Merhabalar.

Şimdiki radyolar gibi düğmesini açar açmaz hemen ses vermezdi. Bir müddet içinde bulunan triyot lambalarının flamalarının ısınmasını beklerdik. Hele istasyonlarını gösteren dikdörtgen cam panelin tam ortasında anahtar deliğini andıran şekilde tatlı yeşil bir neon lambası daha vardı ki, en çok ilgimi bu lamba çekerdi. Bu neon lambanın ışık vermeye başlaması ile birlikte ses de gelmeye başlardı. O an hangi dalganın istasyonuna ayarlı kalmışsa o istasyon yayınına bir müddet kulak verdikten sonra en sağdaki istasyon arama düğmesiyle diğer istasyonları aramaya başlardık. Tabi burası uzun dalga dediğimiz kanaldı. Orta dalgayı pek kullanmazdık. Uzun dalgadan sonra en sık kullandığımız dalga ise kısa dalgaydı. Kısa dalga üzerinden yapılan yayınlar dünyanın neresinden yapılırsa yapılsın her radyo alıcısının çekim alanına kadar ulaşabilen bir dalga modülüydü.

Fotoğraf karesinde Philips marka, 1950'li yılların kısa, orta ve uzun dalga istasyonları olan lambalı bir radyoyu görmektesiniz. Eskiler bilir; o zamanlar, memleketimizde sinema ve radyonun dışında başka bir sosyal medya aracı yoktu. İnsanların tek eğlencesi dışarıda sinema ve evlerde radyo idi. Fotoğrafını gördüğünüz radyonun aynısından bizim de vardı. Ama ne yazık ki çocukluk dönemimizde bir arızası yüzünden pabucu dama atılan bu radyonun içindeki hoparlörünü aldıktan sonra parçalayarak çöpe atmıştık. Yıllardır internet üzerinden eski lambalı radyomuzun benzerini aradım ve bulduğum fotoğrafını anılarıyla birlikte sizlerle paylaşmak üzere blog sayfamda yazmaya devam edeceğim.

İleride radyo yayınları ve hatıralarıyla ilgili paylaşımlarda buluşmak üzere, şimdilik hoçakalın.

Selam ve dualarımla
Recep Altun