Andımız

Fotoğrafın Üzerine Tıklayın Okuyacağınız Boyuta Gelir.

Merhabalar.
Öğrenci andı, ya da andımız, dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından hazırlanmış ve 1933 yılında uygulamaya konulmuştur. Daha sonra 1972 ve 1977 yılında çeşitli değişikliklere uğrayarak bugünkü halini almıştır. 2013 yılı Ekim ayında Türkiye'de okullarda andımız okunması uygulamasına son verilmiştir. Türk Eğitim Sendikası'nın uygulamanın sonlandırılmasına dair düzenlemeye ilişkin Danıştay'da açtığı davanın sonucunda Danıştay 8. Dairesi, düzenlemenin iptaline karar vermekle birlikte ülke gündeminde yer alması nedeniyle ben de bu konuda kendimce bir araştırma yaparak, bu yazıyı sizlerle paylaşmak üzere kaleme aldım.

Andımız metninde en çok ırkçılık yapıldığı iddiasıyla "Türk'üm" kavramına karşı çıkılmaktadır. Öğrenci andında geçen 'Türk' kelimesinin bir ırkın değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları, herkesi kapsayan ve kucaklayan milletin ortak adı olduğu" konusunda hemfikiriz. Asıl aksini iddia etmek, ırkçılıkla mütenasip olur.

Benim Türk olduğum ne malum? Belki ben de Türk değilim, ama Türkiye Cumhuriyeti vatan topraklarında doğduğum ve büyüdüğüm için, kendimi Türk kabul etmekle birlikte Türk hissediyorum. Ülkemizin adı ne? Türkiye Cumhuriyeti. O halde bu topraklar üzerinde yaşayan herkes önce Türk'tür. Yani Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan herkesin öne çıkan ortak bir kimliği vardır o da Türk'tür. Ondan sonra herkes, hangi ırka ve kavme tabi ise, ya da kendini hangi ırka ve kavme yakın olduğunu hissediyorsa, o ırka ve kavme ait olsun, buna diyecek bir şey yok!

Andımız metni önce Türk'üm diye başlıyor, neden? Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan tüm insanlar, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı önce Türk'tür. Çünkü bu topraklar üzerinde yaşamakla birlikte, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olmaları hasebiyle de bu ülkenin birer temsilcisi durumundalar. Yurt dışında herhangi bir konuyla ilgili haber olduklarında, ya da kendilerinden bahsedilirken, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı", ya da "Türk" kimliğiyle anılıyorlar, öyle değil mi? O halde, Türk'üm demekten neden gocunuyorlar? Tarihi şanla şerefle dolu asil ve necip bir millet olmaktan, ya da bu millete tabi olmaktan gurur duymalılar. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes işine geldiğinde Türk, işine gelmediğinde başka bir ırka ait olamaz! Kimse ırkını ve ait olduğu kavmini elbette inkar edemez ve inkar etmeleri de kendilerinden istenmiyor.

Andımız nasıl devam ediyor? "Doğruyum, çalışkanım" doğru olmak, dürüst olmak kötü bir şey midir? Doğruluktan ve çalışkanlıktan yana olmadığını kim iddia edebilir ki?

Küçüklerimizi korumayı ve büyüklerimizi saymayı, kim ilkesizlikle bağdaştırabilir ki?  Küçüklerimizi ne kadar koruduğumuz da ortadır. Büyüklerimizin de bizlere muhtaç olduğunu unutuyor ve onları kendi kaderleri ve kederleriyle baş başa bırakıyoruz.

Yurdunu ve milletini sevmeyen bireyden, ülkeye ne hayır gelir ki? Elbette yurdumuzu ve milletimizi seveceğiz ve bu sevgiyi çocuklarımızın o minik yüreklerine yerleştireceğiz. 

Her alanda yükselmenin ve ilerlemenin bir ülkü haline getirilerek, bu ülküyü çocuklarımıza aşılamada ne kötülük olabilir ki? Ölene kadar, yükselmek ve ilerlemek için didinip durmuyor muyuz zaten?

Açtığı yolda ve gösterdiği hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içilen kişi Atatürk olunca işler değişiyor tabi. Peki, Ortadoğu'ya ve bu ülkelerde yaşanılanlara bakınca; Atatürk'ün açtığı yolda ve gösterdiği hedefe yürümekten başka çıkar bir yol var mı, Allah aşkına? 

Hiç bir Türk, varlığını Türk varlığına armağan ederken cimri değildir zaten. Ancak, bu cömert millete de karşılığı verilsin lütfen!

