Sizleri bilmem ama, ben bu günlerde ne paylaşacağını ve ne yazacağını bilmeyen şaşkın bir ördek gibiyim. Şu anda her şeyim abluka altında. Aklım, fikrim, düşüncelerim, vicdanım, bütçem, sağlığım, maneviyatım ve her şeyden önemlisi ruhum vb. Kaldığım bu abluka çemberinin bulduğum zayıf bir noktasını kırarak nefes almak için dışarı başımı uzattığım da başucumda duran bir kitabın satır aralarından yazarının bana inatla gönderme yapan düşüncelerini sizlerle paylaşmak suretiyle kendime gelmek, daha doğrusu rahatlamak istedim.  

"Tanrı, menşe ve öz itibariyle bir 'akıl nesnesi' değildir, onu bu hale, daha sonraki kuşakların akılsızlığı ya da aklı getirmiştir. O, spekülasyonun, felsefenin nesnesi ya da ürünü de değildir, çünkü ortada henüz filozoflar yokken tanrılar vardı ve evrenin nedenleri, ateşten ya da sudan ya da hatta hiçlikten meydana gelişi konusunda saçmalamak kimsenin aklına gelmediği zaman da onlar vardı. Tanrı, aslında bir talebin, dileğin nesnesidir; o, talep edildiği, içten arzu edildiği, istendiği için, tasarlanmış, düşünülmüş, inanılmış bir varlıktır. Gözün özüne denk düşen bir varlık olarak, ışığın sadece göz için gerekli bir nesne olması gibi, tanrı da sadece genel olarak bir talebin nesnesidir, çünkü tanrıların doğası insani dileklerin doğasına denk düşer." -Ludwig Feuerbach-

İncelediğim kitap "Tanrıların Doğuşu" yazarı ise, Alman ahlakçı ve felsefeci Ludwig Andreas Feuerbach'tır. 

Kitaptan Alıntılar

    * "Ne var ki insan sadece sahip olmak istediği şeye saygı gösterebilir ve değer verebilir, onu övebilir ve methedebilir."
      * "Hem Tanrıların hem de insanların, varoluşlarını sadece "duyumculuğun ve materyalizmin" hakikatine borçlu olması, çok acınacak, ama ne yazık ki yadsınamayacak bir gerçekliktir."
        * " Tanrılar, çelişki dolu varlıklardır. "
          * “Uykudan başka hiçbir şey ölüme benzemez; ama insan ruhu özellikle burada en tanrısal biçimi ile ortaya çıkar ve geleceği önceden görür [yani düşte], zira o, görünüşe göre, en çok burada özgür olur.”
             * "İnsanlar, her şey tanrılara bağlıymış gibi, doğa yokmuş, insan yokmuş gibi tanrılarla konuşur ve onlara yakarır, ama her şey doğal ve beşeri güçlere, araçlara bağlıymış, tanrılar yokmuş gibi davranır; kısacası insanlar inançlarında, yakarışlarında, sözlerinde teisttir, ama eylemlerinde ateist."
              * "Tanrılar, insana bütün güzel şeyleri asla vermez; ne boy pos, ne söz ustalığı, ne de bilgeliği."
                * "Talihsizlik, zaruret, kısacası felaket olmasaydı, tanrılar da mevcut olmazdı."
                  * "Tanrı diledi: Işık olsun ve ışık oldu. Bu yüzden tanrının esas özü, istemeyle yapabilmenin birliğidir; tanrı, dilediği ya da istediği şeyi yapabilen [yapan, gerçekleştiren] bir varlıktır."
                    * "Plutarchos şöyle der: Bir fırtınanın yaklaştığını gören kaptan kurtulmak için tanrılara yakarır, ama yakarırken de dümeni kendine çeker, yelken direklerini indirtir ve böylece fırtınadan kurtulur."

                    Ludwig Feuerbach, "Tanrıların Doğuşu" adlı kitabında, Tanrı biliminin (teoloji) gerçek anlamının insan bilimi (antropoloji) olduğunu savunuyor ve dinin, insan ruhunun rüyası olduğu görüşünü ileri sürüyor. Ancak insanın, rüyada da olsa hiçlikte ya da gökyüzünde değil, yeryüzünde yani gerçeklik diyarında olduğunu belirtiyor. Yazar kitabında klasik İbrani ve Hıristiyan antikçağ metinlerine yoğun göndermeler yaparak bu düşüncesini çözümleme yoluna gidiyor.