31 Aralık 2021 Cuma

 

Merhabalar.

Bugün, 2021 yılının son günü; bir başka deyişle 31 Aralık 2021 Cuma. Hava açık,  güneşli, sıcak ve çok güzel bir gündü. 2021 yılının bana en güzel son hediyesi, işte bu güzel gün oldu. Güzelliğiyle bana güzel bir hediye olan bugün; kim bilir, kimlerin çok kötü bir günü olmuştur. Yaşadığımız her gün kimilerimize çok güzel bir gün olduğu kadar, kimilerimize de çok kötü bir gün olabiliyor.  

65 yaş üstü serbest kartımla tüm otobüs, banliyö ve metro tren hatlarında yolculuk yapabiliyorum. Trenlerin içini de fotoğraflamak istiyorum ancak, trenlerin içinde yolcular olduğu için, insan çekiniyor ve fotoğraf çekemiyor. Aslında yasak herhalde. Çünkü, metro tren hattının bir istasyonunda tren beklerken fotoğraf çekmek istediğim de "fotoğraf çekemezsiniz" diye güvenlikler beni uyarmışlardı. 

Ankara Yenişehir istasyonundan trene biniyorum ve Sincan merkezdeki tren istasyonunda iniyorum. Sincan merkezden de tekrar 509 ve 516 nolu otobüslere binerek evime gidebiliyorum. Daha önce Keçiörenli iken, artık ben bir Sincanlı oldum. İşte 2021 yılının bana en kötü hediyesi de bu oldu. Keçiören'de iken, Sincan'a gelmek bir terfi değildir, bir ayrıcalık hiç değildir; adeta bir sürgündür. Bunu ancak yaşayan bilir. Bir başka deyişle "damdan düşen bilir" Allah hiçbir kulunu damdan düşürmesin, çünkü damdan düşmeyi her zaman öyle hafif kırıklarla savuşturamazsınız, hayati tehlikesi de vardır... 

Selam ve saygılarımla.

Yaşamaya Değer

Merhabalar.

Her ne kadar derin sorgulama çoğu kez insanı anlamsızlığa götürüyor olsa da, benim kafamda hep böyle derin sorgulamalar oluşmaya devam ediyor. İşte yine öyle sorulardan birini sizlerle paylaşmak ihtiyacını duydum. 

Hayat ve hayatınız; bir anlamı olduğu için mi, yoksa bir anlamı olmadığı için mi yaşamaya değerdir?..

Selam ve saygılarımla.

Yine Bir Şeyler Oluyor


Merhabalar.

Blogger her gün yeni bir sürpriz yapıyor. Şimdi de yorumlara kafayı taktı. Birkaç arkadaşıımızın yazılarına yorum yaptım. Yorum ayarlarında ki "Okuyucu yorumu captcha testi" "Yorum yapan okuyuculara kelime doğrulaması gösterin" testiyle karşılaştım. En son Deep'in son paylaşımına  yazdığım yorumu yayınla komutuyla gönderdiğim de, yorumla ilgili ne işlemin yapıldığını hiç anlamış değilim. Yayınla komutu sonrası hızlı bir şekilde yorum penceresinin boşaldığını gördüm, ancak  akabinde hiçbir şekilde bir bildiri mesajı bana geri dönmedi. 

Biraz garip olacak ama, hemen aklıma Blogger'in yine bir şeyler karıştırdığını düşündüm ve bu yazıyı hazırlayarak sizlerle paylaşmak istedim. Bu konuda acele mi ettim, yoksa doğru mu yaptım bilemiyorum. Artık bunu zaman gösterecek. 

Selam ve saygılarımla.

NOT: Değerli Blogdaşlarımızdan gelen yorumlara göre herhangi bir sorunun vuku bulunmadığı anlaşılmıştır. Gereksiz yere sizleri telaşlandırdığım için özür dilerim. 

Hanya'yı Konya'yı Görmek

Merhabalar. 