Andımızı bağlayan son cümle üzerine ne denebilir ki? Ne mutlu Türk'üm diyene! derken buradaki "Türk" ifadesinin milleti kapsayan ve kucaklayan milletin ortak adı olduğunu kabul etmeyen ve her karış toprağı şehit kanları ile sulanmış bu aziz vatanın bir bireyi olmaktan mutlu olamayanlara söyleyecek bir söz bulamıyorum.   

Sonuç olarak ben de Danıştay 8. dairesi gibi düşünüyor ve "Türk Devlet'ini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki 'öğrenci andı'nın kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir." kararını alkışlıyorum. 
Selam ve saygılarımla.

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Merhaba Recep Bey, farkında olmadan aynı konuya değinmişiz, bundan da mutluluk duydum. Yazınızın altına imzamı atıyorum.
    Sanki mahsus yapıyor, damarımıza basıyor gibiler, böylece papaz rezaletini unutturmaya çalışıyorlar da olabilirler, Titanik faciası hakkında araştırma yapıyordum, iki Türk yolcu kurtulmuş mu, ölmüş mü şu an unuttum vardı, meğer ikisi de Ermeni vatandaşlarmış. Ama pasaportu Türk olunca, Türk diyoruz, yabancılar da Türk diyerek gemiye kaydetmiş. Sizin dediğiniz gibi siz de, ben de ne malum Etnik kökenimiz Türk mü değil mi? Ama yediği kaba pisletmiyoruz, yediği kaba pislemeyen tüm vatandaşlar başımla beraber. Sağlıcakla kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Bücürükveben, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Bunların tüm yaptıkları koca bir rezaletten ibaret. II. Abdulhamit de kendisine suikast düzenleyen Belçikalı Charles Edward Joris'i, Brüksel'in baskısıyla serbest bırakmış.

      Andımızla ilgili Danıştay'ın verdiği karar, aslında doğru ve yerinde bir karar. Ancak, işlerine gelmediği için dört bir koldan Danıştay'a nasıl hücum ediyorlar. Ama rahip Brunson davasında verilen karardan çok memnun kaldılar. Neden? İşlerine geldiği için. Bu güzelim ülkemin sonunu hiç güzel görmüyorum. Ama her şeyin güzel olması için de dua ediyorum. Cenab-ı Hakk, adaletten ve doğrudan yanadır, bu bağlamda ümidimi kesmiyorum.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  2. Geldiğimiz noktaya baktıkça içim acıyor. Bir yerin ekmeğini yiyip suyunu içiyorsan, hangi ırktan olduğunun bir önemi yok. Eğer çok rahatsız olan varsa andımızdan terk etsin o toprakları. İşin en kolay çözümü bu. Kimse kimsenin kafasına silah dayamıyor Türk topraklarında yaşa diye.
    Hoşgörüden uzaktaştıkça buna benzer daha çok tartışmalar göreceğiz maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Yasemin Avun, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Evet, maalesef geldiğimiz nokta, hepimizin içini acıtmaktadır. Yıllar önce "Türk'üm diyemeyeceğin zaman gelecek" deselerdi, inanmazdım. Aramızda küslük, hasımlık da olsa, en azından ortak değerlerimiz söz konusu olduğunda, o değerlerin etrafında bir araya gelebiliyorduk. Ortak değerlerimiz de böyle bir bir elimizden alındıktan sonra, bizi bir arada tutan değerler yok olunca, bizler de dağılmaya mahkum olacağız.

      Türk olmaktan rahatsız olanlar varsa, bu ülkeyi terk etsinler. Bizler, nasıl onları alt kimlikleriyle kabul ediyorsak, onlar da bizi böyle kabul etmek zorundalar. Buna "Dağdan gelip, bağdakini kovmak" derler. Ne mutlu Türk'üm Diyene!
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  3. Baştan aşağıya yazdıklarınızı onaylıyor ve üzüntümü bildiriyorum. Biz "ne mutlu "Türk" üm diyemeyeceğiz, çocuklar andımızı okuyamayacak, bir de İstiklal Marşımıza müdahale olur mu korkusu sardı beni şimdi. Maalesef sanırım andımızın kaldırılmasında ısrarcılar. Danıştay'ın bu itirazı hoşuma gitmişti ama emir demiri kesecek yine sanırım.
    Selam ve saygılarımla Recep Bey. Dilerim andımızı geri kazanırız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Ece Evren, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Evet, ne diyorlar? "İstiklal Marşı andımızdır" Böylece bir taşla iki kuş vurmanın fırsatını yakalamış oldular. İstiklal Marşı'nı, andımız diyerek rafa kaldırmakla birlikte olan biz Türk milletine olacak. Hem and'ımızı, hem de İstiklal Marşı'mızı kaybedeceğiz.

