Şironyen Güneş Tutulması

Merhabalar.

Biraz da astroloji alanında paylaşım yapalım mı, ne dersiniz? Bu yılın ilk güneş tutulması 8 Nisan'da (yani benim doğum günümde) meydana gelecek. Tutulma Koç burcunun 19'ncu derecesinde Şiron ile birlikte olacak ve Türkiye'den maalesef gözlemlenemeyecek. Bu tutulmanın en güçlü etkilerini ilk bir aylık süreçte hissedeceğiz. Fakat etkisi azalarak toplam üç ay devam edecek. Önce bu tutulmanın Dünya için etkilerine bir göz atalım mı, ne dersiniz?

Tutulma Koç burcunda (yani benim burcumda) olacağı için; yangınlar, aktif volkanlar, siyasi liderlerin fütursuzca ve bencilce çıkışları, sansasyonlar, yeni enerji türleri, enerji kaynakları, güneş enerjisi, askerler, savaş, rekabete ve mücadeleye dayalı ortamların oluşması, sporcular, kahramanlık yapanlar, itfaiyeciler ön plandadır. 

Bu tutulma Dünya genelinde yeni projelerin, girişimlerin başlamasına işaret edebilir. Dünya liderleri ve hükümetler tarafından alınan önemli kararlar ve liderlikle ilgili değişiklikler gündeme gelebilir. 

Uluslararası çatışmaların veya askeri gerilimlerin artması mümkün. Diplomasi yerine güç kullanımına yönelik eğilimler artabilir. Toplumsal aktivizm ve protesto hareketlerine şahit olabiliriz. İnsanlar haklarını ve özgürlüklerini savunmak için daha cesur eylemler yapabilirler. 

Tutulma zamanında yangınların artması, yanardağların yeniden harekete geçmesi gibi etkiler de olabilir. Yeni enerji kaynakları, güneş enerjisinin kullanımı, enerjiyi verimli ve doğru kullanmakla ilgili uyarılar, enerji krizleri söz konusu olabilir. Kazalar da meydana gelebilir. Özellikle tutulmanın yöneticisi Mars'ın Balık

burcunda olması nedeniyle deniz, gemi kazaları yaşanabilir.

Önce Şiron ile ilgili bir bilgi verelim. Şiron, Satürn ile Üranüs arasında bir geçiş gezegenidir. Mitolojide Şiron sentordur; yani yarı insan, yarı at görünümlü bir yaratıktır. Satürn'ün gayrimeşru çocuğudur; annesi de onu istememiş ilk yarasını da böylece almıştır. Şiron ölümsüzlüğe sahip tek sentordur. Bacağına isabet eden bir ok ile yaralanır ve şifacı olmasına rağmen kendi yarasını iyileştiremez.

İşin içinde Şiron olduğundan bu süreçte sağlık sistemi ve tıbbi uygulamalarda önemli gelişmeler ortaya çıkabilir. Yeni ilaçlar tıbbi deneylerin sonuç vermesi, sağlık alanında önemli ilkler, yeni metotlar gündeme gelebilir. Aynı zamanda intihar vakaları, patlamalar, saldırı haberleriyle sık karşılaşabiliriz. 

19 derece, Koç burcunun 2'nci dekanıdır. Bu dekanın anlamı yöneticilerin hapsedilmesi, ölmesi, meyve veren ağaçların çürümesi, toprakta yetişen bitkilerin çürümesi demektir. 

İşte durum böyle. Bu yılın ilk güneş tutulmasının nelere gebe olduğunu okudunuz. Bazı olaylara hazırlıklı olmakta fayda var. Bakalım takip edelim, astroloji ne kadar doğru söylüyor. 

Selam ve saygılarımla. 

Kaynak: Dinçer Güner-Hürriyet Gazetesi

Çedes

Merhabalar.

ÇEDES, "Çevreme duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" projesinin kısaltmasıdır. Bu proje, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan bir protokolle hayata geçirilmiştir. Bu projenin amacı, ortaokul ve İmam-Hatip Ortaokullarında öğrenim gören öğrencilerin, çevreye ve değerlere duyarlı bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamaktır. 

