Gün, Türkiye Olma Günü

Merhabalar. 

Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından Ertuğrul Özkök'ün 24 Aralık 2016 Cumartesi günkü "SAYIN CUMHURBAŞKANIM HANİ 'GÜN TÜRKİYE OLMA GÜNÜ'YDÜ" Başlıklı köşe yazısını aynen paylaşıyorum.

"IŞİD denen vahşi sürüsü 16 evladımızı kalleşçe öldürmüş, ayrıca görüntülere göre 2'sini vahşice katletmiş, biz burada Rus Büyükelçi'yi öldüren FETÖ'cü mü Nusra'cı mı kavgasındayız.
Bitmedi...
Orada 16 yiğidimiz Suriye toprağında,  karda kışta can veriyor, bayrağımız ayaklar altında...
Burada Rize'li belediye başkanı, bu kaostan, bu fırsattan, bu acıdan istifade, yangından mal kaçırır gibi Atatürk heykeli kaçırıyor.  
Neymiş, yerine 15 Temmuz heykeli dikecekmiş...
Yahu arkadaş hiç düşünmedin mi heykelini kaldırdığın o insan kim...
Hiç mi vefa duygusu, tarih şuuru yoktur sende...
Bilmez misin ki...
Bugün başkanı olduğun şehirde, hala 5 vakit ezan okunuyorsa, oturduğun binanın tepesinde hala Türk bayrağı dalgalanıyorsa, oturduğun koltukta, O'nun kurduğu cumhuriyet sayesinde oturuyorsan...
Bu O'nun ve arkadaşlarının yaptığı Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Şavaşı sayesindedir...
İnsan bu kadar mı vefasız olur yahu... Minnet damarları bu kadar mı kurur...

Sayın Cumhurbaşkanım... 
"Gün milli seferberlik günüdür" demiştiniz.
Biz de aynı duygularla o seferberliğine nefer yazıldık.
Ama milli mücadeleyi bu ıstırap fırsatçısı kafalarla mı yapacağız?
Suriye'deki yiğidimizi unutarak, Kurtuluş Savaşı'nın kahramanlarının heykellerini, onunla birlikte Kurtuluş Savaşı şehitlerimizin aziz hatıralarını da hoyratça damperli kamyonlara fırlatıp, ölen polisimizi, askerimizi bir kenara bırakıp, bundan siyasi rant çıkarma peşinde koşarak mı?
Siz "Gün Türkiye olma günüdür" dediğiniz gün, bu adamlar Türkiye'yi Türkiye yapan en büyük değerlerimize bu muameleyi yapıyor, milletin seferberlik bayrağını çekeceği, gönül direklerini kırıyor...
Lütfen siz el koyun buna... "
Ertuğrul Özkök
eozkok@hurriyet.com.tr 

Yumurta

Merhabalar.
Kolisini 7.00 TL.sına aldığım yumurtayı bir hafta sonra 12.00 TL.sına alınca, hemen üretici firmaya aşağıdaki mesajı elektronik posta hesabı üzerinden gönderdim.

"Merhabalar.
Yıllardır müşterinizim. Geçenlerde kolisini 7,00 TL.'sına aldığım yumurtayı bir hafta sonra 12,00 TL'sına alınca beynimden vurulmuşa döndüm. Biz orta direk vatandaşın beslenmesinin temel kaynağı olan yumurtanın birden böyle fiyat yükselişini hiç doğru, mantıklı, adaletli ve uygun görmüyorum. Tüm tüketicileriniz de aynı görüştedir.

İngiltere'de kasaplar, ete zam yaptıklarında hiç bir İngiliz vatandaşı kasaptan et almadı. Kasaplar bozulan etlerini çöpe dökmekle birlikte eti tekrar eski fiyatına çekmek zorunda kaldılar. Güya biz de milliyetçi bir milletiz ya!..

Satıcınız fiyat artışını; küçük ölçekli yumurta üreticilerin piyasadan çekildiği, Doların yükseldiği ve yumurtanın ihraç edildiği gibi sebeplere bağladı. Gerçekten ne derece doğrudur bilemiyorum. 

Siz yine de rahat olun, çünkü biz koyun gibi bir milletiz. Ufak tefek cılız tepki sesleri çıkarırız, ama yine de yumurtayı yemeye devam ederiz. 
Saygılarımla.
Recep Altun" 

İlgili firmanın yetkilisi ya da sahibi bilmiyorum ama, tepkime verilen cevab-i mesaj aşağıdadır.

