Unutmadık

21. yüzyılda Azerbaycan topraklarında Müslüman Türkler, tarihin görebileceği en büyük vahşetlerden birini yaşamıştır. Karabağ ve Hocalı Soykırımı olarak kayıtlara geçen olay, yakın tarihimizin en büyük insanlık trajedilerinden biridir.

Karabağ Savaşı'nın devam ettiği tarihlerde 26 Şubat günü erken saatlerde Ermeni güçleri, 366. Alay'ın da desteği ile giriş ve çıkışı kapattıkları Hocalı kasabasına doğru harekete geçtiler. Kasabada büyük bir vahşet yaşandı. Resmi kaynaklara göre ilk etapta 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı olmak üzere toplam 613 kasaba sakini öldürüldü ve 487 kişi ağır yaralandı.1275 rehin alındı ve 150 kişinin ise akıbeti belli olmadı. Birçok kadın ve genç kıza tecavüz edildi. Savaş sonrası cesetler üzerinde yapılan adli tıp incelemelerine göre cesetlerin birçoğunun yakıldığı, başlarının kesildiği ve gözlerinin oyulduğu belirlendi. 

Bu vahşete hamile kadın ve çocukların da maruz bırakıldığı tespit edildi. Soykırımdan önce iki bin 605 ailenin yaşadığı ve toplam nüfusu 11.356 kişi olan Hocalı kasabası, yüzlerce insanını soykırıma kurban verdi. Şehir boşaldı, yağmalandı ve tamamen yok edildi. Yakın zamanda Dağlık Karabağ ve Hocalı kasabası işgalden kurtarıldı.

Şu anda Ukrayna'ya mesnetsiz bir şekilde saldıran ve Ukrayna'yı işgal eden Rusya, geçmişte Ermenileri her zaman silahlandırıp, organize edip Osmanlıya karşı ayaklandırmıştır.

Kırım Sürgünü (3)

KIRIM TATARLARININ GÖÇ ETTİRİLMESİ (3)

1854-1856 Kırım harbi, Tatar problemini patlamaya hazır hale getirdi. Rus hükümeti muhtemelen isabetli bir öngörüyle, Tatarların Ruslar yerine Osmanlılar ve onların müttefiki olan İngilizler ile Fransızların tarafını tutacaklarını düşünmüştü. Ruslar olası bir ayaklanmayı önlemek için, Tatarların üzerine silahlı askerler gönderdiler. Kazaklar ve diğer askerler, Tatar köylerine baskın verdiler ve etrafı yakıp yıkmakla tehdit ettiler.(17) Birçok Tatar öldürüldü veya kaçmaya zorlandı.(18) Bilinmeyen sayılarda insan, Rusya'nın içlerine sürüldü.(19) Olayları gören bir Rus generali şu yorumda bulunmuştu:

Savaşın başından sonuna kadar kazaklar Kırım köylerinde kol gezdiler, devamlı Kırımlıları düşmanla iş birliği yapmakla suçlayıp hapse attılar, sonradan da rüşvet alarak serbest bıraktılar; diğerleri de ya öldürüldü veya yurdundan kaçmaya zorlandılar.(20)

Aslında Kırım Savaşı süresince, Kırım Tatarlarının müttefiklere yardımı en düşük sevideydi. tatarlar tamamen silahtan arındırılmış, etkili bir ayaklanma tertiplemek ümidi olmayan insanlardı.(21) Bütün bunlara rağmen, savaşın bitiminde Rus Hükümeti tatarların istenmeyen millet olduğunu açıkça beyan etti. Çar Aleksander 1856'da, Tatarların göç ettirilmesini emretti. O yıllarda Tatarlara uygulanan baskının bu günkü karşılığına "psikolojik harekat" denilebilir; örneğin, Hristiyanlığı yaymak amacıyla örgütler kurulması, toplulukların kitle halinde Rusya'nın kuzeyine göç ettirileceği planları yapıldığı şeklindeki dedikoduların yayılması, eğitim ile yönetim dilinin Rusçalaştırılması ve benzer yöntemler uygulandı. Daha somut olarak, Tatarların topraklarına yeni vergiler konmuş, daha çok toprakları ele geçirilmiş ve daha çok tatar yurtlarından göç etmeye zorlanmıştı.(22)

