31 Aralık 2020


Her yeni yılın yapraklı takvimini duvara asarken, iç dünyamla bir sohbete girerim. Ve işte o duvara asılan 365 yapraklı takvimin, 31 Aralık 2020 son yaprağı takvimde duruyor. Koca bir yıl geldi ve geçiyor. Neler yaşadık neler... 

Bizim talihsizliğimiz, hemen yeni yılın daha ilk ayının ilk günlerinden başlar. Ve o başlangıç, bu takvim yılını nasıl geçireceğimizin bir işareti olarak kalır.

Hepinizce de malumdur ki, acılarla ve felaketlerle dolu bir yılı geride bırakıyoruz. 2021 yılının umutlarımızın yılı olmasını diler, yeni yılınızı kutlarım.

Dolma Kalem

Fotoğraf: İnternetten Aldım. Temsilidir.
Merhabalar.

Yazmayı seviyorum ya, usandım bu pilot ve tükenmez kalemlerden. Bir şişe mürekkebim, bir de dolma kalemim var. Geçenlerde sakladığım yerden çıkarttığım dolma kalemimi soğuk suyla yıkadım, mürekkebi çektim ve başladım yazmaya... Ne kadar heyecanlandığımı ve mutlu olduğumu anlatamam. Ancak dolma kalemin ayrı mı, birleşik mi? Nasıl yazıldığını unuttuğum için; internetten araştırdım ve dolma kalemin birleşik değil, ayrı yazıldığını da tekrar öğrenmiş oldum. 

Benim masamda bir de akıl defterim var; önemli gördüğüm ve unutmamam gereken tüm notlarımı bu akıl defterine yazarım. Tabi yazarken en sevdiğim ve beni motive eden dolma kalemimle yazıyorum. Bir tutku işte!.. Daha benim divitim, divit uçları ve devrildiği zaman içindeki mürekkebi dökülmeyen hokkam bile duruyor. 

En çok üzüldüğüm şey, ortaokuldaki ders kitaplarımdan bir tanesi bile kalmadı. Onları muhafaza edemedim. Ama, ilk ve ortaokul öğrenci karnelerim ve lise diplomam hala yerli yerlerinde duruyorlar. Bir de neler duruyor, biliyor musunuz? Devlet memurluğum esnasında bana verilen ve hiçbir faydasını göremediğim teşekkür ve takdirname belgelerim. Hiçbir liyakati ve ehliyeti olmayanlara aylıkla ödüllenme verdiler, bana da bir sürü teşekkür ve takdir belgeleri verdiler. 

Memurluğum esnasında müdürlüğe boş bir şef kadrosu tahsis edilmişti. Şube müdürümüz, "bu kadroya seni atamak istiyoruz" demişti. Ben de aynı bölümde çalıştığım ve sevdiğim diğer bir arkadaşımın şef kadrosuna atanmasını istemiştim. İlçe müdürü ve şube müdürleri, "bu şef kadrosuna seni atayacağız" dediler ve nitekim beni atamışlardı. Şimdi bir daireye böyle bir şef kadrosu ihdas edilecek ve o dairede çalışan memurlar, bu kadro için birbirlerini teklif edecekler... Bu zamanda böyle bir şef kadrosuna atanmak için memurlar arasında savaş çıkar.

Nereden nereye geldik. Sürç-ü lisan ettimse affola. Yine başınızı ağrıttıysam, hakkınızı helal ediniz. 

Selam ve muhabbetlerimle. 

Pencerem


Perdesiz pencerelere aşığım ben
Güneş de girsin, meraklı gözler de
Ne ateşte yanacak günahkar tenim  
Ne de gizli saklı sırlarım var benim.

Perdeye ihtiyacı yok penceremin
Gelen geçen seyretsin gönlünce
Engellemesin ışığını güneşimin
Gönlüm şenlenir, güneşi görünce.

İşte böyle garip bir adamım ben 
Pencere perdesine takacak kadar…
Başka işim gücüm yoktur benim 
Böyle şiirleri kaleme alacak kadar…  
                                                 Recep Altun

Son Sesleniş


Hayat sürüklerken bizi ölüme, 
Hiçbir rengin, anlamı kalmadı.
Gecenin kör karanlığına çökmüş,
Bekleyen ecelin sabrı kalmadı.

Duy artık bizi ey yaşlı kokana!
Boş yere değil, bunca çığlıklar,
Nedir bu sizden çektiğimiz;
İnsan sıfatına girmiş cambazlar.

Kulaklarını aç beni iyi dinle!
Arkası yok bu gidişatın,
Kimin eli kimin cebinde;
Hırsızı belli  bu saltanatın...
                                             Recep Altun

Bir Kuş Kadar



Bir Kuş Kadar

bir kuş gördüğümde
insan olduğum aklıma gelir 
ve ben yine üzülürüm. 
neden mi?
insan olduğum için. 
oysa kuşlar hür; 
hayat ve umut dolular. 
benim hayatım ve umutlarım; 
ne oldular? 
bu soruya ben cevap vermeyim, 
bu dizeleri okuyanlar versin. 
askerliğimi yaptım, 
oyumu verdim, 
otuz yıl devlete hizmet ettim. 
ama devlet bana bir kere gülmedi. 
oysa kuşlar ne kadar şanslı; 
bırakın devleti, 
herkes gülüyor kuşlara. 
bir kuş kadar değerim yoksa, 
ne zorum var insan kalmaya. 