Söz konusu proje, 2023-2024 eğitim ve öğretim yılında 100 ortaokul ve İmam-Hatip ortaokulunda uygulanmaya başlanmıştır. Projenin 2025-2026 eğitim ve öğretim yılında tüm ortaokul ve İmam-Hatip ortaokullarında uygulamaya başlanılması planlanmaktadır. 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz; MEB, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" İş Birliği Protokolü (ÇEDES) üzerine 27 Aralık 2023 tarihinde bir basın açıklaması yaparak "Bu bilim ve akıl dışı laiklik karşıtı uygulamaya derhal son verilmelidir." demiştir.

(ÇEDES) projesi ile din görevlilerinin öğrencilere, “Değerler Eğitimi” vermesinin önü açılmıştır. Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi iddiasıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kurslarını kapsayan proje, Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara öğrencilerin sözde ‘manevi gelişimini desteklemek’ amacıyla tarikatların, cemaatlerin görevlendirmelerinin önünü açmaktadır.

Bu protokol manevi danışman olarak imamların, vaizlerin; rol model olarak gösterilen ve cemaat örgütlenmelerinin “abi ve ablalarının” okullarımızda eğitmen olarak görev yapmasını öngörmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’yla birlikte hayata geçirilen bu protokol siyasal İslam için yeni bir araç, çocuklarımız için yeni bir kıskaç olarak karşımızda durmaktadır.

Laiklik, cumhuriyet kazanımlarının, yurttaşlarımızın ve ülkemizin geleceğinin en önemli teminatlarından birisidir. Laik eğitim; farklı inanç ve ifade özgürlüklerinin, tercihlerin güvencesidir.

Laik eğitim ilerleyen, üreten nesillerin, bilimin ve aklın ışığında gelişmesinin temelidir. Laik eğitim, yoksul halk çocuklarının tarikatların ve cemaatlerin sömürüsüne karşı tek sığınaktır.

Bizler bu ülkenin mühendisleri, mimarları şehir plancıları olarak eğitimin dinselleşmesine, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğinin tarikat ve cemaatlerin kuşatması altına alınmasına hayır diyoruz. Toplumsal sinir ve sınırları zorlayan bu bilim ve akıl dışı laiklik karşıtı uygulamaya derhal son verilmelidir.

Selam ve Saygılarımla.

En Mutlu Gençler

ABD merkezli danışmanlık şirketi Gallup, Oxford Üniversitesi Wellbeing Araştırma Merkezi ve Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı tarafından yayımlanan Dünya Mutluluk Raporu'nda gençlerin günden güne mutsuzlaştıkları ifade edildi. Mutluluk sıralaması, kişi başına düşen milli gelir, sosyal destek, sağlıklı yaşam beklentisi, özgürlük ve yolsuzluk gibi kriterlere dayanıyor.

Finlandiya Birinci

İngiltere, Avrupa, ABD ve Avustralya'daki 15-24 arası gençleri baz alarak hazırlanan raporda en mutlu gençlerin Finlandiya'da olduğu, ardından Danimarka, İzlanda, Norveç ve İsveç yer aldı. 

Afganistan, Taliban'ın 2020'de yönetime gelmesinin ardından 143 ülke arasında en alt sıralarda kaldı. Türkiye ise mutluluk sıralamasında 98. sırada bulunuyor. Rapor, gençlerin yaşlılara göre daha mutsuz olduğunu gösteriyor. 

Sizin de gördüğünüz gibi bu mutluluk raporunda ülkemiz 148 ülke arasında 98. sırada yer almıştır. 

Böyle bir haberi okuyunca hemen moralimiz bozuluyor ve diyoruz ki; bizim ülke  ve millet olarak Finlandiya'dan ne eksiğimiz var da gençlerimizi Finlandiya gençleri kadar mutlu edemiyoruz? 

Gençlerimizin mutluluk seviyesini, dünyanın en mutlu gençleri seviyesine çıkarabilmek için eksiklerimiz nelerdir ve ne yapılması gerekir? Hiç düşündünüz mü?

Selam ve Saygılarımla.

21 Mart Dünya Şiir Günü

İlk kez 1999 yılında UNESCO tarafından ilan edilen ve dünya çapında kutlanan 21 Mart Dünya Şiir Günü'nün bu yıl da çeşitli etkinliklerle kutlanacağını, dün okumak için almış olduğum Cumhuriyet gazetesinden öğrendim. PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 2024 şiir ödülüne bu yıl şair ve yazar Enis Batur'u değer gördüğünü de paylaştıktan sonra tekrar şiire dönelim. 