Kırım Tatarlarına en çok kaygı veren işaret, on binlerce Nogay Tatarının kendi topraklarından sürülerek, Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmaya mecbur bırakıldığında, Kırım'ın kuzeyi ve batısından gelip limanlara doğru yola çıkarken Kırım'ı baştan başa geçmeleri oldu. Nogaylara iki seçenek tanınmıştı; ya Rusya'nın başka bölgelerinde bulunan kendi topraklarından daha değersiz arazilere gidip yerleşecekler, ya da Osmanlı İmparatorluğu'na sığınacaklardı. Kendilerini Nogaylara kardeş hisseden Kırım'daki Tatarlar, sadece sıranın yakında kendilerine geleceğini düşünebilirlerdi.(23) (Devam Edecek)

___________________________________________

Kaynak: Justin McCarthy, "Ölüm ve Sürgün"

(17) Pinson, "Russion Policy", s. 42-43

(18) Fisher, "Emigration Of Muslims".

(19) Pinson, "Russion Policy", s. 43-44

(20) Fisher, "Emigration Of Muslims".

(21) General Totleben "Tatarların bu savaşta, Rus kayıplarına bir etkisi olmadığı" sözleriyle, Tatarların duygularının ve davranışlarının Ruslar üzerinde hiçbir etkisi olmadığını kendisi vurgulamıştı. (Pinson, "Russian Policy", s. 43).

(22)Atroctiees Russes. Documents soumis a la Conference de Constantinople (Rus Vahşeti-Konstantinopol Konferansında Sunulan Belgeler.), İstanbul, 1877, özellikle bkz:s. 3,4 ve 36. Seidahmet, La Crimee, s. 39-43.

(23) Bu, Nogay göçlerinin Kırım Müslümanları için "bardağı taşıran sondamla" olduğunu hisseden Pinson'un çok değerli bir sezgisidir. (Pinson, "Russian Policy", s. 46).

Emperyalist Oyunlar

Rusya ve Ukrayna'nın arasındaki gerilimin mimarı ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerdir. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı, ABD ve Batılı ülkelerin kınama üzerine kınama yayınlamaları, tepkilerinin yaptırımlardan öteye geçmeyeceğini göstermektedir. Batı'nın tepkisizliğini gören, sonuçlarını da göze alan Rusya'nın, zamana yaydığı planı ile Ukrayna üzerinde askeri baskısını artırmak yanında siyasi yapıyı da değiştirmeye kesin kararlı olduğu açıkça görülmektedir.

Biden iktidara gelir gelmez dünyaya “Amerika geri döndü” mesajı verse de somut politikalar üzerinden küresel liderlik iddiasını ikna edici bir seviyede hayata geçirdiğini söylemek mümkün değil. Biden NATO'yu da yanına alarak Ukrayna üzerinden Rusya'yı sıkıştırma planı bu anlamda geri tepmekle birlikte Biden yönetiminin planı, Afganistan'dan çıkma kararından sonra bu kez de Rusya duvarına çarpmış oldu. 

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü öne çıkarılarak eleştirilirken;  ABD'nin başını çektiği Irak ya da Suriye'de gerçekleşen "işgal" sırasında  toprak bütünlüğü hiç kimsenin aklına bile gelmedi. 

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İngiltere, Almanya başta olmak üzere Batılı ülkeler, Amerika'nın "fiili işgal" operasyonları hakkında hep kağıt üzerinde "toprak bütünlüğü" vurgusu yaptılar. Ancak bu tutumları fiili işgali engellemedi. Amerika "işgali" zamana yayarak herkese kabul ettirdi. Irak'ın kuzeyinde oluşturulan bölgesel yönetim böyle meydana geldi. Suriye'de ise aynı projeyi terör örgütü PKK/PYD aracılığıyla gerçekleştiriyor. 

Bugün Rusya'nın Ukrayna'ya operasyonunu "işgal" olarak değerlendiren Amerika, terör örgütü olarak tanıdığı PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG ile işbirliği yapmaktan kaçınmıyor. Dahası terör örgütünün Suriye kolu, Türkiye'nin de toprak bütünlüğünü hedef alıp NATO üyesi Türkiye'nin askerlerine saldırırken Amerika ve Batılı ülkeler seyirci kalıyor. 

