Merhabalar.

Ben, burada hiç iyi bir şeyler paylaşamayacak mıyım? Elimizi nereye uzatsak kuruyup geliyor. Şu anda bir yandan eşimin tedavisi ile uğraşırken, diğer yandan da kendi sıkıntılarımla uğraşıyorum. Çok şükür, bunlardan da  şikayetçi falan değilim. Çünkü bunlar bizim hayatımızın gerçekleri... Ne gerekiyorsa boynumuz kıldan ince; uğraşacağız, didineceğiz ve yılmadan mücadele edeceğiz, hem de sabırla...

Yeterince istersek ya da çok çalışırsak istediğimiz her şeyi elde edebileceğimiz düşüncesini ele alarak bu konuyu biraz irdelemek istiyorum. Hayat inişlerle ve çıkışlarla dolu. İnsan yaşamı boyunca ne yaparsa yapsın hayattan istediği neticeyi alamayabiliyor. Bu da insanı farklı düşünce ve duygulara sürükleyebiliyor. İnsan,  kendini şanssız, kısmetsiz yahut bahtsız olarak nitelendirebiliyor. 

Savaş, kıtlık, yokluk, fakirlik içinde yaşayanlar refah bir hayatı yeterince istemedikleri ya da yeterince çalışmadıkları için mi bu durumdalar? Çalışmak, çabalamak bu dünyadaki ödevimiz, ancak neticesinde bize neyin ne kadar nasip olacağı bizim kontrolümüzde değil.

Hepimiz zaman zaman kendimizi şanssız, bahtsız, haksızlığa uğramış hissederiz ve bundan yakınıp dururuz. Başkalarının ise ne kadar şanslı olduğunu, hak etmediği halde ne güzel imkanlara sahip olduğunu düşünüp hayıflanır ve akabinde öfkeleniriz. 

Dikkat etiyseniz son paragrafta bir kıyas söz konusudur. Kıyas, insanoğlu için vazgeçilmez tutumlardan biridir. Kişi kendini görebilmek için aynalara muhtaçtır. Öteki dediğimiz herkes bizim için bir aynadır. Ötekinde olan, beğendiğimiz ve beğenmediğimiz her şey bizde olanların yansımasıdır. Aynadan yansımayan, görünmeyen şeyler ise bizde olmayanlardır. 

Kendimizi ötekinde yani bir aynada arıyor olmamızda bir sorun yok; sorun, kıyasladığımız kişi karşısında kendimizi değersiz hissedip üzülme, öfkelenme ve nihayetinde o kişiden nefret etme haline vardırmamaktır.

Selam ve saygılarımla.