Şair Arife Kalender bakın bu konuda neler paylaşmış: "...Bir yerde okumuştum: "İnsan neden yapıldığına dönüp baksın!" Çok sıradanmış gibi görünen bu söz beni çok etkiledi. Kendime dönüp baktığımda sözcüklerden yapıldığımı gördüm. Bebekken ninniler, çocukken antlar, okul şarkıları, bilmece-bulmacalar... Gençlikte aşka dair şarkılar, filmler, türküler benimdi. Sonraları ölümü, ana olurken doğumları, oğul kayıplarını, kent-ülke yıkımlarında savaşları öğrendim. Zulmün olduğu yerde zalim ve mazlum ayrımını gözlerken her şey sözcüklerle bağlantılıydı. 

İlk insandan günümüze sözcükleri dizen, yan yana getirerek başka dünyalar kuran, şiir dünyasından seslenen şairdi. Çoğu insan paradan, ün hırsından, ölüp öldürmeden, kin ve nefretten yapılmışken, şiirin mayası dildi, dil ile hayatı yenilemekti. Yaşadığı dünyanın dışına çıkıp, onu hem içeriden hem dışarıdan görerek sözcükler aracılığıyla yeniden yaratmak... 

Şiir, şair tarafından imgelerle yaratılmış dünyanın, somut dünya ile birlikte dönen ikizi demek yanlış olmaz sanırım. Şiirin gerçeği ile dünyanın gerçeğini şairin söylem becerisi, dil bilinci, şiir birikimi, yaşama bakışı, kültürü, zekası belirler. Sözcüklerle yatıp sözcüklerle kalkan, her şeyde şiire dair ipuçları bulan birisi için yaşamda şiir çoktur. 

Şiir insana yazılır, insan içindir. İlk insandan günümüze kadar yazıldı, daha sonraları da yazılacak, söylenecektir. 

Şiir, birikme, göl olma sonra da taşma işidir. Gölün yatağı şairin yüreği beynidir.

Arife Kalender-Cumhuriyet Gazetesi,  21 Mart 2024 Perşembe.

21 Mart Perşembe

Merhabalar.

Ben, bir öleceğim günü bilmiyorum. Ben, her korktuğunu yaşayan bir insanım. Daha önceki yıllarda da hep 18 Mart ile 26 Nisan tarihleri arasında ağaçlarımızdaki çiçekleri kar yağışı ve ardından gelen soğuk havalarla kaybetmiştik. Bu yıl da korktuğumu yaşayacak gibiyiz. Çünkü zannedersem meteoroloji 21 Mart 2024 Perşembe günü Ankara'ya kar yağacağını tahmin etmektedir. 

Hemen hemen iki ya da üç yıldır badem, kayısı, erik, şeftali, kiraz, vişne ve ceviz ağaçlarımız soğuk havalardan etkilenerek, çiçeklerini ya da patlamaya hazır tomurcuklarını kaybettik. Bu yıl birazcık bir umudum vardı, inşAllah yanılırım da bu sene şöyle bolca badem, kayısı, erik ve cevizimiz olur.  

Her sene Ocak ve şubat aylarını adeta bir bahar ayı gibi geçirdiğimiz için ağaçlarımız erkenden uyanarak tomurcuklarını oluşturmaya ve Mart ayı içerisinde de çiçekler açmaya başlıyor. Her yıl Mart ile Nisan ayları içinde de kar yağışı ve ardından da oluşan soğuk ve dondurucu havalar maalesef ağaçlarımızdaki tüm çiçekleri donduruyor. Hatta ağaçlarımızın uç dalları bile soğuktan etkilenip donarak kuruyorlar.


Tüm bu olumsuz gidişatın sebebi iklim değişikliği ve küresel ısınmadır. İklim değişikliği ve küresel ısınmanın müsebbibi de biz insanlarız. Yeryüzündeki canlıların içinde yeryüzüne zarar veren tek canlı varlık yine insandır. Aklımızı başımıza alıp, yeryüzüne verdiğimiz zarardan dönmediğimiz sürece iklim değişikliği ve küresel ısınma daha da artmakla birlikte, daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalmamız işten bile değildir. 