Bununla da yetinmiyor, PKK/PYD terör örgütüne maddi destek ve silah yardımı yapıyorlar. Amerika başta, NATO üyesi ülkelerin askerleri Türkiye'yi hedef alan Türkiye'yi hedef alan terör örgütü üyelerine askeri eğitim vermekten geri durmuyorlar. Öyle ki teröristler, Amerika başta olmak üzere NATO üyesi ülkeler tarafından verilen silahları NATO üyesi Türk askerine karşı kullanıyorlar. NATO ülkeleri tarafından verilen füzelerle Türkiye'yi vururken olan biteni seyrediyorlar. 

Ukrayna'da "toprak bütünlüğü" vurgusu yapan Amerikalı siyasetçiler, başkent Washington'da ağırladıkları terör örgütü temsilcilerine Suriye topraklarındaki "özerklik" taleplerini de desteklediklerini açıklıyorlar. 

Tüm bunlar olurken Türkiye, sadece ulusal çıkarlarını değil, uluslararası hukuku ve ahlaki tutumu elden bırakmıyor. Bir yandan NATO üyeliği yükümlülüklerini yerine getirirken diğer yandan Rusya ve Ukrayna arasında bir tercih yapmadan, diplomasi yolunun açık tutulması konusunda tutarlı politikasına devam ediyor. Asıl önemlisi, ikiyüzlü emperyalist ülkelerin tersine, Irak ve Suriye'de olduğu gibi Ukrayna dahil tüm ülkelerin egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı bir tutum içinde davranıyor. 

Amerika'nın çıkar çatışmalarının alanı olan Irak, Suriye, Afganistan ve Ukrayna'nın hali ise, herkese acı bir örnek olarak ortada duruyor...

Ukrayna

 

Putin yaptığı açıklamada, "Rusya son 30 yıldır NATO’nun doğuya doğru yayılmaması konusunda uzlaşmaya çalışıyor ancak hep aldatma, baskı ve şantaj girişimleriyle karşı karşıya kaldı. NATO’nun savaş makinesi Rusya'nın sınırlarına yaklaşıyor" ifadelerine yer verdi.

Tüm dünya apırsa da köpürse de, Putin, Kırım'ı nasıl ilhak ettiyse, Ukrayna için de aynı şeyi yapacak ve buna kimse de engel olamayacak! Putin nereye kadar ne yapacağını çok iyi hesaplamış durumda, yani bir başka deyişle sınırını biliyor. 

Türkiye'ye gelince, akıllı davranmalı. Burası ne Suriye, ne de Irak. Her iki ülkeyle de ortak çıkarlarımız var. Türkiye'de  diğer ülkeler gibi sadece konuşmakla, ama dikkatli konuşmakla yetinecek. 

Ukrayna yönünü Rusya'dan tarafa değil de Batı'ya dönünce, durum Rusya açısından değişti. Evet Ukrayna'nın ağzına bir parmak bal süren ABD, NATO ve AB nerede?


Ben kendimi şimdi masum Ukrayna halkının yerine koyuyorum. Şu kış da kıyamette ne kadar sıkıntılı bir süreç geçiriyorlar. Hastası var, yaşlısı var, çoluk çocuk var. Gerçekten üzülüyorum. İnşAllah daha fazla sürmez, Rusya yanlısı bir kukla hükümet kurulur da masum sivil halk da kurtulur ve evlerine dönerler. 

Suriyelilere Nüfus Ayarı

Ankara Altındağ Olaylarından Bir Görüntü


SURİYELİLERE NÜFUS AYARI


Suriyelilerin Türkiye'de nüfusun demografik yapısını bozmaması için "seyreltme" uygulanıyor. Yüzde 25'in üzerinde Suriyeli nüfusun olduğu bölgelerde hiçbir yabancıya ikamet izni verilmeyecek.