Recep Altun

Bal Kabağı


2019 yılında Kaman'da ki bahçemizde yetiştirdiğimiz bal kabağını, blog sayfamda paylaşarak yayın tarzımda bir değişiklik yapmak istedim. Bu bal kabağını fotoğraftaki sevgili eşim Kamer yetiştirdi. Onun bahçedeki emeği benden daha fazladır. Terazide tarttık, tam 17,5 kg. geldi. Dilimledik, soyduk ve paylaştırdık. Paylaşınca daha bir lezzetli ve tatlı oluyor. 


2020 yılında aynı bal kabağını bir daha yetiştiremedik. 2020 yılında diğer sebzelerimiz de pek güzel olmadı. Canavar otu denen bir bitki tebelleş oldu. Sebzeleri kökünden kuruttu. Canavar otu olarak isimlendiren bu otun Covid-19'dan bir farkı yok, buna da sebzelerin Koronası diyebiliriz.

36 Çeşidi Olan Canavar Otundan Bizimkisi. (Orobanche)

Sahte Dinciler

Malumunuz olduğu üzere onuru: Hem insanın itibar ve şerefini, kendisine duyduğu öz saygıyı, hem de başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değeri ifade eden bir kavram olarak kabul ederiz. Bu tanıma göre insan, onur sahibi bir varlıktır. Onur, insana sonradan bahşedilmiş bir değer olmayıp, fıtraten verilmiş bir değer olmakla birlikte, onurlu bir varlık olarak kalabilmek için de, kişisel özen ve gayretin  gösterilmesi gerekmektedir.

Mümini, her şeyden önce teslimiyet ve sadakat sahibi biri olarak tanımlarız. Ayrıca mümin hayatı boyunca İbrahimi bir duruş sergiler ve vakarını korur. İmanından ve değerlerinden asla taviz vermez. Kur'an-ı Kerim'in ve sünnet-i seniyyenin rehberliğini terk etmez, sırat-ı müstakimden yüz çevirmez.

Onurlu bir mümini de kısaca, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu bir kişi olarak tanımlarız. Mümin aldatmaktan ve aldanmaktan Allah'a sığınır. Müminin dilinden kötü ve yalan sözler, onur kırıcı ve gönül yaralayıcı ifadeler dökülmez. Mümin ötekileştirici değil, birleştiricidir; her bir sözünün ve işinin bir gün mutlaka hesabını vereceğinin idraki ve bilincindedir.  

Bu kadar tanımlamalardan sonra gelelim günümüz gerçeklerine. Ne yazık ki geçmişte ve günümüzde  zaman zaman din, birey ve toplum üzerindeki belirleyici ve yönlendirici gücü sebebiyle; siyasal, ekonomik, kültürel, ideolojik ve belli bir sosyal projeyi meşrulaştırmak için etkili bir istismar aracı olarak kullanılmıştır ve kullanılmaya da devam edilmektedir. 

İslam, alışverişte dürüst olmayı, komşu hakkına riayet etmeyi, çevreyi kirletmemeyi, işini hakkıyla yapmayı, toplumsal sorunlara duyarlı olmayı bekler. Ahlakın olmadığı bir yerde hiç bir şeyden bahsedilemez. Bugün Müslüman toplumlar ciddi bir ahlak kriziyle karşı karşıyadır. Bir ahlaki prensibin toplumda hayat bulabilmesi, önce bireyler üzerinde hayat bulmasıyla mümkündür.

Güçsüzün, incitilmeksizin hakkını alamadığı bir toplum yücelmez! Gün geçmiyor ki, çevremizde haksızlığa uğrayan bir insana rastlamayalım. Beşer gaddardır zulmeder, mekkardır gasp eder. Bu doğru! Ancak Allah'ın Adil isminin bir parıltısı olan adliye saraylarında da çoğu kez adaletin tecelli etmediği bir vakıadır. 

Her şeyin sahtesi olan dünyamızda, dinin sahtesi yok mu? Olmaz olur mu! İsterseniz konumuzla alakalı olduğu için biraz dinin sahtesinden bahsederek yazımızı sonuçlandıralım. Dinin sahtesi, siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılmasıyla din, din olmaktan çıkar siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din her ikisine alet edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez! Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hemen hepsi her türlü paranın milyarderidir. Bir kolumuz siyasette, bir kolumuz ticarette, ayaklarımız tarikatlardadır. 

Ticaret, siyaset ve tarikat üçgenini oluşturan bu sahte dindarlar; yoksul Müslüman yurttaşın kan emicileri ve inanç sömürücüleridirler. Ne yazık ki, hala bu gerçeği göremeyen ve sahte dindarlara adeta tapan ve alet olan yoksul Müslümanların hali içler acısıdır. Kandırıldığını inatla görmemekle birlikte, gösterenleri de din düşmanlığıyla suçlarlar. Gayret bizden, tevfik ve hidayet Allah'tandır.

Eski Yorumlardan

Recep Altun; dedi ki...                     

Merhabalar Deliler Teknesi,

Geçenlerde Hürriyet Gazetesinde yarım sayfa bir ilan görmüştüm. "Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı" tarihe karışıyor diye ve başlığı da yanılmıyorsam "Arz-ı Veda" idi. Biraz sitemkar bir dille yazılmış halka şikayet duyurusu gibi bir şeydi. Cumhuriyet öncesi kurulmuş tarihi bir kurumun kaldırılmasıyla olabilecek aksaklıklardan falan bahsediyordu. Hatta ilanı makaslayıp almıştım. Tekrar eski gazeteler arşivine gitti.