Selam ve saygılarımla. 

Ramazan Pidesi

Üzeri yumurtalı çiftli Ramazan pidesine 30,00 TL. ödeyince zorumuza gitti. Hani sade ve tekli Ramazan pidesi de 15,00 TL. olsa gerek. Henüz daha hiç tekli pide satın almadık. Ülkemizin hayat pahalılığı ve enflasyon açısından şu geldiği duruma bakın. Gözümüzün içine baka baka hala bizi aptal ve enayi yurduna koyup, bizden oy isteyen iktidar partisine sesleniyorum. Ülkeyi bu hale siz getirdiniz. 

Biz de evde karı koca el ele verdik ve Ramazan pidesini kendimiz yapmaya karar verdik. İşte yukarıda görüntüsünü paylaştığımız çiftli ve yumurtalı Ramazan pidesi kendi imalatımızdır. Muhannet adama her şeyi öğretiyor ve yaptırıyor. Hadi biz pide yapmayı becerdik; yapamayanların pahalı piyasa pidesini almaya mecbur kalmaları, bizim içimizi acıtıyor. Hadi ben kendim için çözüm buldum, diğerlerinden bana ne diyemiyoruz. Elimizden bir şey gelmese de, onları da düşünmeden edemiyoruz. 

Geçenlerde ihtiyaç üzerine bir çeyrek altın almak istemiştim. Ankara'da bulunan Altınkaynak şirketler grubunun altın satış ofisinde bir adet çeyrek altına istediği 4.200,00 TL. rakam karşısında hayretler içinde kaldım. Çünkü geçen ay 3.600,00 TL. olan çeyrek altına ne oldu da birden 600,00 TL. artarak 4.200,00 TL.sına yükseldi? 

Hiç kimse, tüm dünyada hayat pahalılığı ve enflasyon devam ediyor, elbette bizim ülkemizde de bunun yansımaları olacak diye iktidarı kayırmasın. Ülkemizdeki enflasyon ve hayat pahalılığı oranı, dünyayı etkileyen oranlardan kat kat yüksektir. 

Söylenecek aslında da daha çok şeyler var ama, burası yeri değildir. Bu kadarıyla iktifa edelim yeter. 

Selam ve muhabbetle. 

Sevgi Dolu Şu Gönlüm

Hasan Akıntaş
Taksim Camii Müezzin-Kayyım

Ben de bir video paylaşmak istedim. İnternette gördüm ve çok beğendim. Umarım sizin de beğeninizi kazanır. İyi dinlemeler. 

Sevgi dolu şu gönlüm 
Bir kuş gibi kanatlı
Dünyam seninle güzel
Hayat seninle tatlı 

Sen benim her şeyimsin 
Canımsın candan yakın 
Unutur sanma sakın 
Unutmam unutamam 

Sevginle yanar gönlüm 
Bağrımdaki ateşsin 
Dünyamı aydınlatan 
Hayat veren güneşsin 

Sen benim her şeyimsin 
Canımsın candan yakın 
Unutur sanma sakın 
Unutmam unutamam 

Zeki Müren'in Şarkısı

Oruç İbadeti


Merhabalar.

Bir mümin olarak ibadetlerin içinde en çok oruç ibadetini severdim ve severek oruç tutar teravih namazlarını kılardım. Oruç ibadetinin habercileri olan Recep ve Şaban aylarının  geçip gitmesini ve bir an önce Ramazan ayına girmemizi dört gözle beklerdim. Oruç tutacağım ve teravih namazı kılacağım diye çocuklar gibi sevinirdim. Ramazan ayı biterken de emin olun üzülürdüm. Yani deseler ki, bir yıl oruç tutacaksın, tutardım. Oruç ibadetinin bana hiçbir yükü ve külfeti yoktu. Benim nazarımda Ramazan davulunun yeri de bir ayrıydı. Davulun tımbırtısı birkaç sokak öteden duyulur ve yavaş yavaş bulunduğumuz mekana doğru yaklaşır ve ben balkona çıkar Ramazan davulcusunu seyrederdim. 