"merhaba 
değerli müşterimiz
yumurtadaki  artan fiyatların firmamızla hiç bir ilgisi yoktur . aksine firmamız en ucuz fiyata satmaktadır .biz üretici bir firmayız  bir yıla yakın maliyetinin altında satış yapmaktayız bun dan haberdarmısınız  yurdumuzda ki çoğu yumurta üreticisi iflas etti tesisini kapattı . kısacası siz tepkiyi bize değil sizi ,bizi bu duruma  düşüren politikacılara gösterirseniz yerinde olur." 

Ben de bu mesaja karşılık aşağıdaki cevabı yazarak gönderdim.

Merhabalar ..... Bey.
Önce mesajıma cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bizi bu duruma düşüren politikacılara her gün veryansın ediyoruz zaten. İş yumurtaya gelinceye kadar kapısı akşam olur. Yumurtayı üreten ve pazarlayan sizsiniz, bu fiyat artışındaki tepkimizi de hoş karşılamanız gerekir. Tüketici olduğumuzu unutmayın lütfen!
Saygılarımla.

Yine Gözyaşı ve Acı


Yine terör, yine ölüm ve kan... Yine gözyaşı ve acı... İçimiz kan ağlıyor, yüreklerimiz yanıyor... Ülkemiz yaşamsal önemde bir süreçten geçmektedir.

Emperyalist güçlerin içeriden ve dışarıdan ülkemizi Suriye gibi bir iç savaşa sürükleme gayretleri çok açık bir şekilde görülmektedir. Üç yönden gelen terör saldırıları, terör örgütlerine verilen dış silahlı ve siyasi destek, sınırlarımızda beliren tehditler, ülkemizin aynı anda bir çok cephede ve çok dikkatli bir mücadele yürütmesini gerektirmektedir.    


Artan ve yaygınlaşan terör süreci, Büyük Ortadoğu Projesi'ne uygun olan ülkemizi istikrarsız bir Ortadoğu ülkesi haline getirmeyi ve siyasi yapımızı bozmayı amaçlamaktadır. Terörün arkasında emperyalist devletlerin desteklediği gizli örgütler vardır. Ülkemizi terör bataklığına dönüştüren olayları önleyecek irade ve yeteneğe sahip yöneticilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. 

Ülkemiz çok yönlü saldırı altında kaldığı bu süreci, ancak demokratik sabır, olgunluk, hukukun üstünlüğü ve sağduyulu davranışla aşabilir. Terör bir insanlık suçudur. Hiçbir gerekçe terörü haklı ve meşru kılamaz. İstanbul'daki bu alçakça saldırıyı şiddetle lanetliyor ve kınıyoruz. Bu hain ve menfur saldırıda şehadete eren 38 vatan evladımıza Cenab-ı Hakk'tan rahmetiyle muamele eylemesini, acılı ailelerine sabr-ı cemil ihsan eylemesini niyaz ederiz. Yaralı gazilerimize de acil şifalar dileriz. Vatan sağ olsun. 

Bid'at ve Hurafeler


Merhabalar.
İslam davasına, Yüce Kitabımız Kur'an'ın ahkamına ve Sevgili Peygamberimizin ahlakına sarılarak sahip çıkılacağını, bid'at ve hurafelerle bir yere varılamayacağını söyleyen Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof.Dr. Bünyamin Erul'dan bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

"Değerli kardeşlerim,
Son yıllarda sanal medyada Hz. Peygamber'e şu kadar salevat getirilmesi, şu kadar Yasin, Tebareke okunması hatta hatimler edilmesi şeklinde kampanyalar düzenlenmektedir. İyi niyetle de olsa, bu tür gayretler, bizleri yanlış bir din anlayışına sürüklemektedir. Allah'a ve Rasulüne olan sevgimiz, İslam davasına sahip çıkmamız, bu tür gayretlerle değil, Yüce Kitabımızın ahkamına ve Sevgili Peygamberinizin ahlakına sarılarak gerçekleşir. Allah'ın emir ve yasaklarına, Rasülünün sünnetlerine uyarak gerçekleşir. Dava, dilde kalan dua ile değil, eyleme ve davranışlara dönüşen çabalarla kazanılır. 

Sahabe ve Selef alimlerimiz, fetihleri ve zaferleri oturdukları yerden yüzlerce binlerce dua ve salevat ile değil, bizzat mallarını ve canlarını ortaya koyarak kazandılar. 

Sizi, bu hususta asılsız çağrılara değil, Allah ve Rasulünün hayat veren gerçek yoluna; Kitaba ve Sünnete davet ediyorum. Bizler, Kur'an ve Sünnetleri yaşadık da bu yetersiz mi kaldı? Ortada 14 asırdır yaşanan bir İslam var iken, işimiz bu tür bid'at ve hurafelere mi kaldı? Lütfen bu tür asılsız kampanyalara iltifat etmeyin. 
Selamlarımla"

Prof. Dr. Bünyamin ERUL
Din işleri yüksek Kurulu üyesi

Köstence

Merhabalar.
Anneannemin hep "Biz, Bulgaristan'ın Köstence'den buralara geldik" dediğini hatırlarım. Anneannemin dediği bu Köstence neresiydi?.. Hangi devletin sınırları içindeydi?..