İktidar olmayı garantilemekle kalmamış, bir sonraki dönemde bile iktidar olabileceğine kesin gözüyle bakılan bu iktidarı, aynı böyle kendisi gibi güçlü bir muhalefet dize getirebilir. Şu anda böyle güçlü bir muhalefet te olmadığına göre, sizin de makalenizde belirttiğiniz gibi bu iktidar "yola devam" edecek. Bunlara da elbette bir "DUR!" diyen olacak ancak bu KİM ve NE ZAMAN? Allah bilir!

Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

29 Temmuz 2011 18:58

 
Sil
Merhabalar.
Yukarıda 2011 yılına ait "Deliler Teknesi" rumuzlu blog sayfasındaki paylaşıma yazılmış bir yorumu görmektesiniz. Blog sayfamda şöyle eskilere doğru bir uzanmak istedim. Artık paylaşım yapmayan, ancak blog sayfası hala aktif olan blog arkadaşımı merak etmiyor değilim.  Bir değişiklik olsun diye arada böyle eski yorumlara zaman zaman yer vermek istiyorum. Ziyaretiniz için teşekkür ederim. Selamlarımla.

Tandır Damı

Keçiören belediyesi, doğal ürün tandır ekmeği üretilmesini teşvik amacıyla köylere tandır damı yapmayı planlamış ve Kösrelik köyünde inşaatı devam eden tandır damı ile ilgili görsellere sitesinde yer vermiş. Ben de tesadüfen Keçiören belediyesinin internet sayfasını incelerken görmüştüm bu haberi. Tandır damının inşaatında kullanılan malzemeler ve inşat tekniği ilgimi çektiği için siteden aldığım fotoğrafları burada sizlerle paylaşmak istedim. 

Su basmanı dediğimiz temel yapı taşla örülmüş, yapının duvarlarında ise hatıl, kolon ve kiriş işlevini görmek üzere ahşap kalaslar ve duvarlarında ise kerpiç kullanılmış. İşte bu yapı tarzında benim ilgi alanıma giren tarafı, duvarların kerpiç ile örülmesidir. 

Kerpiç, blok tuğla ya da briket dediğimiz duvar örme malzemesinin bir benzeri olmakla birlikte, toprak ve samanla karışım sonucu elde edilen çamurun ahşap kalıplara dökülmek suretiyle elde edilir. Güneşte kurumaya bırakılır ve yeterince kuruma sağlandığında da duvar örme işinde kullanılır.  


Çok eskiden evlerin inşaatında kerpiç kullanılırdı. Kerpiç, son derece sağlıklı ve ısı yalıtımlı bir duvar örgü yapı taşıdır. 1986 yılında istimlak edilerek yıkılan evimizin duvarlarında, işte bu bahsi geçen geçen kerpiç kullanılmıştı. Kerpiç, evi kışın sıcak, yazın serin tutar ve son derece sıhhi ve sağlıklıdır.

Nihayet

 

Merhabalar.

18 aylık bir süre sonunda, nihayet Ankara'daki daireme 26 Kasım 2020 Perşembe günü internetimi bağladılar. Bu duruma sevinemedim desem yeri var. 18 aylık mücadelenin ve sabrın verdiği yorgunlukla birlikte bir de dünyamızı cehenneme çeviren Covid-19 virüsü insanda sevinç mi bırakıyor. Daha dün, 24 Kasım Öğretmenler gününde 66 yaşındaki emekli öğretmenimiz A. Salih KARAGÖZ'ü Covid-19 yüzünden kaybettik.


En acısı, sevgili öğretmenimizin sevenleri ve yakınları onun bu son yolculuğunda yanında olamadılar. Bu durum, kaybedilen yakınlarımızın acısını çoğaltmakta ve tarifi mümkün olmayan bir elem ve kedere gark etmektedir. Bu acının ne olduğunu ancak damdan düşen bilir. Sevgili öğretmenimize Allah'tan rahmet, kederli ve acılı ailesine başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyoruz. 

Lütfen Covid-19'u ciddiye alın, ilgili kurumların önerilerine kulak verin ve harfiyen yerine getirin. Aksi halde bu işin şakası yok! Allah göstermesin, illa bu illete yakalandığımızda mı onu ciddiye alacağız? İşte o zaman iş işten geçmiş olacak! Vefat eden öğretmenimizin tedavisi için, ancak İstanbul Pendik'te özel bir hastanede yer bulundu. Ama ne yazık ki; ne bulunan hastane, ne de uygulanan tedavi onu hayata bağlamaya yetmedi. 

Selam ve saygılarımla.

Bitmeyen Altyapı Sorunu


22 bin nüfuslu Kaman ilçesinde ADSL internet bağlantısı için alt yapı sorunu yok, ancak Türkiye'nin başkenti Ankara'nın göbeğinde alt yapı sorunu var. Bu sene de yine aynı sorunla karşı karşıyayım. Bir yıldan fazla bir zaman geçti hala alt yapı sorununu çözemediler. Ancak reklamlarına bakacak olursanız Türk Telekom, müthiş bir telekomünikasyon operatörüdür.

Kaman'dan Ankara'ya ADSL internet aboneliğimin naklini talep ettim. Altyapı yetersizliği nedeniyle naklimi gerçekleştirmediler. Şimdilik ADSL internet hattımın aboneliğini dondurdular. 180 gün bekleyeceğim, altyapı sorunu çözülmezse, ceza-i müeyyideye tabi olmadan tek taraflı aboneliğimi iptal ettirebileceğim.

Artık evimde bir internet bağlantım olmayacağı için, bir müddet sizlerden uzak kalacağımı bildirmek istedim.  En kısa zamanda tekrar bloglarda ve paylaşımlarda buluşmak arzu ve ümidiyle, hoşçakalın.