Artık Ramazan ayı geldi ve oruç tutacağım diye zerre kadar sevinemediğim gibi, hiç heyecan da duymuyorum. Pörsümüş ve buruşmuş elma gibiyim. İçim aynı o pörsümüş elmanın içinde oluşan süngerimsi doku gibi. Büyük bir sabırla dağlara tepelere yüksek yerlere çıkar hilali izlemeye çalışırdım. Şu anda zaten o yüksek yerlere çıkacak fiziki durumum da olmadığı gibi içimde bir istek arzu ve heyecan da yok. 

Benim bu Ramazan sevincimi elimden alan ve hayata küstürenlere lanetler yağdırıyorum. Belirlenen takvime göre bu akşam teravih namazı kılınacak ve sahura kalkılacak ve ilk orucumuzu tutmaya 11 Mart 2024 Pazartesi günü başlayacağız. Ben yine bir robot gibi ruhsuz ve duygusuz bir şekilde sahura kalkıp orucumu tutacağım ve akşam olunca da iftar vaktin de orucumu açacağım. Ancak namazlarımı kılamayacağım. Sadece Allah'a dua etmekle yetineceğim. Ben böyle biri değildim, ama işte öyle biri oldum. Benim gibi olan müminler de tanıyorum. Onlar da aynı benim etkilendiğim şeylerden etkilenerek benim durumuma düştüler. 

Ben her işte doğruluk, dürüstlük, güven ve samimiyet arıyorum. Aradığım şeyler bozulunca ben de bozuluyorum. Ben her zaman bardağın dolu tarafına bakamıyorum, daha çok boş tarafına bakıyorum. Çünkü bardağın dolu tarafına bakmak bir aldatmacadır. Ben, Polyanna gibi yapamıyorum. Benimkisi de öyle bir hastalık işte, elimde değil, yapamıyorum. 

Kimse benim gibi olmasın, herkes bardağın dolu tarafına baksın. Gerekirse Polyanna gibi davransın. Orucunu tutsun ve namazlarını kılsın, keyif almaya baksın. Hayırlı Ramazanlar dilerim. Tutacağınız oruç ve diğer ibadetleriniz,  Allah indinde makbul olsun ve kabul buyrulsun inşAllah!

Selam ve saygılarımla.

Uğur Mumcu

Merhabalar.

Güzel ülkemizin gerçek vatanseverlerinden biri olan değerli Uğur Mumcu'yu, haince ve gaddarca bir saldırı sonucu 24 Ocak 1993 tarihinde kaybedişimizin 31. yılında rahmet, sevgi ve saygıyla anıyoruz. Saygıdeğer Uğur Mumcu, bir araştırmacı gazeteci olarak, sanki kendi yaşamının bir özeti sayılan "Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz" özdeyişini bizlere armağan etmiştir. 

Yaptığı araştırmalarla, güzel ülkemizin ulusal çıkarlarını gözeten ve korumaya çalışan değerli Mumcu, MOSSAD ile Barzani arasında 70'li yıllardan beri süregelen ilişkiyi açıklayan 7 Ocak 1993 tarihli yazısından sonra öldürülmüştür. Birçok araştırmacı da, ABD emperyalizminin gerçek amacını ortaya koyan ve bugün de geçerliğini koruyan bu yazı nedeniyle onun hayatını kaybettiğini ileri sürmektedir.

Bu çağda, ulusal birlik ve beraberliğimizi korumak amacıyla yaptığı bir araştırma ve inceleme sonucunu içeren kendi yazısının, yazarının hayatına mal olması ne kadar acı ve kaygı vericidir!

Ne yazık ki bugüne kadar, bu hain ve gaddarca saldırının katilleri hala bulunamamıştır. Muammer Aksoy (1990), Çetin Emeç (1990), Turan Dursun (1990), Bahriye Üçok (1990), Uğur Mumcu (1993), Eşref Bitlis (1993), Ahmet Taner Kışlalı (1999)  ve Necip Hablemitoğlu (2002) gibi ulusal değerlerimizi, faili meçhul cinayetlere kurban ettik. Eğer onların katillerini bulamazsak, birilerinin cesareti giderek artacak ve ülkemizin daha birçok önemli değerini yitireceğiz.

