Merhabalar.

Özlemini çektiğim toprağın yeşiline kavuşmak için gün sayıyorum. Güzün bin bir umutla toprağa saçılan o buğday tanelerinin toprağın altında ne eziyetler çektiğini de merak etmiyor değilim. Bu sene doğru dürüst ne yağmur, ne de kar yağdı. Kardan yorganı olmadığı için, toprağa saçılan buğday taneleri kış boyu üşüdü. Ama toprağa saçılan o buğday taneleri, birileri gibi nankör olmadığı için, yine hasretle beklenen yeşil rengine o kara toprağı boyadı. Aslında umutlarımızı yeşertti o taneler. Yarın büyüyüp boy atacak ve sam yelinin şarkısında tıpkı bir balerin gibi dans edecekler. Derken boy atan sapların en tepesinde başaklar çıkacak ve her birinde onlarca buğday taneleri dizilecek. Tıpkı bir kız çocuğunun saçlarından örülen belikler gibi. Taneleri görünce, bizlerin sevincine diyecek olmayacak. 

Ne Firavunun rüyasından, ne de Yusuf gibi bir peygamberin yorumundan kimse ders almadığına göre, halâ ne duruyoruz? Başımızın çaresine bakmanın zamanı gelmedi mi? Eğer gerçeklerle yüzleşecek gücümüz varsa, bundan kaçınmayalım. Çünkü o buğday tanesi, her seferinde serpildiği o kara topraktan çıkmayacaktır.

Selam ve muhabbetle.