Gelmeyin


henüz daha doğmamış çocuklara,
bir nasihatim var benim.
gelmeyin bu yalan ve arsız dünyaya.
aldanmayın bu sahte oyun ve oynaşa.
zaman öyle çabuk geçiyor ki;
siz kendinizi yetiştiremeden, 
bir de bakmışsınız ki,
hayat sizi yetiştirmiş,
kaçınılmaz o son noktaya...
gelmeyin bu yalan ve namert dünyaya.
ne rüyalarında bir hakikat var; 
ne de gerçek hayatında.
gelmeyin bu yalan ve kahpe dünyaya.
günümü gün ederim sanmayın,
hiçbir şey göründüğü gibi değil;
nasıl bir oyunun seni beklediğini,
dünyanın sana ne hazırladığını bilmeden,
düşmeyin bu sahte dünyanın tuzağına.
gelmeyin derim ben, bu yalan dünyaya,
bekleyin, sabredin biraz daha... 
belki de beklediğimiz o son yakındır;
siz hiç eziyet çekip harcanmayın boşuna.
pişmanlıklar ve acılardan ibaret olan, 
gelmeyin bu yalan ve haset dünyaya.
gelmeyin kötülüklerine çark olmaya. 
gelmeyin, gelmeyin pişman olmaya...

Recep Altun, 28 Kasım 2023,Sincan/Ankara

Rantsal Dönüşüm Yasası

Bir mülkiyet hakkımıza el atmadıkları kalmıştı, en nihayetinde mülkiyet hakkımıza da el attılar. Çıkardıkları rant yasalarını çok masumane gerekçelerle kamu oyuna anlatıyorlar. Ama rant yasalarının içinde durduk yerde vatandaşı rahatsız edip uykularını kaçıracak hususların olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla vatandaş bu yasalarla mağdur edilecek. Geçmişte yapılan uygulamalarda bunun çok açık seçik örnekleri var.

Gelelim vatandaşı mağdur edecek yeni Kentsel Dönüşüm Yasa'sına göz atmaya:

Kentsel dönüşümde vatandaşı mağdur etmeden yeni bir yaşam alanı kurmak ve dönüşüm süresince vatandaşların barınmasını sağlamak yerine hükümet 21 maddede polisin müdahalesine izin vermiş, eve çilingirle girme hakkı tanımış, masrafların maliklerden alınmasını düşünmüş, rezerv alanı keyfi bir rant gözüyle seçme hakkı vermiş ama tırnak ucu kadar vatandaşını düşünmemiş!

Bu dağınık sistem, iktidarın vatandaşı umursamadığı ve sadece kendi çıkarlarını düşündüğü anlamını taşıyor. Devlet, kendi yetersizliklerini vatandaşın cebinden doldurarak, aslında kentsel dönüşüm adı altında bir soygun düzenine dönüşüyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın lisanslandırdığı kamu kurumları ve üniversiteler, sermayesinin yüzde 40'ını kamuya ait olan şirketlerle birlikte riskli yapı tespitini yapıyor. Ancak, tespit edilen riskin faturası sadece mülk sahiplerine kesiliyor. Yani devlet, görevi sadece lisans vermekmiş gibi davranıp, mülk sahiplerini kendi riskleri ile baş başa bırakıyor.

Vatandaşlar ise risk denetimi adı altında attıkları ilk adımda  50-100 bin TL’lik masrafla karşılaşıyor. Devletin kendi denetim sürecinden doğan maliyet, vatandaşın sırtına yükleniyor. Adeta devlet, "Kendi evini güvenli yapmak istiyorsan cebinden öde" diyor.
 
İktidar, halkın çıkarlarını hiçe sayarak kendi çürük politikalarını dayatıyor ve vatandaşı kendi kaderine terk ediyor. Bütün bunların sonunda ne mi oluyor? 10 ay önce yaşadığımız ihmal vahşeti, ‘kader’ oluyor…

Türkiye’yi depreme hazırlamak için kentsel dönüşüm yasası hazırladığını iddia eden AKP iktidarının önerisinden “mülke el koyma” planının ortaya çıktığını görmemek için kör olmak lazım.

AKP iktidarının Meclis’e sunduğu Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi tartışma yarattı. Teklifin en tartışmalı maddesi ise “rezerv yapı alanı” ile ilgili düzenleme oldu. Meclis’e sunulan kentsel dönüşüm yasa teklifiyle üzerinde yapı bulunan alanlar, özel mülkiyetler, parklar ve askeri alanlar da rezerv alanı ilan edilebilecek.

Devletimizi elimizden alıp tarikat ve cemaatlere paylaştırdılar. Bankalarımızı, limanlarımızı, fabrikalarımızı daha nice kurum ve kuruluşlarımızı özelleştirme adı altında sattılar. 13 milyon sığınmacıyı ülkemize doldurup ortak getirdiler. Ve şimdi kentsel dönüşüm için REZERV ALAN yasası ile oturduğumuz evlere göz diktiler.