Çok değerli ve saygın bir blogdaşımız olan Bücürükveben rumuzlu arkadaşımızın bir paylaşımına yorum yazarken "Hanya'yı Konya'yı görmek" deyimini kullandıktan sonra bu deyimin aslı astarı nedir diye merak ettim ve internette yaptığım araştırma neticesinde aşağıdaki bilgilere ulaştım ve benim gibi merak edenlerin de olabileceğini düşünerek bu deyimin mahiyetini burada sizlerle paylaşmak istedim.

Hanya’yı Konya’yı görmek deyiminin anlamı ve sözün doğrusu nedir? Hanya nerededir? Deyimde geçen Konya sözünün doğrusu nedir? Hanya’yı Konya’yı görmek deyimi neden kullanılır? Bu sorulardan sonra başladım araştırmaya.

Günümüz dünyasında “Hanya’yı Konya’yı görmek” deyiminin anlamından başlayalım... Türk Dil Kurumu’na göre: "Bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, görmek, anlamak ve akıllanmaktır." Anlam böyle ama deyimdeki mekanlar nerede dersiniz? Konya’ya bağlı olarak Hanya’yı da ülkemiz sınırları içerisinde bir yer olarak düşünüyoruz çoğunlukla. Ancak işin aslı öyle değilmiş! Gelin hep birlikte Hanya’yı Konya’yı görelim, doğrusunu öğrenelim. 

Hanya nerede? Hanya, Ege Denizi’nin en büyük adası olan Girit’te. Birçok medeniyetin üs olarak gördüğü tarihi bir adreste. Osmanlılar Girit adasını fethederken, batı yönünden “Hanya” tarafından Girit’e giriyorlar. Bu bölge içinde ilk karşılarına çıkan yerin ismi ise ‘gönye-köşe’ anlamına gelen Gonya, Hanya’ya 15-20 dakika uzaklıkta ve Gonya’dan geçmeden Hanya’ya ulaşmak mümkün değil. Yani sözün doğrusu Hanya'yı Gonya'yı görmek... Ama, nasıl oluyorsa Gonya, günümüzde Konya olarak kullanılır hale geliyor... Sözle ilgili yorumlara bakarsak; Batı kesiminden Hanya’ya varmak için önce Gonya’nın görülmesi gerektiği şeklindeki gerçek anlam. Bir diğer görüş; güç merkezi haline gelen ve birçok savaş gören Girit'te katliamlar arasında kaybolup gitme, gününü görme anlamında kullanılması... Son olarak da Osmanlı egemenliğinde olan adaya o dönemde insan göndermenin “sürgün” anlamı taşıması.

Ülkemizin içinde bulunduğu durumun vehametini görmek ve anlamak için illa Hanya'yı Gonya'yı görmek mi gerekiyor? Görünen köy kılavuz istemez, diyen ve bizlere bıraktığı emanetlerine sahip çıkamadığımız ecdadımın ellerinden öpüyor ve onları rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum. 

Tema ve Gadgetler

Merhabalar.

ARTIK SAYFANIZA XML KODLARI İLE TEMA YÜKLEYEBİLİYORSUNUZ!

SORUN KALKTI!..

Paylaşıma Ara Veriyorum

Merhabalar.

Bazı özel nedenlerimden dolayı bir müddet paylaşıma ara vermem gerekiyor. En kısa zamanda tekrar paylaşımlarda beraber olmak dileğimle birlikte hoşça kalın.

Selam ve saygılarımla. 

Buranın Nesini Seviyorsunuz?




Merhabalar.

Vizontele filmini seyretmeyenimiz yoktur. Bu filmde izleyicisine çok güzel mesajlar verilmektedir. Benim en çok ilgimi çeken mesajlarından birini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Beldelerine devlet tarafından gönderilen televizyon vericisini karşılamak üzere toplanan ahaliye bir konuşma yapan belediye başkanı konuşmasında, beldelerine gelen yabancıların belediye başkanına "Siz burada nasıl yaşıyorsunuz?.. Buranın nesini seviyorsunuz?.." diye sorarlarmış. Belediye başkanı da bu soruya karşılık konuşmasına şöyle devam ediyor: 

"...İnsan memleketini niye sever?  Başka çaresi yoktur da ondan... Biz biliriz ki, bir yerde mutlu ve mesut olmanın ilk şartı, orayı sevmektir! Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir. Amma dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir...