Güz Mevsimi

Fotoğraf  Karesi, Kaman İlçesi Cuma Mah. Mezarlığındaki Bir Akasya Ağacına Aittir.

Merhabalar.

Şu anda içimden geldiği gibi yazıyorum. Hazırlıksız ve hiçbir ön çalışma yapmadan. Hani doğaçlama denilen bir kavram var ya, işte öyle bir halet-i ruhiye içinde yazmaya çalışıyorum. En çok sevdiğim güz mevsimi geldi. Doya doya güz mevsimini yaşamakla birlikte duygularımı ve kalemimi harekete geçirecek ilhamlar bekliyorum. Bu nedenle henüz Ankara'ya dönmedim. İnsanı rahatsız etmeyen, yazdan kalma sıcaklığıyla her zaman bize cömert davranan güneşle aynı yörüngede sohbet ediyorum. Geceleri de bazen bulutların arasında adeta bizlerle körebe oynayan, bazen de dalgasız sakin bir denizin sığ sularına aksı düşmüş ay ile de çok güzel sohbetlerim oluyor. Bizim buralarda güz mevsiminin ilk habercilerin, yaprakları sararak dökülmeye başlayan akasya ve ceviz ağaçlarının olduğunu söyleyebilirim.   

Bir dönemin sonuna gelmekle birlikte hepimizin sırası geldiğinde o tatsız anı insanlara hatırlatan sarı ya da turuncu renkli kuru yaprakların bizlere anlatacağı çok şeyleri olmalı. Bir zamanlar gözle bile görülemeyen çok küçük birer organizma iken, büyüyen ve gelişen ağaç dallarındaki tomurcuklardan fışkıran yeşil yaprakların ömürlerini tamamladıktan sonra, hazan olarak da bildiğimiz o hüznü çağrıştıran nice hikayelere ilham olan yaprak dökümünden etkilenmeyenimiz yoktur.  

Yaşanmış ömrün içinde kim bilir, bu kaçıncı hazandır bizleri hüzne boğan. Yaşadığımız acılara göre kimilerimizin sabırla, kimilerimizin sabırsızlıkla beklediği, o terk-i diyar edecek anımızı çağrıştıran ve bize hatırlatan bu güzel güz mevsimi; tüm acılarımızdan uzak, yeniden dirilişin ve yeni bir güne doğuşun müjdecisi olarak kabul ettiği ve hepimizin umutla karşıladığı bir güz mevsimi olsun.

Selam ve saygılarımla.

Zor Günler



Merhabalar.

Günlerdir bir şeyler yazmak için çaba sarf ediyorum, ancak kalemi elime aldıktan sonra "... bir şey yazamam artık,  yazmak benden geçmiş ..." diyor ve kalemi elimden bırakıyorum. Gerçekten çok zor günler yaşıyoruz.

Benim sağlığım yerinde olabilir, benim karnım tok olabilir, barınacağım sıcak bir evim olabilir; ancak, tüm bu saydığım şeylerden yoksun olan insanları düşününce, sahip olduğum sağlığım da, tok olan karnım da, sıcak bir evim de beni mutlu etmeye yetmiyor. Ben de herkes gibi, ancak mutlu bir çevreyle mutlu olabiliyorum. 

Hani ayıplı mal satmak nasıl kabahat ise, ayıplı hizmet satmak da vermek de kabahat olmalı. Siyasi partiler iktidara neden talip olurlar, ülkeye hizmet etmek için değil mi? Ve her defasında da iktidara  hizmet için talip olduklarını söylerler. Lakin, iktidar olmuş hiç bir siyasi parti, bu hizmeti layıkıyla yerine getiremez! Sonuç olarak ortaya ayıplı bir hizmet çıkar ve kimse bunun hesabını soramaz! Soranların da boyunlarını alıverirler. 

Bizleri mutlu etmek için ellerinden geleni yaptıklarını söylemekle birlikte, kesintiye uğrayan hizmetleri için de günah keçileri hazırdır. Onların asla bir kabahati yoktur. Ve bu böyle devam eder gider... Nereden nereye geldik diye resmedilen tabloya bakınca; gördüğüm şeyler karşısında keşke daha güzel şeylerden bahsedebilseydim, inanın ben de herkes gibi çok mutlu olacaktım diyor ve sizlere sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.

Selam ve saygılarımla.

Bentderesi

 

Ankara-Bentderesi dolmuş duraklarının yenilendiği haberini aldım. Allah izin verirse; Ankara'ya dönünce ziyaret eder, gerekli inceleme ve araştırmayı yaptıktan sonra, sizlerle son durumu paylaşırım. Şimdilik hayırlı olsun.

Bisiklet



 

Üzerinden hiç inmediğim bisikletimle memleketimi en ücra köşelerine kadar keşfetmeye çalışıyorum. Her sabah kabristana gider mevtaları ziyaret ederim. Öğleden sonra da sokak sokak, mahalle mahalle, köy köy dolaşırım. Gezdiğim yerlerde paylaşmaya değer pek fazla bir şey bulamıyorum. Paylaşmaya değer şeyler bulduğum da, fotoğraf ya da videoları ile mutlaka burada paylaşmaya gayret edeceğim.

Deve Çökerten Dikeni ve Bitkisi

Bisikletle seyir halindeyken, en büyük korkum "deve çökerten" isminde bir dikendir. Çünkü lastiğe saplandı mı mutlaka tekeri patlatıyor. Kendisi küçücük de bir şey ama ayakkabılarımızın altına saplandı mı, bırakın deveyi bizleri bile çökertiyor, lastiği nasıl patlatmasın!..  