Her şey bununla da bitmiyor. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da yer alan “rezerv yapı alanı” tanımı da değiştirildi. Yasayla birlikte yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı.

Bu da şu demek oluyor, zamanında ev sahibi olabilmiş insanların artık kent içinde yaşama şansı olmayacak. Ciddi bir mülksüzleştirme hamlesi yapılacak. Bütün kıymetli alanların ve kent içinde potansiyel olarak yüksek değere sahip olan yerler artık rezerv alanı olarak ilan edilebilecek. İnsanlar başka yerlere gönderilecek ve yeniden borçlandırılacak. Borcunu ödemeyenlerin mülkleri de hazineye geçecek. Kentsel dönüşüm kılıfına bürünmüş "rantsal" dönüşüm ile, sizin çıkarıldığınız bölgeye lüks binalar yapılacak. Belki bu kez yandaşlara dahi peşkeş çekilmeden, direkt olarak Körfez ülkelerinin vatandaşlarına göz kırpılacak! Tam anlamıyla mülksüzleştirme süreci başlayacak.
 
Mülkiyetin etkin bir şekilde korunmasının tek güvencesi devlet ve devlet müdahaleciliği değildir. Mülkiyetimizi koruyacak olan kurallar ve kurumlardır; hukuk devletidir. 

Asla unutulmamalıdır ki, devletçilik ve devlet müdahaleciliği başta vergi olmak üzere sahip olduklarımızı yasal yollardan gasp etme aracına dönüşebilir. “Sınırsız vergileme yasal hırsızlıktır” sözünün manası budur; yani devlet keyfi, haksız ve ağır vergiler yoluyla sahip olduklarımızın bir kısmına ya da tamamına el koyabilir.

Bu bakımdan sınırsız devlet, insan hak ve özgürlükleri için en büyük tehlikedir. Güç ve yetkileri kontrol edilemeyecek derecede büyümüş bir devlet, mülkiyet hakkını kolayca ihlal ve istismar edebilir. Bu devlet, mülkiyet hakkının koruyucusu olamaz; tam aksine mülkiyet hakkı için bir tehdit ve tehlikedir.

Ey Türk Gençliği!


"...iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.  ..."
                                                                                                                                                                                                   Mustafa Kemal Atatürk


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yılı kutlamalarındaki konuşması nedeniyle kendisine açılan soruşturma hakkında: “Mustafa Kemal Atatürk ve Nutuk soruşturulma noktasına gelmiş vaziyette. Bu Cumhuriyet’in yüzüncü yılında asla kabul edilemez” demiştir. Tunç Soyer'i İzmir'in kurtuluşunda yaptığı konuşması nedeniyle destekliyoruz, hakkında açılan bu soruşturmayı da haksız ve mesnetsiz bulduğumuz için kınıyoruz.

Ülke Elden Gidiyor...


Ey kafasını kuma gömen,
Sağır mısın, kör müsün?  
Çanlar senin için çalıyor;
Hala duymuyor musun?          
           
Kaldır kafanı kumdan
Etrafına şöyle bir bak; 
Ne oluyor, ne bitiyor?
Ülke elden gidiyor...

Daha neyi bekliyorsun?
Açlıktan ölmeni mi?
Niçin hala susuyorsun?
Çektiklerin yetmedi mi?

Sana gelmez kara para,
Helal para, ak akçedir... 
Ak akçe kara gün içinse;
Para, kirli işlerde karadır... 

             Recep Altun.  Ankara, 19 Kasım 2023

Bir Aşk Daha...


                                                                 -Mazide Kalan Aşklara İthafen-

gerçekten güzel miydi o günler?

yoksa mazide kaldıkları için miydi?

geçmişi harcayan neydi sahi?

birbirine değmeyen ellerimiz miydi?


denemek istemiştim aşk nedir diye,

aşk, korkak yüreklerin işi değilmiş!

nereden bilebilirdim, böyle olacağını,

bilseydim merak eder miydim hiç;

aşkın  bana göre olmayacağını...


Pahalıya mal olmadan öğrendim şükür.

ama yaralı ve kırık bir kalp kaldı geride.

unutur sanmıştım, ama unutmadı, feride.

bir aşk daha boynu bükük kaldı  şiirlerde...

                                                             Recep Altun,Ankara,12.11.2023

Minnetle Anıyoruz

Vatanımızın Kurtarıcısı, Cumhuriyet'imizin Kurucusu, Bağımsızlığımızın Mimarı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk;

Onun naçiz bedenidir bizden ayrılan, onun yaptıklarıdır bizimle beraber kalan. Aramızdan ayrılışının 85. yıl dönümü münasebetiyle sevgili Atamızı rahmetle, minnetle, saygıyla, sevgiyle ve özlemle anıyoruz. Ruhu şad olsun.