bağrımıza basmışız. Özellikle Osmanlı'nın son iki asrında Ermeni vatandaşlar, en üst düzey devlet memurluklarına kadar getirilmiştir. 

Osmanlı'nın maliyesi, hariciyesi, imar ve iskan işleri ve hatta sarayın hekimliği Ermenilere emanet edilmiştir. 

Böylesine güvene layık bir unsur, nasıl oldu da 'Tebaa-i Sadıka'dan 'Hain-i Devlet' oldu? 

İşte TEHCİR denilen olayın can alıcı noktası budur. Bu sorunun cevabı bulunmadan 'Ermeni sorunu'na doğru bir tespit yapılamaz ve doğru bir teşhis konamaz.