Ankara Altındağ'da çıkan kavgada bir Türk vatandaşının iki Suriyeli tarafından bıçaklanarak öldürülmesinin ardından yabancıların mekânsal yoğunlaşmasını önlemek için "seyreltme" projesi başlatıldı. Proje kapsamında 4 bin 5l4 Suriyeli ilçeden başka yerleşim yerlerine nakledildi. Suriyelilerin kullandığı 309 metruk bina yıkıldı, 177 işyeri kapatıldı. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı'ndan yapılan bilgilendirmede şöyle denildi:

TÜM İLLERE YAYILACAK

"Başta 10 binden fazla yabancının bulunduğu illerde sosyal tansiyonun ve güncel gelişmelerin hızla takip edilebileceği mekanizmalar kurulmakta, mahalle düzeyinde belirlenen oranların üzerinde yabancı yerleşiminin tespit edilmesi halinde çeşitli araçlarla gerekli teşvikler sağlanarak, rızaya dayalı yer değişikliklerinin gerçekleşmesi sağlanmaktadır. Pilot çalışma Altındağ ilçesinde başlatılmış olup, edinilen saha tecrübesi ve alınan başarılı sonuçlar gözetilerek uygulamanın tüm illerde yaygınlaştırılması hedeflenmektedir."

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de geçici koruma statüsünde 3 milyon 700 bin Suriyeli bulunuyor. Suriyelilerden kaynaklı nüfusun demografik yapısı üzerindeki baskıyı azaltmak için yeni çalışmalar yapıldı. Buna göre Suriyeliler, kayıtlı olduğu illerde kalacak, Suriyelilerin yoğun olduğu bölge, il ve ilçelere yeni kayıtlar alınmayacak, ikamet izni verilmeyecek. Suriyelilerin, bulundukları bölgede nüfusun yüzde 25'ini geçmemesi için çalışma yapılacak.

KAYITLI OLDUĞU İLLERE

Bu çalışmalar doğrultusunda Suriyelilerin, kayıtlı olduğu illerdeki adresleri tek tek kontrol edildi. Böylece kayıtlı olduğu illerde kalıp kalmadıkları belirlendi. Kayıtlı olduğu ilin dışına çıkan Suriyeliler, o illere geri gönderildi. Başta İstanbul olmak üzere Suriyelilerin yoğun olduğu illerde yeni kayıtlar durduruldu. Suriyelilerin bulundukları illerden ayrılmaları izne bağlanırken, insani durumlar dışında yaşadıkları kentten ayrılmalarına ise izin verilmiyor. 


Soylu "kapattık" demişti

İÇİŞLERİ Bakanı Soylu önceki gün Türkiye'deki yabancılarla ilgili bilgi verirken, "Bazı bölgelerde yüzde 25'in üzerinde Suriyeli nüfusu var. Bu ölçeğe göre bir daha buraya ikamet almama sınırı koyduk. Kapattık orayı. Sadece Suriyeli değil, hiçbir yabancı almıyoruz" demişti.

Kaynak:Hürriyet Gazetesi


YORUM:
Beşşar Esad, helal olsun sana! Türkiye'den intikamını öyle güzel aldın ki; Suriye'de ne kadar işe yaramaz, ne kadar cahil, ne kadar seviyesiz ve kültürsüz, ne kadar medeniyetsiz ve medeniyetten uzak, canavar ruhlu adam varsa gönderdin ya Türkiye'ye. Türkiye'ye kovaladığın seçmece Suriyelilerin Covid-19 virüsünden hiçbir farkı yoktur. Ülkemiz bir taraftan gözle görülmeyen Covid-19 ile mücadele ederken, bir taraftan da gözle görülür ve elle tutulur Suriyeli virüslerden kendini korumak zorunda bırakılmıştır. 

Hürriyet gazetesinden aldığım ve yukarıda paylaştığım habere göre Suriyeliler hakkında ülkemizde yapılan uygulamayı okudunuz. Bu anlatılanların hepsi göz boyamaktan ibarettir. Suriyelilerin her vukuatında halk galeyana gelmesin diye halkın ağzına çaldıkları bir parmak acı baldır. 