Belediye başkanının verdiği mesaj gerçekten anlamlıdır. Her şeyin başı sevgidir. Sevginin olduğu her yerde, işte o özlemini duyduğumuz huzur vardır. 

Selam ve saygılarımla.

Gerisini Artık Siz Düşünün

Merhabalar.

Ben ta küçüklüğümden beri hep Hürriyet gazetesi alırdım ve bu gazeteyi okurdum. Bu gazetenin yazarlarından Yılmaz Özdil, iktidarı çok eleştirdiği için Hürriyet gazetesi köşe yazarlığından ayrılmak zorunda kalmıştı. Gazetenin diğer köşe yazarları da iktidarın eğrilerini, doğrularını eleştirirlerdi. Ancak sonradan ne oldu da, Hürriyet gazetesinin de diğer gazeteler gibi iktidarın kalemi olduğu konusunda sizlerle paylaşabileceğim bir malumatım yoktur. 

Seyredecek nasıl tarafsız bir televizyon kanalı kalmadıysa, okunacak tarafsız gazete de kalmadı diyebilirim. Çünkü öyle bir iktidarın yönetimindeyiz ki; televizyon kanalları ve gazeteler gibi, vatandaşlar da bir tarafta olmak zorunda kaldılar. Şu anda her şeyin ve herkesin bir tarafı var. Yani toplumu her şeyiyle böldüler, ayrıştırdılar ve taraf olmaya zorladılar.

Eskiden de bu ülkenin vatandaşları kendi aralarında tartışıp münakaşa ederlerdi, ama kimse kimseye sopayla, bıçakla, silahla saldırmazdı. Bir kaç münferit olayın dışında ölümle sonuçlanan tartışmalar olmuyordu. İnsanların psikolojileri bozuldu. Şu anda her tartışma ve münakaşanın sonunda kan dökülüyor. 

Ben burada en çok, tarafsız ve ilkeli yayın yapması gereken televizyon kanalları ile gazeteleri kınıyorum ama; iktidara zehir zemberek muhalefetlik yapan MHP gibi bir parti bile tüm değerlerini hiçe sayıp, iktidar partisinin her yanlış ve doğru olmayan uygulamasının ve kararının içinde olmak suretiyle tarafgirliğin en alasını yaptıktan sonra, diğer tarafgirlere ne diyebiliriz ki?..

İktidar, bir kuru inat uğruna ülkenin ekonomisini çökertmiştir. Millet geçim derdine düşmüştür. Şimdi de kendilerini, düştükleri bu bataklıktan çekip çıkaracak dünya devletleri arasından ekonomik rol model arayışına girmek suretiyle, kendilerine halkı sefalet içinde yaşayan; dinsiz, imansız ve komünizmle yönetilen Çin'i rol model seçmişlerdir. Türkiye'nin de Çin gibi malı ucuza üretip, bunu Avrupa'ya satmak suretiyle bu üretimden dolar girdisi sağlanarak, eğer vatandaş dayanabilirse, ülkeyi 6 ay içinde  refaha çıkarmayı planlamışlar.

Eski maliye bakanı Lütfi Elvan, alınan bazı kararları, yapılan bazı uygulamaları doğru bulmadığı için görevden affını talep etmiş. Şimdi de bir önceki bakanın doğru bulmadığı uygulamaların başına bu uygulamaları yerine getirecek bir başka davul taşıyıcısı olan Nebati'yi ekonominin başına getirdiler. Cenab-ı Hakk, hakkımızda hayırlısını versin ve Yüce Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun. Ben bu kadar söyler, bu kadar derim. Gerisini de artık siz düşünün...

Selam ve saygılarımla.