Yar Beni


Sustum geceye yoldaş olunca
Kayan tüm yıldızlara sor beni
Saklanırım sanırken yıllarca
Bir kere saklamadı sır beni

Düşlerin adı sen oldu bende
Bir sabah olsun hayra yor beni
Yüreğim aşk tohumu elinde
Sen açacak toprağa ser beni

Mahşer muştusu büyük umutlar
Vuslatım sensin sana kur beni
Kıvam bulmazsa bendeki diller
Razıyım yerden yere vur beni

Koyu gölgeye verdiğim ezber
Sana karşı hep tuttu ar beni
Dilimden her gün düşmeyen yeter
Kimseye değil bana sor beni

Alıştım inan bitmez hicrana
Yakmıyor artık başka kor beni
Mükafat dersen bu garip cana
Sen gibi yakan nara ver beni

Gülün aşkından inlemek ne ki
İncitmez oldu gülde har beni
Tarifsiz tanım yanan özdeki
Dört bir yanımdan sardın yar beni...


Ziya Paşa AKYÜREK

Oruçlu Tilki


Tilki ormanda gezerken ağaç dalına asılı bir geyik budu görür, iştahla ağaca yönelir, fakat anlar ki bu bir tuzaktır. Geri çekilip yatar ve beklemeye başlar. O sırada bir kurt gelir. Dalda asılı geyik budunu ve tilkiyi görür ve tilkiye sorar: "Sen burada ne yapıyorsun?" "Hiç" der tilki, "yatıyorum" Kurt tekrar sorar: "Ama orada asılı bir geyik budu var, neden yemiyorsun?" Tilki cevap verir: "Oruçluyum bugün, ondan yemiyorum" der tilki.

Bunun üzerine kurt, "O zaman ben yiyeyim" deyip ileri atılır. Pençeleriyle geyik buduna dokunur dokunmaz bir patlama olur. Kurt on metre öteye fırlar. Kan revan içindedir. Tilki hemen gelir ve yere düşen budu afiyetle yemeye başlar. Yaralı kurt kafasını zorlukla kaldırıp, "Hain tilki, hani oruçtun sen?" der. Tilki cevap verir: "Az önce top patladı, duymadın mı?"

Her kıssanın bir hissesi vardır. Tilki ile kurt arasında geçen bu olaydan da alınacak dersler vardır. Tilki her zaman kurnazlığı ile işini bilen bir hayvan olarak bilinir. 

Yeni oluşturulacak Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden fıkradaki tilki gibi uyanık ve kurnaz olmasını ve kurt gibi de tuzaklara düşmemesini bekliyoruz.

Yayın ve Hizmet İlkesi


Merhabalar.

Her blogcunun bir yayın ve hizmet ilkesi olmalı. Ben kültür ve sanat ağırlıklı paylaşımlar için yola çıkmış; şiir, efsane, masal, hikaye, anı, dinler tarihi, felsefe, mitoloji vs. alanlarında paylaşım yapacakken, gündemi ve güncel konuları takip eden bir blog sayfası oldum çıktım. İşin asıl önemli yanı güncel ve gündem konularını takip ederken de internetteki bilgi kirliliğine ve bilgi çöplüğüne katkı yapmaktan ve sayfamızı takip eden blogcularımızı da yalan yanlış bilgilendirmekten ve etkilemekten başka bir işe yaramıyor paylaştıklarımız.  

Büyük konuşmak istemiyorum ama, sabır olsun diyorum ve bundan böyle ne güncel, ne de gündemle ilgili hiçbir paylaşımda bulunmak istemiyorum. Çünkü yalan yanlış haberlere dayanarak yaptığımız paylaşımlarla insanların hem kafalarını karıştırıyoruz, hem de yok yere üzülmelerine sebep oluyoruz. Güncel ve gündem olaylarla ilgili sayısız siteler var zaten, bu tür konuları takip etmek isteyenler bu haber ve yorum sitelerine yönelir, doğru ya da yanlış, artık orasını bilemem gerekli bilgiyi oradan alırlar.

Bu blog, "Değirmenden Mektup Var" dedi yola çıktı, ama doğru dürüst değirmenden bir mektup bile paylaşamadı. Sizce de öyle olmadı mı?.. Bu benim kişisel ve öz eleştirimdir. 

İnşAllah bundan böyle kültür, sanat, edebiyat, felsefe ve İslam dini ağırlıklı paylaşımlarda buluşmak üzere, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyor, herşeyin gönlünüzce olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. 

