"Gönül Çalab’ın tahtı,
Çalap gönüle baktı, 
İki cihan bedbahtı, 
Kim gönül yıkar ise." 

Çalap, Tanrı demektir. Tanrı’nın tahtı, insanın gönlüdür. İnsan gönlü yıkmak sembolik olarak Tanrı’nın tahtını yıkmak anlamına gelir, Kabe’yi yıkmaktan daha kötü bir davranıştır. Gönül yıkan iki alemde de hüsran olur.

Yunus Emre’nin şiirlerinden bir kez daha anlaşılıyor ki “gönül” kavramı son derece önemlidir. Çünkü, Gönül, Hakk’ın tecelli ettiği yerdir. Gönül kıranın bu dünyada da öbür dünyada da yeri yoktur. Makbul kabul edilebilecek hangi iyi işi yaparsanız yapın; eğer gönül kırdıysanız, hiçbir kıymeti yoktur. Yunus Emre, gönlü her şeyden üstün tutar. Cenab-ı Hakk orada tecelli ettiği için gönül yıkmanın çok büyük günah olduğunu söyler. Gönül yapmak ne kadar takdire şayan görülmüş ise, bir gönlü incitmek de o derece günah addedilmiştir.

Lügatler gönlü şöyle tarif ederler: "Gönül, yürekte olduğu varsayılan nitelik, sevgi, istek, anış, düşünüş gibi duygu kaynağı, kişinin iç dünyası. Arzu, istek, sine" Farsça dil, derun; Arapça kalb, hatır ve Türkçe yürek kelimeleriyle de karşılanan gönül; Türk edebiyatının divan, halk ve dini-tasavvufi mahsullerinin en önemli ve en çok işlenen konularından biridir. İmanın ve küfrün merkezi kalptir. Kalp iman nuru ile dolduğunda gönül, inkara ve küfre yöneldiğinde ise nefistir.

Arapça kökenli bir sözcük olan tecelli ise, ''cela'' kökünden türetilmiştir. Cela görüntü, tecelli ise görünmek ve belirmek anlamına gelir. Herkesten gizlenmiş bir şeyin açığa çıkması ve belirmesi demektir. Mecazi anlamda kader manasına da gelen tecelli; tasavvufta ise farklı bir manaya gelir. Başta Niyazi Mısri ve Yahya Efendi olmak üzere birçok divan şairi, Allah'ın sıfatlarının dünyada zuhur etmesini tecelli olarak adlandırmıştır. 

Bu bağlamda demem o ki; gönül yıkmayalım, kırmayalım, incitmeyelim; devamlı gönül yapalım, gönül alalım. Birinin gönlünü yıktığımız, kırdığımız, incittiğimiz zaman, Tanrıyı incitmiş ve kırmış gibi oluruz. Cenab-ı Hakk cümlemizi, gönül yıkanlardan değil, gönül yapanlardan eylesin inşAllah.