Zafer Bayramı

 


Kurtuluş Savaşı'mızı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zaferle taçlandıran, her aşaması vatanseverlik ve kahramanlık destanlarıyla dolu 30 Ağustos Büyük Taarruz Zaferinin 98. yıl dönümünü kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Kuantum

"...Annemin iki çocuğu ölü doğmuş, birini de düşük yapmış. O zamanlar biz Moda Bahariye'de kirada oturuyoruz. Ev sahibimiz İstefo, karısı Andromaki ve kızı Fofi (benim arkadaşım). Ayla'nın kaçırıldığı zamanlar (Ekim 1961). O zamanlarda İstanbul'da ve Kadıköy'de yaşayanların çok iyi bildiği bir olaydı bu. 

Ayla hala bulunamadı ama ailesi ona bir anıt mezar yaptırmış. Sonraları bir gün anıt mezarı, çok sevdiğim, hayatımın amacını gerçekleştiren kişinin makamını ziyaret etmek için gittiğimde görüyorum.

Annem her hamileliğinin sonunda, yani dokuz ay on gün sonra annesini manada görüyor. Annesi rüyasında eline bir saksı alıp içindeki bir çiçeği koparıp geri gömüyor ve böylece o çocuğun da öleceğini biliyor.

Kadıköy'e taşındıklarında bir komşusu bu duruma çok üzülüyor ve onu Yeşilköy'de bir hocaya götürüyor. O zamanlar Yeşilköy'e, önce trene, sonra atlı arabaya binilerek varılıyor. Hocanın adı Cennet Hoca ve anneme diyorki; "şimdi sana bir su vereceğim, üç gece bu suyu iç ve gördüğün rüyayı bana anlat."

Annem üç gece bu suyu içince rüyasında koşan yağız atlar görüyor ve bunu Cennet Hoca'yla paylaşıyor. Cennet Hoca, "Senin bir çocuğun olacak" diyor. (Daha annem hamile değil.) "Lehimsiz gümüş bir halka yaptırın, bu çocuk doğarken çocuğu içinden geçirin" diyor. (Doktor olan Mehmet amcam bunu gerçekleştirmiş.) "Bu bebek için gerekli harcamaları 40 gün 40 Mehmet'ten dilenerek karşılayın, bir de size muska vereceğim, bunu o çocuğun etrafında bir yere koyun, zamanı gelince o bunu bulacak" diyor. 

Annem bu şartları gerçekleştiriyor ve 30 Ağustos 1954 tarihinde selli yağmurlu bir günde beni dünyaya getiriyor ve ben bir gün o muskayı gerçekten buluyorum. Lehimsiz gümüş halka, 40 Mehmet ve diğer her şeyin şu anda kuantum alanındaki bir gerçeklik olduğunu biliyorum. O zamanlar hacı hoca işiyken, sonraları bunun bir fiziksel bilim olduğunu öğreneceğim..."

Rengin SAKAOĞLU

"Güneş Bazen Mavi Doğar" Kitabından alıntıdır. 

Ben bu alıntıyı yorumsuz sizlerle paylaşıyorum. Bu yazıyı okuduktan sonra bu konuda mutlaka söyleyeceğiniz şeyler olacaktır. Düşüncelerini paylaşacak okuyuculara şimdiden teşekkürlerimi sunarım.

Hayatı Hak Etmeliyiz


Kaç gündür ne yazabilirim, ya da ne paylaşabilirim diye didinip duruyorum. Kitaplığımı karıştırdım, gazeteleri karıştırdım, kayda değer bir şey bulamadım. Aslında yazacak ve paylaşacak o kadar çok şey var ki, insan nereden nasıl başlayacağına bir türlü karar veremiyor. Kendimden bir şeyler yazmayı da çok istiyorum ama; kendimden, kendime göre ilginç bulduğum bir konu, başkasına göre can sıkıcı olabilir diye tekrar vazgeçiyorum. Velhasıl kelam, hala yazmaya değer konu arayışı içindeyim. 

Daha önce kitaplığımda sayfalarını karıştırdığım, yazmak ve yazın sanatı üzerine beş adet kitap buldum. Yine sayfalarını biraz karıştırdım ancak, bu kitaplar daha çok örneklerle yazın sanatı ve tekniği üzerinde duruyorlar. Bu kitapların yazarları ve isimlerinden sizlere bahsetmek istiyorum. Asuman Kafaoğlu-Büke'nin "Yazın Sanatı", Murat Gülsoy'un "Büyü Bozumu: Yaratıcı Yazarlık", Emin Özdemir ve Adnan Binyazar'ın "Yazma Öğretimi-Yazma Sanatı", William Zinsser'in "İyi Yazmak Üzerine" ve Ray Bradbury'ın "Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık" isimli kitapları.

Ray Bradbury'ın "Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık" isimli kitabından bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum: "...Yazmanın bize öğrettiği şeyin ilki ve en önemlisi, yazmak bize yaşadığımızı ve bunun bir hak değil, bir armağan ve bir ayrıcalık olduğunu hatırlatır. Bize hediye edilmiş bu hayatı hak etmeliyiz. Hayat bizden bir karşılık bekler, çünkü bize can bahşetmiştir. İkincisi ise yazmak, hayatta kalmaktır. Sanatın her dalı, ve elbette her iyi sanat eseri budur..."

"...Bize hediye edilmiş bu hayatı hak etmeliyiz..." cümlesini, "Er Ryan'ı Kurtarmak" filminden yüzbaşı John H. Miller'in er Ryan'a köprüde söylediği "Bunu hak et!.." cümlesi ile aynı değerde buluyorum. 