Yaptığım araştırmalar sonunda: 679-681 yıllarında Bulgarlar'ın Köstence şehrini ele geçirdiği, daha sonra 971 yılında şehrin Bizans idaresine geçtiği ve 1419 yılında Osmanlı hakimiyetine geçtiği ve 459 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan şehrin, 1878 yılında Ayastefanos ve Berlin antlaşmalarıyla Romanya'ya bırakıldığını öğrendim. Köstence ile ilgili herkes tarafından bilinen şeylerin dışında özel bir bilgiye sahip olamadım. Bu konuda Köstence Başkonsolosluğuna bile başvurdum, ama maalesef Başkonsolosluğun da bilinen şeylerin dışında hiç bir özel bilgiye sahip olmadığını öğrendim. Hatta konsolosluğa bir e_mail göndererek onları bu konuda eleştirdim bile.

Yukarıdaki fotoğrafın çekildiği mekan ise, Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır. Yani Kırşehir ili Kaman ilçe merkezi Sarıuşağı mahallesinde yer alan bahçeli bir evin avlusudur. Komşular arasındaki sınırları eğreti taş duvarlarla örülmüş, üzerleri çalı-çirpi ve ahşap sebze kasaları ile yükseltilmiş, ikisi bahçeli, biri bahçesiz üç komşu evin yan yana aynı ada üzerinde yer aldığı bir mekan olup, fotoğraf karesinde görülen kadın da anneannem Zeynep Gönç'tür.


Bu fotoğraf karesine yer vermemin nedeni ise, Köstence'de maruz kaldıkları zorbalıkları birebir yaşayan ve Köstence'den Anadolu'ya yapılan zorunlu ve zorlu göçün çilesini çekmiş bir Türk kadını olan Zeniş garıyı sizlere tanıtmak içindir.  Fotoğraf karesinde en sağda yer alan ceketli kadın Zeniş garıdır.

Bu fotoğraf karesinde de en solda ve alt köşedeki kadın Zeniş garıdır. 


Bu fotoğraf karesinde ise, bana Köstence'den Anadolu'ya yapılan göç olayını anlatan anneannem Zeynep Gönç'ü görmektesiniz. 

Şimdi gelelim göç olayına. Anneannemden ben bu hikayeyi dinlediğim de henüz ufkum o kadar geniş olmamakla birlikte, ilkokul beşinci sınıf ile ortaokul birinci sınıf arasındaki bir öğrencilik dönemine isabet etmektedir. Aslında üzerinde durulacak ve tüm detayları ile kaleme alınacak bu zorlu ve zorunlu göç hikayesini maalesef kaçırdık. Çünkü ne anneannem kaldı ne de annem kaldı. Bu göç hikayesini tüm ayrıntılarıyla anlatabilecek kimse yok artık!

Lafı fazla uzatmadan anneannemden duyduklarımı sizlerle paylaşayım. Çok zorlu ve çileli günlermiş. Şu anda Romanya sınırları içinde ve bir liman kenti olan Köstence'den ayrılıp Anadolu'ya ulaşmışlar. O zaman ki hükumet bunları Kırşehir ili, Kaman nahiyesine bağlı Meşeköy'de iskan etmiş. Ancak, Meşeköy'ün sakinlerinin davranışlarından hoşnut olmayan bu göçmen ailesi. "Bunlar nasıl Müslüman, bunlar nasıl Türk?" diye kızmışlar ve gerisin geriye Balkan topraklarına dönmek istemişler. O zaman ki hükumet bu sefer de bu göçmen aileyi Yelek köyünde iskan etmiş ve nihayet bu köyde kalmışlar.

Köstence'den Çanakkale savaşlarına katılmış müslüman ve Türk soydaşlarımızı temsilen Çanakkale Şehitliğindeki anıttan bir görüntü. Fotoğraf karesi bana aittir.

Savaş yıllarında açlık ve kıtlık, cephe gerisindeki halkı çok zor durumda bırakmış. Annesi Zeniş garının tarlalara dökülmüş tahılları tek tek toplayıp bir sahanda dövmek suretiyle elde ettiği bulamacı çocuklarına yedirdiğini ve bu suretle hayatta kaldıklarını anlatan anneannemle birlikte bu göç olayında hayatını kaybetmiş tüm Türk ve müslüman soydaşlarımıza Cenab-ı Hakk'tan rahmetiyle muamele eylemesini niyaz ediyorum.
Selam ve dualarımla.