Yine Uğur Mumcu'nun gerçek değerini ve amacını bilmeyenlere veya unutanlara yeniden hatırlatmak için Köy Enstitüleri'nin ülkemizin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir konuşmasını da hatırlatmak isterim. Umarım, değerli Mumcu'nun bu önemli uyarısı sonucunda, güzel ülkemizin ulusal birliği ve bütünlüğü, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti yapısı için kaygı duyan tüm vatanseverler; gereken değerlendirmeyi yaparak, güç birliği zamanının geldiğini ve geçmek üzere olduğunun farkına varırlar. 

Selam ve Saygılarımla.

Kadınlarımız

Benim annem de kadındı, anneannem de kadındı, babaannem de kadındı... Ama onlar hiçbir zaman 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün kadını olamadılar... Ama onlar, şimdiki kadınlardan daha mutluydular. Çünkü onlar şiddetten uzak, her bir şeyden habersiz, saf ve temiz kendi dünyalarının kadınıydılar.

Bu vesileyle biz erkekleri karınlarında taşıyan annelerimize duyduğumuz saygının tüm kadınlara yansıması dileğimle birlikte tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarım. 

Beklenen Kar


Durakta otobüs bekler gibi, 
Kar bekledik mevsiminden. 
Sabrımızı sınıyor herhalde; 
Kar yerine, bir tokat vurdu tersinden 
Yüzümüz kızardı mı, acıdı mı? 
Ne olduğunu bilmeden; 
Ancak ve ancak, 
Utanmalıyız halimizden…
                                         Recep Altun

Her Şeyin Başı Sağlık

Merhabalar.

Değerli Blog Arkadaşlarım.

Sol dizimdeki kireçlenme bana hayatı zehrediyor. Yürürken, otururken, ayakta iken ağrı hiç kesilmemekle birlikte yatakta bile ağrıyor. Bu durumu sizlerle paylaşmamak için kaç gündür direniyordum. Sol dizimdeki eklem ağrısı yüzünden artık eskisi gibi bilgisayarın başında bile çalışamıyorum. Bir yerden bir yere gitmek üzere yollarda yürürken zor yürüyorum. Bu ne kireçlenmeymiş yahu?.. Ameliyatlara, kanserlere ve enfeksiyonlara taş çıkartan bir hastalık. Hani Nasrettin Hoca damdan düşünce, kendisine yardım etmek isteyenlere "bana damdan düşeni getirin" demiş ya, işte diz kireçlenmesi gerçekten böyle sıkıntılı bir hastalık ve süreç. 

Bir fırsatını bulduk ve eşimle birlikte 21-25 Şubat 2024 tarihleri arasında memlekete (Kırşehir-Kaman) gittik. Müstakil bahçeli tuğla yığma evimizde kış boyunca soba yanmadığı için evimizi ısıtmak biraz zor olsa da geldiğimize değdi doğrusu. Kovalı kuzine sobamızı yakarak ısındık ve beş gün memleket havası aldık. Bize çok iyi geldi. Şu anda yine Ankara'dayız ve hastane ziyaretlerimize başlamış durumdayız.

Eşim cilt kanseri "Deri Lenfoması" tıbbi adıyla "Mikozis-Fungoides" Doktoruyla görüştük; eşimin hastalığında iyileşme görüldüğü için, iki ay boyunca fototerapi almayacak ve ağzını burnunu yara yapan Psöretin isimli hapı da içmeyecek. Çok sevindik. En azından haftada üç kez sabahtan kalkıp hastaneye gidip gelmeyecek ve bazı yerlerini yara yapan o malum hapı da içmeyecek. 

29 Şubat 2024 Perşembe akşamı da Ankara TRT Arı Stüdyosundaki "Zamane" müzik programına katıldık. Kızılay istikametine giden bir otobüse biniyoruz ve Milli Kütüphane önünde iniyoruz ve kütüphanenin arka tarafındaki TRT Arı Stüdyosu'na geçiyoruz. Ne tesadüftür ki, bu akşamki proğrama Kırşehir Vakfı ve derneği üyeleri ile Kırşehir'de sesi ve sözüyle tanınan, şehrin sevilen mahalli sanatçısı Yaşar Apaydın, canlı performans sergilemek üzere davet edilmiş. Bu müzik programı, negatif enerjimizi boşaltarak yerine pozitif enerji yüklememizi sağladı ve bu etkinlik hem eşime, hem de bana çok iyi geldi. 

Selam ve saygılarımla.