Olgun Bir Müslüman

Hatırlarsanız, blog sayfalarımın birinde kaleme alacağımız yazıların konusu ile ilgili konuların kaynağı ve konu mu bizi seçer, biz mi konuyu seçeriz diye bir yazı paylaşmıştım. İşte şimdi konunun beni seçtiği bir yazıyı sizlerle paylaşmak üzere karşınızdayım.  


Gel, genel gel! Ne olursan gel!

İster kafir, ister Mecusi,

İster puta tapan ol genel gel!

Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel!

                                                Hz. Mevlana 


Kimileri bu veciz sözleri farklı yorumlamakta ve Mevlana'yı hümanist, dinler arasında fark gözetmeyen, dost düşman ayırt etmeyen, İslam'ın esaslarıyla bağdaşmayan görüşleri olan birisi gibi değerlendirmektedirler. 

Mevlana'nın bu sözünde esasen hak, hakikat ve hidayete çağrı ağır basmaktadır. Sevgi ve hoşgörü kokan bu mısralara geniş açıdan bakıp menfi bir yön bulmamak gerek.

Olgun bir Müslüman'ın her zaman sevgi ve hoşgörü duygusu ağır basar. Sevgi ve hoşgörü duygusu olmayan biri ne insandır, ne de Müslümandır!

Ölü Götü Ballı Olur


Büyüklerimiz yaşam boyu elde ettikleri tecrübelerini güzel sözlerle taçlandırmışlardır. Birazcık müstehcen kelimelerle söylenmiş olsa da söylenen bu atasözüne sansür uygulamayarak olduğu gibi hem yazıma başlık olarak koydum, hem de yazımın içeriğinde yerine göre kullandım. 

Söz konusu atasözü, iki cümle halinde ve iki ayrı varlıktan bahsederek günümüz gerçeğini ortaya çıkarmak için atalarımız tarafından söylenmiş bir atasözüdür. Bu atasözünün ülkemizin her tarafında söylenen ve bilinen bir atasözü olup olmadığı konusunda bir araştırma yapmadım. Ancak, bu atasözünün ülkemizin her yöresinde bilinen ve söylenen bir atasözü olduğu konusunda hiç şüphem yoktur. Bu atasözü benim yaşadığım çevremde büyükler tarafından yeri geldiğin de taşı gediğine koymak için söylenegelen taş gibi bir atasözüdür. 

Bahsi geçen atasözünde biri hayvan, diğeri insan olan iki varlığın da ölümleri nedeniyle; nalsız ölen bir eşeğin nallı olduğu, ölen bir insanın da götünün ballı olduğu işaret edilerek kıymete bindirilir. 

Sağlığında iken itibar edilmeyen, yardım edilmeyen, beğenilmeyen, hor görülen bir aile bireyinin ölmekle birlikte kıymete bindiği ve aile efradı arasında methiyeler dizilmesi nedeniyle; sağlığında iken boklu olan götü, ölünce ballı olmuştur. Neden? Artık o kişi öldüğü için ne bakıma, ne de bakılmaya muhtaçlığı kalmamakla birlikte ona bakmakla yükümlü olan kişiler de bu sorumluluktan ve yükten kurtulmuşlardır.   

Engelli ve bakıma muhtaç bir annenin bakımını, o kadar kız ve erkek çocuklarının arasından sadece bir kız çocuğu üstlenmiş ve ölene kadar da o kız çocuğu annesine bakmıştır. Diğer çocukları tarafından bakımı, sağlığı ve geçimiyle hiç ilgilenilmeyen anne, dün vefat ettiği için kıymete bindi ve hayatta iken diğer çocuklarınca hiç selam bile verilmeyen yatalak annenin sürekli altı temizlenen boklu götü, diğer çocuklarınca da sahiplenme yarışması esnasında götü ballı olmuştur. 

Aynı zamanda bu atasözü, hayatında insanlara çok faydası dokunmamış ve başkaları tarafından önem verilmemiş birine, öldükten sonra çok mühim biriymiş gibi üstüne düşülüp, adına methiyeler dizmeyi niteleyen bir durumu vurgulamak için de söylenir.

Konumuz Konu


Merhabalar.

Her bloggere blog yazarken konularınızı nereden ve hangi alanlardan seçersiniz? Diye bir soru ilettikten sonra bir blogger olarak ben de bu soruya şöyle bir yanıt vermek istiyorum. Yaşamın her kesiminden. Yaşantılarımız, anılarımız, düşlerimiz, gözlemlerimiz, okuduklarımız... Bizler için birer konu alanıdır. Bu kaynaklardan seçtiğimiz bir konuyu işlerken, aynı zamanda değişik kaynakların da verileriyle bezeriz.

Gelelim ikinci sorumuza. Konu mu bizi seçer, biz mi konuyu seçeriz? Özellikle öğrencilik yıllarımızda okul içi yazma çalışmalarında, konuları biz seçmeyiz. Genel bir deyişle konular bizi seçer. Bazen de konumuzu bize içinde bulunduğumuz durumlar seçtirir. Bu soruya siz nasıl bir cevap verirsiniz bilmem ama; bazen konu bizi, bazen de biz konuyu seçeriz. 

Konunun seçilmesi, yazarlar için de söz konusudur. Hepimizin bildiği gibi yazar, birçok olaylara toplum adına tanık olan insandır. Bu tanık olma görevini ona, kimi durumlarda konunun yapısı ve niteliği yükler. İster istemez yazar, o konuyu seçme zorunluluğunu duyar.

Çoğunlukla konuyu seçmekte özgür değiliz ama, onu dilediğimiz biçimde sınırlar ve yorumlayabiliriz. Konuyu sınırlama, yazmada başarıyı sağlayan temel unsurdur. Konu sınırlandırılamazsa, ortaya koymayı amaçladığımız düşünceler görünürlük kazanmaz ve söyleyeceklerimiz genellemeler olmaktan öteye gitmez. Ayrıca yazımızda güçlü bir bütünlük sağlanmaz, bölük pörçük olur. 

İyi bir konu, her şeyden önce kendimiz ve okuyucumuz için çok ilginç olmalıdır. İlgi duymadığımız ve kendimizi veremediğimiz bir konuda yaratıcı olamayız. Yazarın yaratma gücünü, yöneldiği ilgi alanları da etkiler. Bu niteliği yanında iyi bir konu, açık olmalı, zorlanmadan işlenip geliştirilebilmelidir. Buna konunun inandırıcı olma niteliğini de katmalıyız. Ele aldığımız konunun doğruluğuna kendimiz inanmalıyız ki, başkalarını da inandırabilelim. İyi bir yazar olmada konu için sayılanların etkisi büyüktür; bu nitelikler, hem iyi yazmanın hem de iyi bir yazarın nitelikleridir. 

Her yazıda bir amaç vardır. Bu, bizi yazmaya iten, okuyucumuza vermek ya da iletmek istediğimiz temel düşüncedir. Gerçekte konu, bu düşüncenin aktarılmasında bir araç görevindedir. Amacımızı belirleyen cümleye de ana fikir cümlesi denir. Söyleyeceklerimize genellikle bu cümle yön verir. Ana fikir cümlesinin yazıda belli bir yeri yoktur. Yazının başında, ortasında ya da sonunda verilebileceği gibi, tümüne sindirilmiş de olabilir. Sizin anlayacağınız ana fikir cümlesi, yazarın tutumuna bağlı olarak yazı içinde yerini alır. 

Selam ve saygılarımla.