Pek kayda değer bir konu bulup sizlerle paylaşamadım ama; "çoğumuz için yazmamak ölmektir." söylemini de yabana atmamak gerekir diye düşünüyorum.

Kaman Cevizi



Bizim yöremizde bahçesinde ceviz ağacı olmayan evi evden saymazlar, ama her ne hikmetse, kamulaştırılan eski evimizin bahçesinde ceviz ağacımızın olduğunu hatırlamıyorum.

Eğer evin küçük de olsa bir bahçesi varsa, mutlaka o bahçede bir tane de olsa, bir ceviz ağacı olurdu. Yıllardır Kaman ve çevresindeki köylerin bahçelerinde ceviz ağaçları olurdu ve mevcut ceviz ağaçlarından alınan ürün ancak ev sahibinin kendine yeterdi. Sonradan sonraya 1990 yılı itibariyle Kaman'da ceviz bahçeleri o kadar çoğaldı ki, sayısını hatırlamıyorum ama bu bahçelerle de ilgili ceviz bahçelerini tanıtan bir blog sayfası oluşturmak istiyorum. 

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz ceviz ürünü, Kaman ilçesi Yelek köyündeki bir bahçede yetiştirilmiş bir ceviz ağacına aittir. Cevizin cinsini bilmiyorum ama, ben de ömrümde ilk defa bir uçta beş adet ceviz ürünü gördüm ve dikkatimi çektiği için fotoğrafladım. Ceviz değil, mübarek üzüm salkımı sanki. 

Kaman, toprak yapısı ve iklim koşulları itibariyle ceviz üretimine elverişli bir bölgedir. İçerdiği yağ asitleri ile kolesterol düşürücü bir üründür ve gerçekten Kaman cevizinin aromasıyla yarış edecek bir ceviz tatmadım. Ülkemizin ceviz ihtiyacını karşılamak üzere Güney Amerika ülkelerinden ceviz ithal edilmektedir. Gerçekten ben de o ithal cevizden aldım ve tükettim. İthal cevizlerin aroması, bırakın ilçemizde yetişen cevizleri, ülkemizde yetişen cevizlerle bile boy ölçüşemez.  

Geçmişe Duyulan Özlem



İnsan yaşlandıkça geçmişe yönelik özlem duygusu daha çok depreşir. Bu duygu adeta bir yanardağ volkanı gibi olup, fokur fokur kaynar ve sönmeyen bir ateş haline gelir.

Geçmişe yönelik özlem duygularımı depreştiren bir fotoğraf karesini sizlerle paylaşmayı arzuladım. Fotoğraf karesinde benimle birlikte yer alanları sizlere tanıtmak istiyorum. Arka tarafta Nazmiye ablam ve  Hasan ağabeyim yer almakta, küçük kardeşim Gürbüz ile ben de ön taraftayım. Fotoğraf karesinin arka planında ise, 1954 yılında bahçeli bir arsa üzerine inşa edilmiş, iki katlı kerpiç yapı evimizin doğuya bakan duvarı ile birlikte bir elma ağacı yer almaktadır. 

Ben kardeşlerimle birlikte bu mütevazi bahçeli evde büyüdüm. İnsan, ancak elindekini kaybedince kıymetini anlıyor, kaybettiği için de iş işten geçmiş oluyor. 1986 yılında istimlak edilerek elimizden alınan evimizde yaşanan acı ve tatlı her anından çok keyif aldığımız ve bizim için çok değerli olan bu güzel bahçeli evimizi çok özlüyorum. 

Ne Yuvası?


Dün ilçemiz merkezine bağlı Kurucaöz mevkisinde dolaşırken yerdeki otlar ve dikenlerin arasında içinde dört tane kuş yumurtası büyüklüğünde garip bir yuva gördüm ve hemen fotoğrafını çektim.
 
Yol arkadaşıma sordum o da bu yuvanın hangi canlıya ait olduğunu bilemedi, ancak bıldırcın veya keklik yuvası olabileceği üzerinde tahminler yürütebildi. Doğa ile engin tecrübeleri olan Blogger arkadaşlarımdan bu konuda yardım istemek üzere bu paylaşımı yayınladım. Söz konusu yuvanın hangi canlıya ait olabileceği üzerinde bilgi ve tecrübesi olan Blogger arkadaşlarımın yapacakları yorum içerisinde yuva ile ilgili bilgi verirlerse memnun olurum. Ben bu zamana kadar yerde böyle bir yuva ile hiç karşılaşmadım. 


Bahsettiğim yumurtalı yuvayı bu arazide gördüm. Belki size bir fikir verir diye arazinin de fotoğrafını sonradan paylaşıma ekledim. 

AÇIKLAMA: Uzmandan cevap geldi. Fotoğraftaki yuva; Çobanaldatan isminde bir kuşa aitmiş. 