Selam ve dualarımla.
Recep Altun.

Türkmenler Kaderine Terk Edilmemeli


 
Merhabalar.

Büyük Türk milletini, iktidarından muhalefine herkesi, Türkmen Dağı çevresindeki Bayır Bucak Türkmenlerine ve Suriye’deki Müslüman Türkmen varlığına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Herkesin bu zulme tepki vermesi gerekmektedir. Devletimizin ve hükumetimizin bu durum karşısında şu ana kadar koyduğu tavrı da yeterli görmüyoruz.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükumetinin, PKK'nın ve onun uzantılarının Kobani'deki PYD varlığına sahip çıktığı kadar, Suriye'deki Türkmen varlığına da sahip çıkmalarını istiyoruz. Hükumetimizin, Suriye'deki Türkmen varlığına sahip çıkamayacak kadar acziyet içinde olduğunu asla düşünmüyorum. Türk milletinin, Suriye'de yaşanan katliamları ve iç savaşı reddettiği hepimizin malumudur. Yine Türk milleti olarak, Suriye'deki iç savaşın müsebbiplerini, kandi halkına zulmeden ve onları gözünü kırpmadan katleden Esed'i ve onun destekçilerini de şiddetle kınıyoruz. 


Suriye'deki gelinen son durum, Türk dünyası ve ülkemiz açısından vahim boyutlara ulaşmıştır. Suriye'deki Müslüman Türkmen varlığı büyük bir katliamla, soykırımla ve yok olmayla karşı karşıyadır. Yüreğinde zerre kadar milli duygu ve iman taşıyan ve vicdanı olan hiç kimse, bu saldırıya ve vahşete sessiz kalmamalıdır. Gücü yetenler fiili olarak eylemlerle; buna gücü yetmeyenler sözleriyle, konuşarak, açıklamalarıyla, buna da gücü yetmeyenler kalbiyle dua ederek tepkilerini göstermek zorundadırlar.


İktidarıyla, muhalefetiyle, tüm siyasi partileri;sivil toplum örgütlerini, sendikaları, esnaf odalarını, üniversite camiasını, medya kuruluşlarını, velhasıl herkesi, ağır bombardıman altında olan Türkmen Dağı çevresindeki Bayır Bucak Türkmenlerine ve Suriye'deki Müslüman Türkmen varlığına sahip çıkmaya ve bu zulme tepki vermeye davet ediyoruz. 


Antalya da G-20 zirvesinde ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet Başkanı Putin’le Sayın Cumhurbaşkanımızın çok samimi pozlar içindeki görüşmelerinden sonra, vahşeti andıran bu saldırıların başlatılmış olmasını da anlamak mümkün değil. Halbuki bu liderler tarafından Türkiye kamuoyuna çok olumlu mesajlar verilmişti. Demek ki bunlar da bir kandırmaca ve aldatmacadan ibaretmiş. 


Türk Milleti olarak devletimizin ve Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizin yanındayız. Yeter ki siz cesaretle gerekli adımları atın ve oradaki Türkmen varlığını koruyun. Rusya uçaklarıyla gelip Suriye'deki Türkmen kardeşlerimizi bombalıyorsa, biz Türkiye olarak ne yapıyoruz, Allah aşkına? Rusya’ya bir nota verilerek, eğer bu saldırıları durdurmazsa, Türkiye’nin havadan ve karadan askeri operasyonlara başlayacağı, net bir şekilde karşılık verileceği, bu yanlı ve haksız saldırılara göz yumulmayacağı ifade edilmelidir. Bu saldırıların durdurulmaması halinde; Türkiye, NATO’ya ve Birleşmiş Milletler'e çağrı yaparak, saldırılara gerekli karşılığı vermelidir.

Suriye'deki saldırılarda hayatını kaybeden Türkmen kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyoruz. Rabb'im şu anda orada ağır saldırılar altında kalan Türkmen kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun.

Selam ve dualarımla
Recep Altun.

Siber Dünya

Fotoğraf, İnternetten Alıntıdır.
Merhabalar.

Günümüz modern insanın hayatı iki farklı dünyadan oluşmaktadır. Bu dünyalardan biri fiziksel olarak yaşadığımız sosyal hayatımız, diğeri de en az sosyal hayatımız kadar vakit harcadığımız ve bağımlı olduğumuz Siber dünyadır. Siber dünyamızın araçlarından biri olan bilgisayarlarımız, bizleri bu siber dünyanın her tarafına ve her alanına adeta ışınlayan bir makinedir.

