13. Yüzyılda Anadolu’ya gelerek Mersin tarafına yerleşen ve Çelebi Sultan Mehmed zamanında Osmanlı hakimiyetine giren; Oğuzların Üçok boyuna bağlı bir Türk boyu olan Varsak’larla ilgili yaptığım bir küçük araştırma sonucu elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Türk Dil Kurumunun tarama sözlüğünde Varsak için aşağıdaki dört değişik tanımla karşılaşılır:

1- Bir Türk boyu kabilesi. 
2- Eski harp aletlerinden bir çeşit yatağan, kısa kılıç.
3- Antalya ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
4- Taşçıların taş kırdıkları, büyük çekiç. (Balyoz)

Diğer türlü “Varsak”  kelimesi daha çok; bir yere bağlı olmayan bağımsız, çoğu Üçok grubu olmakla birlikte, çeşitli kabilelerden meydana gelmiş, dağlılığı ve dağlardaki hayatı yansıtan, biraz da baskı dolayısıyla dışlanmış ama buna rağmen çok erken devirde iskan edilmeye başlanmış Türkmen kabilelerini çağrıştırmaktadır.    

Çukurova Varsakları Haritası

“Farsak” şeklinde söyleyenler de vardır ve Çukurova’da daha ziyade “Farsak” denmektedir. Varsak’ın kelime olarak tam karşılığına kaynaklarda rastlanılmamakla birlikte; Çukurova’da pis, kirli olan bir insana “Farsak”, Kırşehir ile Çelebi’nin yukarı ve  Aşağı Şıh köylerinde koyun ve ineklerde asalak yaşayan keneye “Varsak” denmektedir. Yine Mucur’da da keneye “Farsah” adı verilmiştir. “Farsak”;  Niğde Bor’da : “akılsız, delişmen”,  Adana’da :” dağ köylüsü”,  Anamur’da: ise “elinden iş gelmeyen deli dolu kız” anlamlarında kullanılmıştır.

Kızılırmak Nehri Üzerinde Kurulu Kapulukaya Barajı

Yörük, genel olarak Anadolu’nun batısı ile Rumeli’de yaşayanlara, Türkmen ise, Kızılırmak’ın doğusu ile Çukurova, İçel, Dulkadir ili ve Halep’te yaşayanlara verilen bir isimdir. Osmanlı tarihçilerinin hemen hepsi ve son dönem araştırmacıları, Varsaklar’ın bir Türkmen boyu olduğunu söylemektedirler. Yörük ve Türkmenler; konar göçer yaşayan, resmi otoritenin kendine gösterdiği yerlerde kışlayıp yazlayan Türk teşekkülleridir. Yörük ve Türkmenlerin  yerleşik düzene geçtikten sonra Yörüklükten ve Türkmenlikten çıkarıldıkları, Osmanlı Kanunnamelerinden anlaşılmaktadır.

Kıl çadır ve kilim dokuyan Varsaklar, dokudukları kıl çadırlarda yaşarlardı. Genel olarak hayvancılıkla geçiniyorlar ve  at yetiştiriyorlardı. Hemen hemen bütün aşiretler koyun ve deve beslerlerdi. Develer aynı zamanda göçlerini yükledikleri ulaşım araçlarıydı. Et, süt, peynir, deri gibi hayvan ürünleri ile canlı hayvan ve at satıyorlardı. Bunun için mevsimlik büyük Türkmen pazarları kurulurdu. Bu pazarların biri  Kırşehir-Kayseri yolunda kurulmuştur.

Vergi ve askerlik hususunda aşiretlerle sıkıntı yaşayan Osmanlı Devleti; zaman zaman resmi otoriteye kafa da tuttukları için de, aşiretleri Anadolu’nun boş yörelerine iskan etmeyi düşünmüş, ancak  binlerce yıldır konar göçer hayata alıştıklarından dolayı bir yere bağlanarak ziraatla uğraşmak konar göçer aşiretler için ölüm demekti. Bu yüzden iskan emirlerine karşı çıkarak, genellikle uymamışlar. Bunu fırsat bilen Osmanlı; iskana direnenleri Halep yakınlarındaki Rakka gibi sıcak ve Arap aşiretlerinin hakim oldukları yerlere sürmüş, hatta  Kıbrıs’a gönderilenler bile olmuş. Ama aşiretler gelip, eski yurtlarına tekrar konmuşlar. 1865 İskanı, son büyük iskan olup, Çukurova’daki bütün aşiretler, zorla yerleştirilmiştir. Ancak bu sırada, Türkmen aşiretlerinin istek ve dilekleri genellikle dikkate alınmamış, çoğu istediği yere konamamıştır.  Bazı boylar gibi Varsaklar’ın bir kısmı da, asırlar boyu konar göçer hayatı sürdürmüşlerdir.   

Yararlandığım Kaynak: XV. Yüzyılda Kırşehir Varsakları-Sebahattin Yaşar