Özellikler:Uzunluğu 26 cm, kanat açıklıkları ise 55 cm kadardır. Kanatları sivri, kuyruğu uzun ve yuvarlaktır. Alt parçaları çizgili olup boyunları kısa olup başları büyükçedir. Gaga küçük ve siyah, bacaklar kırmızımsı kahverengidir. Erişkin kuş tüyü, liken grisidir, çizgileri ve şeritleri kahverengimsi sarı, kestane rengi ve siyahtır.
 Davranış:Yerde yuva yaparlar. Türkiye’nin her yerinde yazın kuluçkaya yatar. İki uzamış ve eliptik, benekli yumurta bırakırlar. Erkek ve dişi beraber kuluçkaya yatarlar. Alaca karanlıkta uçan böcekler yiyeceğidir. Ömerli Havzası fundalıklarında üreyen kuş türlerinden biridir. Sayıları yaşam alanlarının tahrip edilmesi ve aşırı tarım ilacı kullanımı nedeniyle Avrupa çapında azalmaktadırlar. Geceleri aktiftirler. Ağaç kabuğu gibi görünerek kendilerini saklarlar.
Yayılış:Avrupa ve ılımlı Asya’nın çoğunda Çobanaldatangiller familyasının tek temsilcisidir. Bir geç göçmendir, nadiren Nisan’ın sonundan önce veya Mayıs’ın başlangıcında görülürler. Kurak ve kumlu bölgelerde, açık orman kenarlarında, seyrek ağaçlı açık arazilerde ve fundalıklarda yaşarlar.

NOT: Fotoğraf ve açıklamalar alıntıdır.

Blogger Hataları


Blogger'in yeni kumanda panelini kullanmaya geçtikten sonra, kendi panelimdeki okuma listesinden incelemek üzere bir blog seçtiğimde, yukarıda örneğini verdiğim yönlendirme iletisini alıyorum ve bazen sayfaya erişebiliyorum, bazen de erişemiyorum.
 
Tekrar eski Blogger'e geçtiğim de bu iletiyi almıyorum ve okuma listesinden çok rahat bir şekilde takip ettiğim blogların paylaşımlarına ulaşabiliyorum. 



Blogger'in eski kumanda paneli üzerinden yeni bir kayıt hazırlarken, etiket eklemek istediğimde  gördüğünüz hata mesajı ile karşılaşıyor ve etiketi ekleyemiyorum; ancak hata uyarı penceresinin sağ üst tarafındaki (x) kapat komutunu tıkladıktan sonra hata penceresi ortadan kalkıyor ve etiketi ekleyebiliyorum. Yeni Blogger'de etiket ekleme işlevinde de bir sorun var. Çok zor etiket ekliyorum. Hatta bazen ekleyemiyorum. Bu durumda, eski Blogger kumanda paneline dönüyor ve oradan da yukarıdaki hata penceresini kapatarak yeni kaydıma etiketlerimi ekleyebiliyorum.

Blogger kullanıcıları olarak yeniliklere açığız. Ancak, "İzleyciler eklentisi" gibi olmamak şartıyla. Siz de biliyorsunuz ki; önceki izleyiciler eklentisindeki bir profil resmine tıklayınca, kişinin blog sayfasının adı ve URL link adresi yer alıyordu. Şu anda kullanılan izleyiciler eklentisinde yer alan profil bilgilerinde bu ayrıntı olmamakla birlikte çok lazımmış gibi, kullanıcının takip ettiği blog sayfalarının URL link adresleri yer alıyor.

İnşAllah Blogger, bu yeni uygulamalarındaki hataları biran önce giderir. Blogger'in her yeni uygulaması bize kolaylık sağlayacağı yerde, hep zorluklarla karşılaştığımı hatırlıyorum. Ve her zaman eski Blogger'i, geçerlilik süresinin sonuna kadar inatla kullanmaya devam ediyorum
.

Seyahat İzin Belgesi


Merhabalar. Satırlarıma başlamadan evvel hal ve hatırınızı sual eder, sizlere sağlıklı ve hayırlı günler dilerim. Nisan ayı içerisinde Ankara'da ikamet ettiğimiz evimizden, Kırşehir/Kaman ilçesindeki müstakil bahçeli evimize gitmek istedik; ama maalesef  bu lanet korona virüsü yüzünden uygulanan seyahat yasağı nedeniyle memleketimize gidemedik. e-Devlet içerisinde oluşturulan seyahat izin belgesi başvuru formundaki mazeretler de bize uymadığı için buradan başvuru yapamadık. Biz de memleketinde bakıma muhtaç bağı bahçesi ya da tarlası olanlar için tarımsal faaliyet kapsamında seyahat izni verilmek üzere tanınan haktan yararlanmak üzere, mahalle muhtarımızdan memleketimizdeki bağ ve bahçenin bakıma muhtaçlığı ile ilgili bir belge talep ettik ve muhtar da söz konusu belgeyi tanzim ederek WhatsApp hattından cep telefonumuza gönderdi.

Gönderilen belgenin yazıcıdan çıktısını aldıktan sonra, bu belge ile 21 Nisan 2020 tarihinde Keçiören Kaymakamlığı uhdesinde oluşturulan Şehirler Arası Seyahat İzin Kuruluna başvurduk. Kurul doktoru tarafından muayenemizi müteakiben, mahalle muhtarınca düzenlenen belgeye istinaden 21.04.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 72 saat süreli, şehirler arası seyahat izin belgesi verildi ve biz de bu belge ile Ankara'dan Kaman'a gitmek üzere 22 Nisan 2020 Çarşamba günü yola koyulduk. Ne tesadüftür ki, yol boyunca hiç kontrol noktası ile karşılaşmadan kazasız belasız memleketimize geldik. Bizi Kaman'a getiren araç ve sürücüsü aynı belge ile tekrar Ankara'ya döndü. Sizin anlayacağınız 22 Nisan 2020 tarihinden itibaren Ankara'dan ve sokağa çıkma yasağı uygulamasından kurtulduk. Kaman'a gelince hiç kimseyle irtibatta bulunmadık. Ne ziyarete gittik, ne de ziyaretçi kabul ettik. Zaruri ihtiyaçlarımızı da kurallara uymak suretiyle hemen cadde üzerinde bulunan AVM'lerden karşıladık. Şu anda tam bir aydır kendi kendimizi Kaman'daki bahçeli müstakil evimizde tecrit ettik. 14 gün geçtikten sonra, artık yavaş yavaş sosyal mesafeyi korumak şartıyla ve maskeli olarak tanıdıklarla karşılaştığımız yerlerde görüşmeler yapabiliyoruz.