Siber dünyanın sunduğu imkanlar arttıkça, gerçek hayattaki bir çok işlev siber/sanal versiyonuyla yer değiştirmektedir ki, bu da insanların siber dünyaya daha fazla bağımlı olmasına sebep olmaktadır. Siber dünya kavramı detaylı olarak incelenidiğinde bu dünyanın iki farklı profilde insanlara imkan sağladığı ortaya çıkacaktır. Profillerden biri işlerini daha rahat yapabilmek için siber dünyanın imkanlarını kullanan masum insanlar, diğeri de bu dünyayı kötü amaçlı kullanmak isteyen suç şebekeleri ve hacker'lerdir.

Yıllardır kullandığım ve bu zamana kadar hiç bir sorun yaşamadığım, Windows7 Ultimate işletim sistemi ve ESET'in Nod32 antivirüs proğramı yüklü masaüstü bilgisayarımın hem kendi iç dosya erişimlerinde, hem de internet üzerindeki adres erişimlerinde kaç gündür bir ağırlık yaşamaktaydım. Bilgisayarımdan kayıtlı bir dosyayı çağırdığım da dakikalarca dosyanın ekrana gelmesini bekliyorum, internet üzerinden bir adrese erişmek istediğimde de yine dakikalarca adresin ekrana gelmesini bekliyorum. Bu aksaklığa sebep olabilecek tüm nedenleri donanımları ile birlikte tek tek gözden geçirerek gerekli tüm düzenlemeleri yeniden yapılandırdıktan sonra sonucun yine değişmediğini gördüm. Geriye tek bir yol kalıyordu o da bilgisayarıma format atıp işletim sistemini yeniden kurmak. Bu işlemi de tam iki kez ayrı ayrı uyguladıktan sonra yine sağlıklı bir sonuç elde edemedim.

Uzun zamandır aklımda olan ve daha önce de Linux işletim sistemi çekirdeğini kullanan PARDUS milli işletim sistemini kurduğum bilgisayarıma, yine Linux'un çekirdeğini kullanan Kali-Linux işletim sistemini, güvenli bir işletim sistemi olması nedeniyle bilgisayarıma kurmaya karar verdim.

Başlangıçta biraz zorlansam da daha önce de Linux'un dağıtımları üzerinde yaptığım araştırmalar sonucu edindiğim tecrübe ile Kali-Linux işletim sistemini bilgisayarıma kurdum. Siz de benim gibi inanmakta biraz zorlanacaksınız ama, Windows işletim sistemi ile yaşadığım sorunların hiç birini yaşamadan Kali-Linux işletim sistemi yüklü bilgisayarımı çok rahat bir şekilde kullanabildim. Hatta size şunu da ilaveten söylemek istiyorum. Windows7 işletim sistemi ile okuyamadığım iki adet DVD'yi bu işletim sisteminde okuyarak belge ve fotoğraflarıma ulaştım.

Yazım biraz uzun oldu galiba, ama sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Windows işletim sistemi, Linux dağıtımlarına göre çok daha yaygın bir şekilde kullanıldığı için, yukarıda bahsettiğim siber dünyanın tüm saldırı şebekeleri ve hacker'ler, Windows işletim sisteminin açıkları üzerinde yoğunlaşarak, Windows işletim sistemleri üzerinden kullanıcılara zarar vermektedirler. Ama Linux işletim sistemi çekirdeğini kullanan açık kaynak kodlu Linux dağıtımları, kullancılarının azlığı ve sistemin Windows'a göre çok daha korumalı ve güvenli olması, suç şebekeleri ve hacker'lerin işlerini zorlaştırmaktadır. Benim gibi bilgisayarı ile ilgili sorun yaşayanlara, Kali-Linux işletim sistemini bilgisayarlarına kurmalarını tavsiye ederim.

Selam ve dualarımla.

Recep Altun

Atatürk


Mustafa Kemal 1934'de Atatürk soyadını almıştır. Hiç bir büyük Türk, ondan önce "-Türküm!" dememişti. Türk, Osmanlıca'da kaba ve köylü demekti. Şehir efendisi alafranga; Osmanlı, alaturka ise, Müslüman'dı.

Atatürk Cumhuriyet'in onuncu yıldönümündeki kısa nutkunu şu sözlerle bitirmiştir.: "Ne Mutlu Türküm Diyene!"