Ülkemizin başına bela edilen Suriyelileri gerisin geriye geldikleri yere gönderecekleri yerde, hala Suriye virüsünü ülkemizin her tarafına yaymak ve bulaştırmak için uğraşmaktalar. Ülkemize kabul edilen tüm sığınmacıların gerisin geriye ülkelerine gönderilmesi gerekmektedir. Bunun başka çıkar bir yolu yoktur. AKLINIZI BAŞINIZA ALIN. Vatandaşın artık dayanma gücü kalmamıştır.

Kırım Sürgünü (2)

İşgalci Rus Çariçesi II. Katerina'nın Kefe'ye Gelişi.



KIRIM TATARLARININ GÖÇ ETTİRİLMESİ (2) 

Tatarların Rus yönetiminden kaçıp Osmanlı'ya sığınmak arzusuyla Kırım ve çevresinden göç etmesi, 1772'de başladı. Hakkında çok az şey bilinen bu ilk göçmenlerin sayıları 100 bin (14) kadar yüksek olabilir. Aynı şekilde onların kaçmasına neden olan Rus baskısı hakkında da çok az şey bilinmektedir. Gidenlerden daha çok sayıda Tatar'ın geride kaldığı biliniyor. 19. yüzyıl başlarında, Kırım ve Nogay Tatarları ata yurtlarının yerlileri arasında hakim güç olmaya devam ettiler. En sonunda, geride kalan Tatarların da zorla evlerinden uzaklaştırıldığını biliyoruz. 

Mark Pinson, tatarlar üzerindeki en önemli baskının yönetimden geldiği konusunda ikna edici bir izahat sunmuştur. (15) "Yasal" ve yasal olmayan yollardan Rus toprak sahipleri ve memurları geniş Tatar topraklarını ele geçirdiler. Tatar köylüleri atalarından kalma topraklarından sürekli kovuldular. Yeni efendilerinin emrinde tarlaları sürmeye devam eden Tatarlar ise ilave vergilere, mallarına el konulmasına ve zorunlu köleliğe mecbur edildiler. 

Rus Hükumeti Tatarlardan toplanan vergiyi devamlı yükseltti. Ayrıca yöneticilerin ceplerini doldurmak için kanunsuz vergiler de eklendi. Rus yöneticilerin topladığı haraca ilave olarak, bir de ordu, Tatarları taciz etmekte kullanıldı. Örneğin, 1828-1829 Rus-Türk harbinden sonra Kırım kıyılarına yerleştirilen tüm bir Kazak ordusu, bölgedeki Tatar köylülerini bezdirdi. (16)  (Devam Edecek)

___________________________________________
Kaynak: Justin McCarthy, "Ölüm ve Sürgün"

(14) Bkz. Alan Fisher, "Emigration of Muslims from the Russian Empire in the Years After the Crimean War (Kırım Savaşı Sonrasında Müslümanların Rus İmparatorluğundan Göç Ettirilmesi)" , Jahrbucher für Geschiste Osteuropast (Doğu Avrupa Tarihi Yıllığı), Cilt:35, No.3, 1987, s. 356-371. Başka bir kaynakta ise Fisher, 1789'dan önce 20.000-30.000 Kırım göçmeni olduğu tahmininde bulunmuştur. (The Crimean Tatars, s.78).

(15) Mark Pinson, "Russion Policy and the Emigration of the Crimean Tatars to the Ottoman Empire, 1854-1862 (Rus Politikası ve Kırım tatarlarının Osmanlı İmparatorluğuna Göç Ettirilmesi, 1854-1862)", Güney Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi-I (1972), s.38-41.

(16) Fisher, "Emigration of Muslims" ve Djafer Seidahmet,La Crimee, Lozan, 1921,s.47-50

Kırım Sürgünü (1)


KIRIM TATARLARININ GÖÇ ETTİRİLMESİ (1)

Kırım Tatarları yöreye 1000 ve 1300 yıllarında dalgalar halinde gelip fetihler sonucu yerleşen Türk kavimlerin soyundandı. Kendi hanlarının yönetiminde bağımsız olmalarına rağmen, Kırım Tatarları 15. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı Sultanına tabi olmuşlardı. Kırım Hanları hem kendi başlarına, hem de Osmanlı'nın müttefiki veya uyruğu olarak, Rus çarlarına karşı birçok kez savaştılar. Rusların güçlendiği oranda Tatarlar zayıfladılar. Kırım yarımadasının Kuzey Batısında yer alan Yedisan'daki Nogay Tatarlarını, Kırım Hanına bağlı kalmaktan 1770'te vazgeçirten Ruslar, 1771'de Kırım'ı istila ederek, Kırımlıları Rus egemenliğini kabule zorladılar. 