      Evet öğrenci and'ının kaldırılması bir küstahlıktı. Danıştay bu küstahlığı, aldığı kararla bir şamar gibi yüzlerine çarptı. Bu tokadı hazmedemeyenler, var güçleriyle Danıştay'ın üzerine çullandılar. Milletin, Danıştay'ın arkasında olmaya devam etmesi gerekiyor. Aksi halde sizin de dediğiniz gibi, emir demiri kesecek ve olan yine Türk milletine olacaktır. Yüz yıllardır hem içeriden, hem de dışarıdan bu necip milleti yok etmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklar. Türk milleti her zaman kendi küllerinden sönmeden yeniden alevlenmiş olup, böyle olmaya da devam edecektir. Bu ocağı söndürmeye, Cenab-ı Allah'tan başka kimsenin gücü yetmez!
      Ne mutlu Türk'üm diyene!

      Sil
  4. Nasıl bir sistem nasıl bir yönetim insanın aklı almıyor. Herşeyde olduğu gibi adaleti dekendi istedikleri şekilde yönlendiriyorlar. İşlerine gelen bir karar verildiğinde ülkede yargı bağımsız oluyor, işlerine gelmeyen bir karar verildiğinde ise yargı yürütmenin önüne geçmiş oluyor... İnsanların aklıyla dalga geçiyorlar. Ece Hanım gibi ben de acaba İstiklal Marşımıza da benzer bir sıkıntı olur mu?. Ne Mutlu Türküm Diyene! diyor, emeğinize sağlık. Umarım Andımız tekrardan okullarda okutulur.. Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Hanife Mert, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Bu güzel ülkemiz, padişahlık döneminde olduğu gibi tek adam tarafından yönetiliyor. O ne derse, o oluyor. Adı Türkiye olan kendi memleketimiz de ben Türk'üm diyemiyeceksem, o zaman bu ülkede yaşamanın ne anlamı kalıyor ki? İnşAllah and'ımız tekrar okullarımızda okunmaya devam eder, ama hiç ümitli değilim.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  5. Yazdıklarınıza tamamıyla katılıyorum Recep bey. Anlamak istemeyen yine anlamıyor.Bizler Ne mutlu Türk'üm , diyerek yetiştik. Türkiye'de yaşıyoruz(kökenlerimiz farklı yerlerden gelse de) Türk'üz. Ama devamlı Türk halkından ''Millet'' diye bahseden bir yönetim olursa , herkesi de korkuttukları için ,ben Türküm diyen insan sayısı neredeyse yok denecek hale geldi.Andımızı da kolay kolay tekrar okullarda okutabileceklerini sanmıyorum. Herkes tek bir ağızdan çıkan sese baktığı için bu bana zor geliyor. Üzücü bir durum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar *mehtAp, Hoş Geldiniz.
      Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Adamlar sanki efsunlanmışlar gibi, ağızlarına "TÜRK" sözcüğünü almıyorlar. İnşAllah kafalarına "TÜRK" kadar bir taş düşer de akılları başlarına gelir. And'ımızı okullarda yeniden okutmayacakları bilinen bir gerçek, orada hemfikiriz. Ancak; ruhları, gönülleri, yürekleri, nefisleri bunların zehirleriyle uyuşturulmuş uyuyan ve hala uyumaya inatla devam eden bu necip Türk milletine ne demeli? Oysa, bizim milletimiz böyle bir millet değildi. Gören gözleri, duyan kulakları ve hisseden bir yürekleri vardı. Ne oldu iyi bildiğimiz bu millete? Kim bilir daha neler olacak da bu günleri mum ile arar hale geleceğiz belki. Allah beterinden saklasın.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  6. Merhaba Recep Bey,

    Bir eğitimci olarak ANDIMIZ'ın okutulmamasından duyduğum derin üzüntü ve acıyı anlatmakta zorlanıyorum. Umut ediyorum en kısa sürede tekrar okul bahçelerinden ANDIMIZ'ın yükselen sesini zevkle dinleriz. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  7. Merhabalar Tülay Gürdal, Hoş Geldiniz.
    Blog sayfama yapmış olduğunuz ziyarete ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
    İnşAllah sayın öğretmenim, inşAllah!..
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

*YORUMLARINIZ HEMEN YAYINLANIR*