O bir milliyetçi idi; fakat ırkçı değildi. Onun anlayışında vatan Türkiye, Türk'de Türkiye'li demekti. Bir gün kendisine:

-Ya öteki Türkler? Diye sormaları üzerine:

-Hepsinin vatanı burası. Hepsi için yurdumuzda yer var, cevabını vermişti.

Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk'ü, ebediyete intikalinin sene-i devriyesinde rahmetle, minnetle, saygıyla ve özlemle anıyoruz. Ruhu Şad olsun!

1 Kasım'dan Sonraya Bakmak


1 Kasım'da sandıktan kimsenin öngöremediği bir sonuç çıkmıştır. Alınan sonuç, AK Parti açısından bir başarı tablosudur. Bu başarıda, bütün süreçte ağırlığını hissettiren Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, aktif bir seçim kampanyası yürüten Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun ve ayrıca bütün AK Parti kademelerinin rolü bulunmaktadır.

Türkiye'nin önündeki olumsuz koşullar göz önüne alındığında, ülkenin bir an önce bir yumuşama dönemine girmesi elzemdir. Başbakan Davutoğlu'nun pazar akşamı yaptığı konuşmalarda "Türkiye'yi her türlü kutuplaşmadan, her türlü çatışmadan, her türlü gerilimden çıkaracağız." şeklindeki sözleri, artık kendisinin de bu ihtiyacı hissettiğini gösteren önemli bir çıkıştır.
*               *               *
Sayın Davutoğlu'nun "Türkiye şu andan itibaren yapılan tartışmaları geriye bırakarak, gelecek hedeflerine odaklanmalıdır". "Milletimiz istikrar istedi, güven istedi, meselelerine çözüm istedi". "Demokrasiden, hukuktan, merhametten, şefkatten, sevgiden geriye bir adım gidilmeyecektir". "Herkesin hukuku güvence altındadır ve herkesin hukuku, 78 milyon vatandaşımızın hukuku mutlak şekilde korunacaktır". "Bütün vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği, fikir ve inanç özgürlüğü bizim teminatımız altındadır" sözleri iyimserlik yaratmıştır.

Bu alanda herkese, öncelikle de iktidara büyük sorumluluklar düştüğü tartışılamaz, İktidarın bu yönde toplumun bütün kesimlerini ikna edecek somut adımlar atmasını, "78 milyonu kucakladığı" yolundaki sözlerini gerçekten hayata geçirmesini diliyoruz. Gerilimlerin aşılabilmesi, aynı zamanda muhtelif mecralardan verilen mesajlarda gösterilecek özene de bağlıdır. Keza, ülkede giderek yaygınlık kazanan şiddet dilinin de bir an önce durdurulması gerekiyor.
*               *               *
Hürriyet olarak, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını güçlendirmek, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak, devlet içindeki her türlü illegal yapılanmayla hukuk içinde mücadele etmek, ülkemizin çoksesliliğini yaşatmak, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere tüm özgürlük alanlarını genişleterek demokrasiyi güçlendirmek, nefret ve ötekileştirme söylemlerine itibar etmeyerek birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamak ve terörü ortadan kaldırmak için atılacak her adımın yanında olacağımızı belirtmek isteriz.

Bu beklenti ve temennilerle 1 Kaşım seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını dileriz. HÜRRİYET GAZETESİ

Al Başkanlığı Ver Özerkliği


Merhabalar.

1 Kasım seçimleri sonucu, parlamentodaki milletvekili dağılım tablosu, siyasi partilere göre ele alındığında; “Al Başkanlığı Ver Özerkliği” pazarlığını kolaylaştıracak gibi görünüyor. Daha önce “Seni Başkan yaptırmayacağız!” diyen Demirtaş, şimdi ise "Başkanlık konusunu tartışabiliriz" gibi olumlu mesajlar vermeye başladı bile. 7 Haziran öncesinde ve sonrasında Meclis’te bu denge yoktu. 1 Kasım 2015 seçim sonucunda ortaya çıkan bu tablo, AKP ve HDP işbirliğiyle anayasa değişikliğinin yapılabileceğini göstermektedir. Çetin müzakereler sonucu oluşacak yeni anayasada Başkanlık karşılığında özerk bölgelere yer verileceği muhakkktır. Özerklik konusunu da vatandaşa “Özerklik, Başkanlık yönetiminin ruhunda var!” diye işin içinden çıkacaklardır.

Kim bilir bizleri daha ne sürprizler bekliyordur!..

Selam ve dualarımla
Recep Altun