Ankara'da 34 daireli bir apartmanda ikamet ediyorduk. Asansör ve ortak giriş ve çıkış kapılarını her kullandığımızda ellerimizi yıkamaktan ellerimizde çatlaklar oluşmuştu. Şimdi burada kullandığımız her şey sadece ikimize ait olduğu için, sadece hijyen ve temizlik amacıyla ellerimizi yıkıyoruz. Bahçemize çıkıp ağaçlarla, çiçeklerle, asmalarla toprakla uğraşıyoruz. Çok rahatladık. Ankara'da ki gibi dört duvar arasında günlerimiz geçmiyor artık. Bahçeye sebze fideleri diktik, onların bakımları ile uğraşıyoruz ve Ankara'da geçmeyen vakti burada çok güzel bir şekilde geçiriyoruz. Darısı şehir esaretindeki kısıtlamalardan kurtulmak isteyenlerin başına. Selam ve muhabbetlerimle Allah'a emanet olun.



NOT: Muhtar tarafından gönderilen belge ile seyahat izin belgesinin fotoğrafını özel olduğu için burada paylaşamıyorum.

Temizlik Koronadanmış


Merhabalar.
Hepinize koronasız ve sağlıklı günler dileyerek mektubuma başlamak istiyorum. "Temizlik imandandır" şeklinde bir söylem vardır ve bu söylemi hemen hemen hiç duymayanız yoktur.
 
Kendi kendime bu sabah düşündüm ve koronanın hayatımıza bulaştığı günden beri uyguladığımız hijyen ve temizlik uygulamalarımıza bakınca, demek ki temizlik imandan değil, koronadamış diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. 

Kendimi övmek için değil, yaratılıştan bende değişik bir el temizliği alışkanlığı var. Büyüklerimin bana söylediğine göre, küçükken ellerim yağ olur diye ekmek tutmazmışım. Kendimi bildim bileli ne iş yaparsam yapayım ellerimi sık sık yıkarım, sadece bu yıkama süresi belki 20 ya da 30 saniye kadar değildi. 

Konuyu şuraya bağlamak istiyorum. Aslında koronanın olmadığı normal sağlıklı günlerimizde bile beden ve çevre temizliğimize aynı ihtimamı göstermemiz gerekir. Toplu taşıma aracını kullandıktan sonra olsun, umumun kullandığı ve insan elinin dokunduğu tüm düzeylere dokunduktan sonra mutlaka el temizliğine özen göstermemiz gerekir. Bugün belki korona var; yarın bizleri ne sürprizlerin beklediğini bilemeyiz; ama her zaman hijyen ve temizlik kurallarına uymakta önce kendi sağlığımız ve sonra toplum sağlığı açısından fayda vardır diye düşünüyorum.

Hepinize koronasız sağlıklı günler dilerim. Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

Türk Telekom


2019 yılı Haziran ayında Türk Telekom internet aboneliğimi, Ankara'dan  memleketime (Kaman) naklettirdim. Altı ay kadar Kaman'da kaldıktan sonra, tekrar Kasım ayında Ankara'ya geldim ve internet aboneliğimin bu sefer de Kaman'dan Ankara'ya nakil isteğinde bulundum.
 
Türk Telekom, altyapı yetersizliği sebebiyle naklimi gerçekleştiremedi. İki yıl taahhütlü internet aboneliğimin tek taraflı iptal talebim üzerine hiç bir ceza-i işleme tabi olmadan Türk Telekom tarafından aboneliğim iptal edildi. 

Bütçeme uygun bir internet hizmeti sağlayacak kurum buluyorum, altyapı yetersizliği nedeniyle internet aboneliği tesis edilemiyor. Altyapı sorunu olmayan internet hizmeti veren firmaların da fiyatları çok yüksek olduğu için ben alamıyorum. Sizin anlayacağınız Kasım 2019 ayından bu tarafa sabit ev internet bağlantım yok. Ben de artık başka türlü bir çözüm yolu buldum ve GSM hattı üzerinden küçük internet paketleri satın alarak acil internet ihtiyaçlarımı karşılıyorum.

Bu nedenle Uzun bir süre blog sayfamda paylaşma yapamadığım gibi, Blogger arkadaşlarımın da paylaşımlarını takip edemedim. İnşAllah en kısa zamanda altyapı sorunu olmayan bana uygun bir ev internet aboneliği hizmeti veren platform bulurum da blog paylaşımlarıma ve takiplerime devam edebilirim. Bu arada blogsuz geçen zaman içinde paylaşmaya değer güzel şeyler yaşamakla birlikte elbette kötü şeyler de yaşadım.

Tüm dünyayı kırmızı alarm seviyesine geçiren Covid-19 can almaya devam ederken bizler de virüsten korunmak için evlerimize kapanmak zorunda kaldık. Ben zaten yaşım (65) itibariyle risk grubundayım. Uzmanlar, önümüzdeki iki haftanın çok kritik olduğunu söylüyorlar. Bizler de Bilim Kurulunun ve Hükumetin aldığı kararlara uyuyoruz. İnşAllah en kısa zamanda bu virüs felaketinden de kurtulur, bir an önce eski sağlıklı günlerimize döneriz.

Selam ve dualarımla birlikte sağlıklı günler dilerim.