Osmanlılar 1774'te Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Kırım yönetimindeki üstünlüklerini kaybettiklerini kabul etmişler ve onu daralmış sınırları içinde, Rusya'nın onayıyla atanacak bir han yönetiminde, bağımsız bir ülke olarak tanımışlardı. Ruslar Kırım Hanlığı'ndan ele geçirdikleri topraklara, Osmanlı İmparatorluğu'nun Hıristiyanlarını yerleştirmeye başladılar. Aslında bu yeni yerleşimciler, Ruslar tarafından teşkilatlandırılmış askeri güçlerdi.  

Tatarlar Rusların yönetime getirdiği Han'a karşı ayaklanınca, yeni Rus göçleri Tatarlara hücum ettiler; Kefe ve başka Kırım şehirlerini yaktılar. Şehirlerde yüzlerce isyankar Tatar'ı eşleri ve çocuklarıyla birlikte boğazladılar. Diğer Tatarlar dağlarda yakalanıp orada öldürüldüler.(12) Kırım'ın bağımsızlığı ancak, 1783'e kadar sürdü. Devam eden Rus istilalarının arkasından, 1783'te Çariçe Katerina Kırım'ı Rusya'ya ilhak ettiğini ilan etti. (13)   (Devam Edecek)

___________________________________
Kaynak: Justin McCarthy, "Ölüm ve Sürgün"

(12) Alan W. Fisher, The Russian Annexation Of Crimera, 1772-1783 (Ruslar'ın Kırım'ı İlhak Etmesi, 1772-1783), Cambridge, 1970, s. 90-95.

(13) Kırım tarihi hakkındaki bu kısa bölüm, Alan Fisher'in The Crimean Tatars, Stanford, California, 1978, s. 1-69 ve Russian Annexation Of The Crimea kitaplarından alınmıştır.

Molnupiravir


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca COvid-19'a karşı ruhsat alan ilk ilaç olan Molnupiravir'in bu hafta içinden itibaren ülkemizde kullanılmaya başlayacağını bildirmiş bulunmaktadır.  İlk olarak 65 yaş üzeri ve kronik hastalığı olanlarda kullanılacak ilacın etkinliği için uzmanların görüşlerini sizlerle paylaşmak istedim. 

Klinik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap: 

Molnupiravir, bu virüse karşı etki gösteren ilk ilaç. Bu anlamda değerli. 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanların yanı sıra belki ileride bağışıklığı baskılanmış, aşının yeterince antikor oluşturmadığı kişilerde ya da sağlık çalışanları gibi virüs yükü çok ağır olanlarda da kullanılabilir. Hastaneye yatışları yüzde 30 ile 50 oranında önlüyor. İlacın hastalığın erken döneminde alınması gerekiyor. Bunun da sebebi virüsün çoğalmasını engellemesi. Eğer virüs çoğaldıktan sonra alınırsa zaten enfeksiyon gelişmiş oluyor. Molnupiravir'in belirtilerin başlamasından itibaren en geç 5 gün içinde alınması gerekiyor. Günde 2 defa 5 gün boyunca kullanılıyor. 

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz:

Tedavide daha önce kullanılan Remdesivir, Favipiravir gibi ilaçlar daha önce başka hastalıklarda kullanılmış ve Covid-19'a karşı da laboratuvar çalışmalarında etkin olabileceği düşünülerek kullanılan ilaçlardı. Ancak, Molnupiravir tüm klinik çalışmaları tamamlanmış ilk ilaç. İngiltere ve ABD'de de bizim gibi riskli gruplarda kullanıyor. Ruhsat için tüm çalışmaları tamamlanmış bir ilaç.

Sağlıklı, huzurlu ve Korona 'sız günler dilerim.